Murat DELİKLİTAŞ – Özgür EREN / İstanbul, () - CHP Parti Sözcüsü Haluk Koç, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti'nin başına demokratik bir mücadeleyle gelmediğini belirterek, “Bir demokratik mücadeleyle değil, bir vesayet ışınlamasıyla Başbakanlık fotokopiliğine atanan bir kişidir" dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı partinin İstanbul İl Başkanlığı’nda yapıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda gündeme ilişkin konular ele alındı.

Toplantı sonrası, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç kameraların karşısına çıkarak toplantıyla ilgili açıklama yaptı.

"İÇ GÜVENLİK PAKETİ, POLİS DEVLETİ AŞAMASINA TAŞIMAK İSTEYEN TASARI"

İç güvenlik paketiyle ilgili yasa tasarısının hükümet tarafından Meclis'e sevk edildiğini hatırlatan Koç, “Basında yeni yeni tartışılmaya başlandı. Bu, Türkiye’yi jandarmasından, polisin Vazife ve Selayetleri Kanunu'na kadar Toplantı ve Gösteriş Yürüyüşleri Hakkındaki Kanun'dan, Ceza Muhakemesi Kanunu'na kadar, Sahil Güvenlik ile ilgili bir çok kanunda yaptırımlar getiren; Türkiye’yi adeta ‘demokratik bir kelepçe’ diyebiliriz, almak isteyen, bir polis devletinin aşamasına taşımak isteyen bir yasa tasarısı olduğu konusunda görüşler var. Demin söylediğim, kanunlarda polise aşırı yetkiler veren, gözaltına almadan makul şüpheli kavramında hemen hemen herkesin bu kapsam içerisinde özeline girilmesine imkan tanıyan, yani şu; ‘Ben diktatör olmak istiyorum, ben diktatör olacağım, bunun için bana yardımcı olabilecek tüm kanuni ataklarımı, girişimlerimi gerçekleştirmek niyetindeyim’ baskısının bir sonucudur. Türkiye şu ana kadar biriktirdiği demokratik olgunluğunu, tepki olarak bu yasa görüşmeleri sırasında mutlaka ya parlamento ya da gerek parlamento dışında, STK’lar boyutunda ve çeşitli gösterilerle bu tepkisini açığa çıkartacaktır" dedi.

Başbakan Davutoğlu’nun AK Parti’nin başına demokratik bir mücadeleyle gelmediğini savunan Haluk Koç şunları söyledi:

“Sayın Davutoğlu, biliyorsunuz vesayetle, bir demokratik süreçle, bir demokratik mücadeleyle değil, bir vesayet ışınlamasıyla Başbakanlık fotokopiliğine atanan bir kişidir. Üzülerek söylüyorum. Kendisi akademisyen kökenlidir. Söylediklerine bakıyorsunuz, bir akademisyenin bilgi dağarcığından çıkan cümleler değil. Sayın Davutoğlu, sen bir fotokopisin, sen demokratik bir mücadele ile partinin genel başkanlığına gelmedin. Sen Türkiye’de son dönemde çıkartılan en büyük hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluk olaylarını soruşturulmamak kaydı ile başbakanlık makamına tepeden atanan bir kişisin. Bir defa konumunu çok iyi bil. Senin siyasi cüzdanında bu yazıyor. 'Yolsuzluklarla, rüşvetle ilgili konularda adım atmayacağım, benim ustalarımı rahatsız etmeyeceğim.' Ve o şekilde başbakanlık noktasına geldi."

TUNCELİ ÜNİVERSİTESİ TARTIŞMASI

Başbakan Davutoğlu’nun Tunceli Üniversitesi’nin adının değiştirilmesiyle ilgili sözlerine de değinen Haluk Koç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in daha önceden bu konuda teklif verdiğini hatırlatarak, “Munzur Üniversitesi olmalıymış. Bunu Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Kamer Genç, Sayın Kılıçdaroğlu grup başkanvekili iken TBMM’ye teklifini de verdiler ve sizin o parmaklarınız yine kalktı; aynı, hırsızlığı, arsızlığı örttüğünüz gibi reddettiniz. Şimdi mi aklın başına geldi?" diye konuştu.

