''OT ''dergisinin kasım sayısında Ece Temelkuran'ın yazısında Sinan Cemgil'in öldürülmesi ve cenazesinde babanın yaşadığı bir anıyı nakletmiş.

Sinan Cemgil'in babasıyla birlikte ölen gençlerin başında duran köylüler ''Bu çocuklar neyin peşinde'' diye sorduğunda baba şöyle demişti.

''Ben varlıklı bir aileden geliyorum Kendim öğretmenim.Ekonomik durumum oldukça iyidir.Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim.En iyi okullarda okuttum.Ülkenin en güzide üniversitesi olan Orta Doğu Üniversitesi'nde okuyordu.Hiç bir şeye ihtiyacı yoktu.Bu sonuç olmasa (Ölmese) yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı.Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü.Bunu bilesiniz diye söylüyorum.''

Sinan Cemgil'in babası her şeyi anlatmış olmasına rağmen elli yıldır insanlarımız fikirlerinden dolayı ölmeye devam ediyor.

En son gezi olaylarında dokuz genç toprağa düştü,yüzlerce yaralı ve gözlerini kaybeden insanlar oldu.

Bu coğrafyada ölüm kimlik, etnik köken sormadan kapı çalmaya devam ediyor.

Öyle veya böyle binlerce Kürt genci dağda taşta sokakta yıllardır can veriyor.

Kürt gencinin ne istediğini anlamak istemeyen egemen güçler onların karşısına Anadolu'nun, Trakya'nın fakir fukara gençlerini sürdü, binlerce Türk-Kürt genci hayatını kaybetti.

Ne için öldüler?

 Kimsisi eşitlikçi, adaletli, hakça paylaşımın mücadelesi için,Kimisi işçi sınıfının iktidarı için,kimisi anadilini konuşmak için,kimisi dinini özgürce yaşamak için .

Ölenler öldü egemenler ve düzenin sülükleri her ölüm üzerinden para kazandı,makam kazandı çoluk çocukları zengin oldu.

Buna rağmen Sinan Cemgil'in başında duran köylü kardeşim hala bu ölümlerin ne manaya geldiğini anlamadı.

Köylü kardeşim kentli oldu hala köylü kaldı hala bu çocukların derdi nedir diye sormaya devam ediyor.

Bu çocukların derdinin ne olduğunu bilenler ise elli yıldır bu çocukların neden öldüğünün anlatamamanın çıldırmışlığı içinde yorgun bitkin ümitsizlik kör sokağına düşmüş durumda kıvranıp duruyor.

Bizim halkımız binlerce ölümüm ne anlama geldiğini anlamak istemiyorsa, hala onu ezen onun ölümleri üzerinden zengin olanların ''..ötünün kılı olmayı'' canı gönülden istiyorsa, hala cebinde beş kuruş parası yokken bir buçuk katirilyonluk sarayda oturanları alkışlamaya devam ediyorsa, elli yıl sonra şunu demek hakkımız değil mi?

Ey gençler, sizler elli yıldır bu halkın daha güzel bir dünyada yaşaması için ölüyorsunuz, gözünüz çıkıyor, bırakın artık ölüm uykularına dalmayı, bırakın artık bu boş hayalleri.

 Bırakın artık bu halk sürünmeye devam etsin sizlerde takılın kirli düzenin şakşakçıları arasına geminizi kurtaran kaptan olun.

Bırakın artık bu halk için kurtuluş türküleri yakmayı,binlerce ölümden ders almayan bu halka ölümden daha ötesi olmayan hiç bir olguyla kurtuluşu anlatmanız mümkün değildir.Ölümden daha ötesi yok şimdi...

Bu halk mazoşist bir halk fakirlikten ezilmişlikten, kendisini sömürenlerin onları ezmesinden,kara lastik giymekten kömür ocaklarında pisi pisine ölmekten  mutlu olan bir halk.

Bu halk inancını sahtekarların bir çuval sakalına,iki rekat namazına,sahte hac seyahatlerine, sahte Allah inancına teslim etmiş ve onların sanal dünyasında sahte cennetlerine inanmış görünüyor.

Ölümden daha ötesi yok ama buna da inanmıyor.

Acının en sonu ölüm bunda da ders almıyor.

Sağcı, solcu, İslamcı, Kürt halkı sevdalıları ey koca yürekli yanık duygulu halk sevdalı gençler; lütfen ölüm uykularından uyanın.

Siz boşuna ölürken düzenin sülükleri sizin cenazelerinizin tabutlarının satışı üzerinden zengin oluyorlar.Sizin her ölümünüz servetlerine katılan milyon dolarlar demek olduğunu lütfen anlayın.

Lütfen yaşayın, yaşatın ve kendiniz için yaşayın.

Hiç bir düşünce, ideoloji, inanç,din, mezhep, halk sizin hayatınızdan daha değerli değildir.

Bu bir yorgunluk, bıkkınlık isyan yazısı değildir,bir tespittir.

Ciddiye alan alır almayan okur geçer.