Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık, 1 Mayıs İş Bayramı için mesaj yayınladı. Balık Mesajında, "Sömürenlerin saldırılarına boyun eğmeyen ve işçi sınıfının uluslararası mücadele günü olan 1 Mayıs’ta vatan, cumhuriyet ve emek diyerek alanlara çıkan tüm işçi-emekçi kardeşlerimize selam olsun!" ifadesini kullandı.
Mehmet Balık'ın Mesajı şeyle:
Sömürenlerin saldırılarına boyun eğmeyen ve işçi sınıfının uluslararası mücadele günü olan 1 Mayıs’ta vatan, cumhuriyet ve emek diyerek alanlara çıkan tüm işçi-emekçi kardeşlerimize selam olsun!.
Selam olsun birlik içinde bu mücadeleye omuz verenlere!
Selam olsun demiri oya gibi işleyen eli nasırlı onurlu işçilere!
Selam olsun eğitim, sağlık ve hizmet üreten kamu emekçilerine!
Yürünen sancılı yolda, doğan güne selam olsun!
Yunus Emre’den Can Yücel’e yazan kaleme selam olsun!
Pir Sultan’dan Mahsuni’ye çalan saza selam olsun!
Mustafa Kemal’den Uğur Mumcu’ya yolumuzu aydınlatanlara selam olsun!
Yüreklerde açan güle,
Zincirdeki bileklere,
Selam olsun yürekleri Devrim ateşi ile yanan, yandıkça tüm yurdu aydınlatan
devrimci gençlere,
Tüm dünyanın ezilenlerine örnek,
Yaktı bir devrim ateşi,
Mustafa Kemal’in mavi gözleri, aydınlık beyni…
Uğruna ölenlere, yolunda yürüyenlere selam olsun!..
1 Mayıs 2022 İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü kutlamaları AKP İktidarının sosyal, kültürel ve ekonomik sömürüsünün en üst noktaya ulaştığı döneme denk gelmektedir.
Emperyalist-kapitalist sistem ve AKP İktidarı kol kola girerek işçi sınıfının uluslararası dayanışmasını önlemek için kendi ülkelerindeki işçi sınıfına sömürülerinden pay vermekte ve sarı sendikacılığı örgütlemektedir.
Ulus devletleri parçalayıp site devletlerine dönüştüren emperyalizm, aynı oyunu geçmişte Libya, , Mısır ve Irak’da, çok yakın bir tarihte ise Suriye üzerinde oynamışlardır. Bugün ise sıra Ukrayna’ya gelerek acımasız emellerini gerçekleştirme yolunda ilerlemektedirler. Milyonlarca insanın kanı üzerine bir sömürü düzeni kurmak istemektedirler. Ne yazık ki dünyada emperyalizme karşı ilk ulusal kurtuluş savaşını yapmış ve ezilen uluslara örnek olmuş ülkemizin işbirlikçi siyasal iktidarı, mazlum ulusların emperyalizm tarafından kırılmasının baş destekleyici olmuştur. 20.yüzyılda ezilen ulusların lideri olmakla övünen Türkiye’nin bugün emperyalizmin Ortadoğu’daki temsilcisi olmakla övünür hale gelmesi oldukça düşündürücüdür. AKP-MHP koalisyonunun; işbirlikçi sahte milliyetçileri-sahte solcuları ve sözde akil adamları eliyle emperyalizmin bölgemizdeki politikalarıyla uyumlu olarak vatanımızı ve milletimizi bölme projeleri sonucu; vatanın bütünlüğü, milletin birliği tehlikededir.
Ayrıca, sömürgelerindeki sınıf dayanışmasını etnik, dinsel ve hatta mezhepsel temelde bölerek örgütlü sınıf bilincini yok etmektedir.
Bir yanda kıdem tazminatının kademeli olarak kaldırılması, güvencesiz ve kuralsız esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, diğer yandan grev yasaklarında ısrar eden, emekçi sınıfın önüne konulan barajları koruyan, yasakçı bir sendikalar yasası, emekçiler için yıkıcı sonuçlar doğurmuştur.
Siyasi iktidarın dayatmalarıyla örgütsüz, güvencesiz, korumasız ve güvenliksiz bırakılan işyerlerinde yaşanan iş cinayetlerinde büyük artış yaşanmakta, milyonlarca işçi ölümün kucağında çalışma koşullarına terk edilmektedir. Eğitim sisteminde yapılan gerici düzenlemeler, 657 sayılı DMK’da yapılması planlanan değişiklikle iş güvencesinden yoksun bir kamu istihdamı oluşturulmak istenmesi siyasal iktidarın uyguladığı baskıcı politikaların en büyük göstergesidir.
