12 eylül askeri darbesi olduğunda darbenin sarıldığı can simidi Atatürk  olmuştu.

Atatürk o kadar çok kullanıldıki, anlattıkları Atatürk'ün, gerçek Atatürk'le hiç ilgisi yoktu. .

O zamanlar tek kanallı ve tek radyolu bir dünyamız vardı.

Ne zaman radyoyu açsak, televizyona baksak karşımızda uyduruk darbe ürünü fikirde eğreti duran bir Atatürk'le karşılaştık.

Her gün insanların gözüne zorla mecburen sokulan Atatürk halkı bıkkınlık noktasına getirdi.

Bu güne kadar Atatürk'e zarar veren en büyük hamle 12 eylül askeri darbesi olmuştur.

Onların Atatürk anlayışına karşı gerçekten Atatürk'e sempati duyan insanlar bir tepki de veremez oldu.

Bu gün ise Atatürk düşmanları tam da cepheden saldırıyorlar fakat karşılarında Atatürk'ü anlayan ve her yerde karşı durabilme cesareti gösterebilen kitleler diri bir şekilde'' Ben buradayım'' diyebiliyor.

Bu gün Atatürk'e zarar vermek isteyenler meydanın boş olmadığını görüyorlar.

Son on yıldır da onlarca televizyon kanalında ve radyosunda din anlatılıyor.

Her hocanın, tarikatın, cemaatin,dinci siyasetçinin farklı bir din anlatımı var ve sürekli aralarındaki bu çelişki uçurum olmaya doğru evriliyor.

 12eylül darbecilerinin halkı Atatürk'ten soğuttukları gibi bunlar da  bir süre sonra insanları dinden soğutacaklar bunu fark edemiyorlar.

Dünyadaki büyük kavgaların en kolayı ve en kanlısı din yüzünden çıkmıştır.

Bundan dolayı yakın bir tarihte tarikatların, cemaatlerin farklı din anlayışı yüzünden büyük kavgalar çıkacaktır.

(Bunun ilk belirtileri de AKP-Fethullah cemaati ve İsmail ağa(Cübbeli Ahmet hoca) cemaatiyle yaşanan çelişkilerdir.)

Çünkü bunu engellemek de mümkün değildir.

Bu gün AKP iktidarı Sünni  İslam'ın Hanefi dalı üzerinden İslam'ı savunurken yüzlerce tarikat ve bir çok farklı mezhep bunun tam tersini savunmaktadır.

Bu gün bir çok dindar kadın İslam'ın emrettiği ibadetleri yaparken başını örtmeyi dinin emri olarak görmüyor.

Oysa bir çok din adamı da diyorki; ''Başını örtmeyen kadın Müslüman olamaz,namazı ibadeti kabul edilmez.''

Bu durum bile dindeki insan odaklı çelişkilerin ne kadar derin olduğunu gösteriyor.

Bu çelişkiler içine düşen İslam ülkeleri onlarca yıldır birbirlerini boğazlamaktadır ve bizim ülkemiz için de en büyük tehlike budur.

Örtünmede de bir tek fikir yok, sadece başını örtmenin yeterli olmadığını  kara çarşaf giyilmesi gerektiğini el  ve yüzün de kapatılması gerektiğini savunanlar her gün televizyonlarda bülbül gibi ötmeye devam ediyorlar.

Bu kadar büyük çelişkilerin din diye anlatıldığı din anlayışın da bir gün kavga kaçınılmaz olacaktır.

Bu gün cemaat-AKP kavgası bu kavganın demokrasi ve hukuk gibi görünen ama hukuk olmayan hukuk anlayışı içinde giden yanıdır.

Esas kavga ise demokrasi dışında tıpkı İran, Afganistan ve Irak'ta olan kavgadırki, böyle bir duruma düşmek demek Türkiye'nin kör bir kuyunun içine düşmesi demektir..

Sonuç olarak 12 eylül askeri darbesi ve faşist uygulamaları Atatürk'ten insanları soğuttu, bu gün yapılan uygulamalarda insanları dinden soğutacak ve iç kavgaya ve din kavgalarına götürecek  gibi görünüyor.