TBMM'de 17 Aralık süreciyle bağlantılı olarak dört eski bakan hakkında kurulan soruşturma komisyonunun çalışmaları konusundaki yayın yasağı başvurusunun Komisyon Başkanı Hakkı Köylü tarafından yapıldığını anlatan Koç sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir başka çelişki... Biliyorsunuz, TBMM’de yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili kurulan soruşturma komisyonu çalışıyor. Bu soruşturma komisyonunda yapılan görüşmeler bir şekilde basına da yansıyor. Tanıklık yapmak için çağrılanlar, verdikleri ifadeler, burada soruşturulan kişilerin söyledikleriyle ne kadar büyük çelişkiler ortaya koyuyor, sizler de buna tanık oluyorsunuz. Bundan da rahatsız oldular. Biliyorsunuz, basına yayın yasağı getirdiler mahkeme kararıyla. Ve Sayın Cemil Çiçek, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun sabah yaptığı açıklamaya cevap veriyor, saygısızlıkla suçluyor. Sayın Cemil Çiçek, sen ununu eledin, eleğini astın, üçüncü dönemden taca çıkacaksın. Bari son döneminde ilkeli ol. Meclis Araştırma Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü müracaat ediyor, Meclis Başkanlığı da mahkemeye bu müraacatı iletiyor. Ve yayın yasağı öyle çıkıyor. Hangi makamdan geçiyor? TBMM Başkanlığı makamından. O makamı kim işgal ediyor? Cemil Çiçek... Sen nesin orada? Ne başısın orada sen? Bari şurada 5-6 ay sonra kaybolup gideceksin, siyasetten giderken hiç olmazsa son deminde onurlu durdu dedirt insanlara."

"BUGÜNÜN SARAYLISI RECEP"

Son bir haftada kamuoyunda iki Recep’ten bahsedildiğini ifade eden Haluk Koç, “Birisi yırtık ayakkabıyla siyasete girip hesabını veremeyeceği kadar çok paranın ve 2 bin odalı sarayın sahibi Recep, yani bugünün saraylısı Recep, diğeri oğlunu iş cinayetine kurban vermiş, yırtık lastik ayakkabısıyla eli öpülesi gariban Recep Amca... Sarayda oturan Recep’in filoları var. Çocuklarının sayıları her gün artan gemileri var, şirketleri var. Recep Amca’nın ise üç kuruş için girdiği madende ölen bir evladı vardı. Resmi açıklamalara göre bugünün saraylısının 4.4 milyon lirası olduğu ortada. Daha buna, şüpheli olan İsviçre bankalarındaki hesaplar dahil değil. 9 liralık lastik ayakkabı giymeye çalışan Recep Amca’nın ise bankada tek kuruş parası yok. Ayrıca para teklif edenlerden de ‘İsteyemem’ diyebilecek çok büyük bir onuru var" diye konuştu.

"KENDİ ADAMLARINI REKTÖR YAPTILAR"

10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in rektör atamalarıyla ilgili ağır eleştiriler aldığını belirten Koç, “Bu hafta üniversitelerin olmayan özerkliğine darbe vuruldu. Rektör seçimlerinde öğretim üyeleri oy kullanıyorlar. Ben bu hazretleri çok iyi hatırlıyorum. 2002-2007 arasında yaptığı konuşmaları iyi hatırlıyorum. O zaman grup başkan vekiliydim, TBMM’de hepsini izleme fırsatım oldu. O zamanki Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e dönük çok ağır eleştirilerini hatırlıyorum. Şimdi bakıyorunuz, en yüksek oy verilen rektörler hiçe sayıldılar, kendi adamlarını rektör yaptılar. Susan bir Türkiye’de, teslim alınmak istenen bir Türkiye’de susan üniversiteler" şeklinde konuştu.