Her türlü hak alma çabasının ve mücadelesinin baskı ve şiddet ile durdurulmak istendiği, işsizlik ve yoksulluğun kalıcılaştığı, sağlık ve eğitim alanının ticarileştiği, gazetecilerin, aydınların tutuklandığı, sendikal hak ihlallerinin sürdüğü, baskının hâkim olduğu bir dönemden geçmekteyiz.
Öte yandan; özelleştirme ve taşeronlaştırma ile esnek ve iş güvencesiz çalıştırma olağan hale getirilmekte, iktidara bağlı yandaş sendikacılığın egemen hale getirilmekte, emekçiler açlık ve sefalet ücretine mahkûm edilmektedir.Kamu emekçilerinin ise 4688 Sayılı sahte sendika yasasıyla eli kolu bağlanmıştır. Ne yazık ki kamu emekçilerinin örgütleri, hiçbir söz ve karar sahibi olmadıkları bu yasaya karşı da birlik ve beraberliklerini sağlayamamış adeta masada bir fazla koltuk kapma yarışına girmişlerdir.Siyasal iktidar, emperyalizmin küresel politikalarının ekonomik ve siyasal gereklerini yerine getirmek için her türlü baskı ve sindirme çalışmalarını yürütmektedir. Oluşturduğu yandaş medya aracılığı ile topluma yanlış bilgiler vermekte, ideolojik olarak beyinleri yıkamakta, Engizisyon mahkemelerini aratmayan yargılamalar gerçekleştirmektedir. Bütün bunlar, ülkemizin açıkça bölünmeye ve uçuruma doğru götürüldüğünün göstergeleridir.
ABD emperyalizmi; yerli uşakları aracılığıyla vatanımızın bütünlüğünü, Milletimizin birliğini tehdit etmektedir.Cumhuriyetin bütün ekonomik kazanımları yandaş şirketlere ve onların işbirlikçilerine peşkeş çekilerek tasfiye edilmiş, ardından siyasal ve hukuksal anlamda son darbeyi vurulmuştur.adı altında etnik ve dinsel kimlikler kaşınarak sınıf kimliği unutturulmaya, emperyalizme karşı duruş sergilemesi gerekenler emperyalizmin arkasına yedeklenmeye çalışılmaktadır. Ulus devlete ait ne kadar milli değer varsa ayaklar altına alınmaktadır ve bu ayrıştırma süreci 7 Haziran seçimleri ile cebren ve hile ile kazanılarak; başkanlık sistemi ve bölünme anayasası hedefleriyle taçlandırılmak istenmektedir.Böylesine bir süreçte yüzü bağımsızlıktan, demokrasiden, özgürlükten yana olan tüm antiemperyalist kesimlerin kol kola girmeleri kaçınılmazdır. Gün, etnik ve dinsel kimliklerin öne çıkarıldığı gün değildir sınıf dayanışmasının öne çıkarılacağı; sömürgeciliğe karşı bağımsızlık bayrağının dalgalandırılacağı; emperyalizme karşı mazlum ulusların dayanışma içinde olacağı gündür. Artık, bugünkü temel çelişme ve ayrışma sol ile sağ arasında değil; milli olanla gayri milli olan arasındadır. Elbette ki bugün; bağımsızlık, vatan, emek, gerçek demokrasi ve sınıf mücadelesini işçi-emekçi sınıfının milli güçleri verecektir.
Bu anlamda, ülkemizde sömürünün ortadan kaldırılması, emeğin en yüce değer olması, emekçilerin yaşam koşullarının en temel insani seviyeye çıkartılması için verilen kavganın simgelerinden birisi de 1 Mayıs mitinginin İstanbul Taksim Meydanı’nda yapılmasıdır.Taksim’in emekçilere kapatılması, sembolik sayılarla katılıma izin verilmesi emek mücadelesinin kaybedilmesi, sermayenin güdümündeki hükümetlerin emek düşmanı uygulamalarını pervasızlaştırarak sürdürmeleri anlamına gelmektedir.Kıdem tazminatının kaldırılması çalışmaları, taşeronluğun, güvencesiz, kuralsız ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, grevlerin yasaklanması, Ekonomik koşulların yaşanılamayacak noktaya getirilerek, AKP iktidarının ucuz iş gücü sevdası, emekçilerin bugün en can yakıcı sorunları olarak görünüyor.Bizler kamu emekçileri olarak işçi sınıfının bir parçası olduğumuzun, geleceğimizin tüm emekçilerle birlikte şekilleneceğinin farkındayız. AKP iktidarının ve Cumhurbaşkanının “İşçi ve memur ayrımını ortadan kaldıracağız” söyleminin, iş güvencemizin ortadan kaldırılmasına yönelik bir girişim olduğu açıktır.
