100 Yıllık Cumhuriyet tarihi sınıf mücadeleleri tarihinden ibarettir. Bu mücadele yüz yıldır burjuvazinin zaferi ile sonuçlanıyor.
100 Yıllık Cumhuriyet tarihi sınıf mücadeleleri tarihinden ibarettir. Bu mücadele yüz yıldır burjuvazinin zaferi ile sonuçlanıyor.
Ancak burjuvazi tek bir parçadan oluşmuş değildir. Toprak ağalığı ve tefeciliğin değerlerden beslenen muhafazakâr-İslamcı, Batı değerlerinden beslenen liberal ve devletçi, Türk ırkçılığının çeşitli biçimleri de burjuvazi içinde saf tutmuş bulunuyor. Bunların ortak yanları, geniş toprak mülkiyeti, banka ve sanayi sermayesini elde bulundurmak emekçi sınıfları hem iktisadi hem ideolojik egemenlikleri altında bulundurmaktır.
100 yıllık Cumhuriyet tarihinde de burjuvazinin çeşitli kesimleri arasında da şiddet kullanmaya varan sert mücadeleler oldu. En son zafer, 21 yıldır iktidarı elinde bulunduran muhafazakâr ticaret burjuvazisinindir. Önemli ölçüde sanayi burjuvazisine dayanan, küçük burjuvaziyi de yanına almış klasik burjuvazi, iktidarı kaybetmenin acısını yaşamakta ve keskin bir politik mücadele yürütmektedir.
Ancak siyaset arenasında dövüşen sınıflar bunlardan ibaret değildir.
Şimdi tek tek ele alalım:
Sanayi burjuvazisi ve eski bürokrasiyi temsil eden sınıf, 1923’te diğer sınıf ve tabakalara üstünlük kurarak iktidarı rakipsiz olarak ele geçirdi. Onun iktidarı kesintisiz olarak 1950’ye kadar sürdü. Partisi CHP idi. Bu sınıf gücünü önemli ölçüde ordudan, bürokrasiden ve burjuva aydınlardan alıyordu.
1946’dan sonra bu iktidar çatladı. Onun içinden çıkan liberal burjuvazi, toprak ağalarının ve ticaret burjuvazisinin önemli bir kesimlerini yanına alarak, Tek Parti Döneminden bıkmış köylülerin de kalbini kazanarak iktidara geldi. Bu iktidara karşı klasik burjuvazinin Orduda temsil edilen kesimi kendini kısmen yenileyerek 27 Mayıs 1960’ta iktidara el koydu. Demokratik bir anayasa ile muhafazakârların bir daha iktidara el koymasını yollarını tıkaya çalıştıysa da bu gücü sınırlayamadı ve Adalet Partisi, Demokrat Parti geleneğinin devamcısı olarak yenden iktidara geldi.
1971’de ve 1980’de kendini Kemalizm’in temsilcisi sayan ordu bürokrasisi bir karşı atakla Atatürkçülük adına iktidara el koysa güçlü bir zemin yaratamadığından, daha doğrusu temsil ettiği sınıfın toplumsal tabanı bulunmadığından diğer sınıflar tarafından geriletildiler. Bunlar tek balarına veya ve ortaklıklar halinde iktidar odular. Hürriyet ve İtilaf, Serbest Fırka, Demokrat Parti, Adalet Partisi geleneğinden gelenler, Son olarak 21 yıldır AKP, tek başına iktidarını devam ettiriyor. Bu parti, “Millî görüş” denilen siyasi İslam’ın iktidarı önünde duran Batı ve Ordu’nun tepkisinden çekindiği için Millî Görüş gömleğini çıkardığını ve Batı’daki benzerleri gibi muhafazakâr demokrat bir parti olduğunu ilan etti. Fakat, yerini güvence altına aldıkça asıl kimliğine dönerek Cumhuriyeti İslami kurallara göre yeniden biçimlendirmeye başladı. Yaptığı sosyal yardımlarla kendine güçlü bir taban yarattığı için büyük mitingler, muhtıralar ve kapatma davasını aşabildi.
Sınıf mücadelesi içindeki diğer güçlerden Irkçı-milliyetçi burjuvazi Tek Parti döneminde CHP tarafından temsil edilirlerdi. Bu partinin kabuğunun kırılıp içinden diğer akımların ayrışmasından sonra MP, CKMP, MHP, İYİ Parti, Zafer Partisi tarafından temsil edildiler. Vatan Partisi de bu bloğun içinde yer aldı. Gıdalarını Kürt sorunundan alıyorlar. Oy potansiyelleri yüzde yirminin üzerindedir. Tek başlarına değilse de koalisyonlarla iktidara gelebilmektedirler.
Emekçiler ve Kürtler: Bu iki kesimi bir arada anmamın nedeni, kaderlerinin birbirlerine bağlı olmasındandır. Her ikisi de uzun yıllar ya yok sayıldılar ya da bunların siyaset yapmaları şiddetle yasaklandı. Yaklaşık 40 yıl yer altında faaliyet gösteren işçi sınıfı partileri, 27 Mayıs devriminden sonra kısmî bir özgürlüğe kavuştular, hatta Meclise girmişlerse de de dönemlerinde yeniden yasaklandılar. Günümüzde parçalı bir haldedirler ve siyaseti etkileme güçleri çok zayıftır. “Kürt Partisi” olarak tanıtılan ve birçok ad değiştirmek zorunda kalan partinin hareket noktası da sosyalizmdir ve bugünkü yöneticilerinin ideolojisi de sosyalizmden güç almaktadır.
Yeniden Refah Partisi, Türk feodalitesinin ve onun ideolojik örgütü Refah Partisinin devamıdır. Hüda-Par ise Kürt feodalitesinin saf partisidir. Günümüzde bu ikisi “Dünyanın bütün gericileri birleşin” emrini almış gibi AKP’nin kanatları altında siyaset yapmayı tercih etmektedirler. Deva ve Gelecek Partilerini saymayışımın nedeni bunların AKP ile aynı sınıfsal abana dayanması ve AKP içinde anlaşmazlıklardan doğmuş olmalarıdır.
Sonuç olarak Doğu ile Batı arasındaki geçiş noktasında bulunan Türkiye’de bütün sınıflar mevcuttur ve bunlar şiddetli bir sınıf mücadelesinin taraflarını oluşturuyorlar. Mücadele şiddetli olduğu için iç barış kurulamamıştır. Bu durum gelecek için belirsizliklerin nedenidir.
Günümüzdeki sınıf mücadelenin ana ekseni, esas olarak iki burjuva kesim arasındadır. Muhafazakârların iktidarına karşılık liberal laik bir düzeni geri getirmek isteyen partilerin ittifakı seçimi kazanmaya yetmemiştir. AKP iktidarına karşı Tek Partili Cumhuriyet dönemine dönmeyi savunanlar da vardır. Ne var ki, bunun hem mümkün olmadığını, hem de büyük sakıncalar yarattığını hesap edemeyecek kadar tarih ve siyaset biliminden de habersizdirler.
“Yaşasın Cumhuriyet!” demek yetmez. Bunun nasıl bir cumhuriyet olduğunu da tanımlamak gerekir. Emekçi halk ve devrimci aydınlar için çözüm burjuva cumhuriyetinde değil halkçı bir cumhuriyettedir.
Ya da Cumhuriyeti halkçılıkla taçlandırmaktır. (28 Ekim 2023)