MİT TARTIŞMASI

CHP sözcüsü Haluk Koç, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun ‘MİT’te CHP’yi izlemek, karıştırmak ve bölmek için özel bir ekip kuruldu" şeklindeki sözleriyle ilgili sorulan soruya ise şöyle cevap verdi:

“Zaman zaman Türkiye yakın siyasi tarihinde de rastlanmış bir konudur. Sabah Hüsamettin Cindoruk ile bir telefon görüşmem oldu. 1987 yılı, yasakların kaldırılmasıyla ilgili, bir referandum sürecinde bahsettiğimiz durumla ilgili o dönem yasakların kalkması lehinde olanlar boyutunda yaptıkları tezvirat ya da propaganda ya da sahte raporlar bana aktarıldı. Yani ben MİT'in içinde milli kavramı içerisinde görev yapan şerefli, dürüst MİT çalışanlarını tenzih ederek konuşuyorum. Ama MİT, milli ekini kaldırıp, bir iktidar istihbarat teşkilatı haline getirilmiş ise, bir parti istihbaratı haline dönüştürülmüş ise, o zaman oturup düşünmemiz gerekir. Şimdi burada parti devletinin tüm vesayeti bu milli kuruma aktarılmış ise, demin söylediğim kendi siyasi hedefine gitmek için en önemli siyasi rakibi başta olmak üzere bir takım tertiplerle, bir takım algı operasyonlarıyla, bir takım yapay tartışma konularıyla bu işi kurcalamadıklarının garantisi yoktur. Sayın Başbakan'ın akademik sıfatından bahsetmiştim. Üzülerek söylüyorum, 'Bu iddiayı ortaya koyan, belgesini de ortaya koyar' gibi bir açıklama yaptı. Eğer böyle bir görev tevzi olmuşsa MİT'in içinde, bu yazılı bir emirle, bir genelgeyle MİT içinde görevlendirme yapılır mı? Öyle bir şeyi aklın alabiliyor mu? Bunun belgesi olur mu? Sen Başbakan'san, anamuhalefet partisi böyle bir duyum çerçevesi içerisinde bir iddia ortaya koyduysa, sen Başbakan'sın, senin görevin böyle bir olay olmadığını açıklayan soruşturmayı yapmaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde denetim mekanizmasını biz de çalıştırabiliriz. Ama daha önce yaptıklarımız, biliyorsunuz, iktidar partisinin milletvekillerinin parmaklarıyla reddedildi. Onun için Başbakan'ın burada ciddi olması lazım. Belge sun diyor. Bir zamanlar, Özal zamanında vardı, 'Şeyin belgesi mi olur?' Bu da onun gibi. Yani böyle bir görev verilmiş de MİT'e yazılı bir belge, genelge şeklinde onun belgesini istiyor. Bunlar yakın siyasi tarihimizde sıkça rastlanan olaylar.

Şimdiki bugünün saraylısının, dün Başbakan'dı biliyorsunuz, Meclis kürsüsünden grupta konuşma yaparken şu sözleri benim aklımda: 'Ey Kılıçdaroğlu, senin nefes alışını bile izliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin bire bir takip edildiğini günlük gazeteler yazdı. Fişlemeler ortada, dinlemeler ortada, takipler ortada. Ciddi bir Başbakan'ın ülkedeki anamuhalefet partisinin bu söylemi üzerine çok ciddi bir şekilde durup, sudan karşı suçlayıcı açıklamalar yerine, ciddi adımlar atması gerekir. Bunu yapacak basireti yok. Çünkü söylediğim gibi bir vesayet makamında, bir ışınlanan Başbakan konumunda bir fotoğraf sadece, bir silüet."