Birleşik Kamu-İşKonfederasyonu, kamu emekçilerinin ekonomik, özlük ve sınıfsal haklar mücadelesinde topyekun bir hezimet sayılacak olan iş güvencesinin ortadan kaldırılması girişimine her yerde olduğu gibi 1 Mayıs alanlarında da karşı çıkacaktır.
Birleşik Kamu-İş, sadece devlet memurlarının iş güvencesini değil, ülkedeki bütün çalışanların güvenceli, kadrolu ve insanca yaşayabilecekleri bir ücret seviyesinde çalışmalarını savunmaktadır.Ülkede bugün her türlü hak arama çabası, iktidarın baskı ve şiddet uygulamalarıyla durdurulmak istenmekte, ülke bütün halinde bir cezaevine dönüştürülmektedir.
İktidarın tüm emek düşmanı ve baskıcı uygulamalarının emekçilerin birlikte mücadelesi sayesinde durdurulacağının bilincindeyiz. Tüm emekçilerle birlikte, yurdun her yerinden sesleniyoruz.
-Emek ve Cumhuriyet düşmanı politikalarına,
-İş güvencesinin kaldırılması girişimlerine,
-Taşeron, esnek ve kuralsız çalıştırmaya,
-İş cinayetlerine,
-Irkçı, gerici ve bölücü eğitim sistemine,
-Özelleştirme ve yerelleştirmeye
Karşı çıkmaya devam edeceğiz…
Bizler diyoruz ki:
-Başkanlık Sistemine,
-657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değiştirilmesiyle, esnek, performansa dayalı ve güvencesiz çalışma tarzına,
gerici eğitim sistemine,
-Sanata ve sanatçıya yapılan baskılara,
-Sözleşmeli Personel statüsü ve kölelik düzeni olan taşeron işçiliğe,
-İş cinayetlerine,
-Özelleştirmeye dayalı talan ekonomisine karşı vermekte olduğumuz bu mücadele;
inanıyoruz ki birlik ve dayanışma içinde kazanılacaktır ve inanıyoruz ki bu mücadele kazanıldığında;
-Emekçi alın terinin karşılığını alacaktır
-Yoksulluk ve işsizlik yok edilecektir
-Hakça bir paylaşım düzeni kurulacaktır.
-Cumhuriyetin laik, demokratik eğitim politikaları yaşama geçirilecektir
-Herkes için güvenceli bir iş, herkes için insanca yaşam hakkı sağlanacaktır.
Bütün emekçiler temel hakları ve ekonomik talepleri için birleştiğinde, daha adil ve özgür bir dünyanın kurulacağını, emeğimizi sömürenlerin ise “bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gideceklerini” ve “bu güzelim memlekette hürriyetin en şanlı elbisesiyle elini kolunu sallaya sallaya dolaşacağını” biliyoruz.
VE EKLİYORUZ:
İnsan onuruna yaraşır bir hayat sürebilmemiz için; içinden çıkılmaz hale gelen hayat pahalılığına karşı enflasyon farklarının aylık olarak maaşlara yansıtılmasına,
-4688 sayılı kanunla yürütülen toplu sözleşme aldatmacasına karşı grevli toplu sözleşme hakkımız için,
-Hırsızlığa, yolsuzluğa, yoksulluğa ve yasaklara geçit vermemek, hesap sormak için,
-Yargının iktidar güdümünden kurtarılıp bağımsız olması için,
-Emperyalizm ve işbirlikçilerinin ucuz iş gücü üretmek adı altında emekçilere zulüm ettikleri için
-Ülkemizin komşu bölge ülkelerine karşı savaşa sürülmesine dur demek için,
Mücadelemizi zafere ulaşıncaya kadar sürdüreceğimizi dost düşman herkese ilan ediyoruz!
YAŞASIN 1 MAYIS!
YAŞASIN İŞÇİ SINIFININ BİRLİK, MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ!
1 MAYIS BİRLİK, MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ
TÜM EMEKÇİLERE KUTLU OLSUN! "