9 temmuz nereye?

Belediye meclis üyesi sevgili dostum Süheyl kıkrkıcı'nın davetiyle mitinge katılmak için geldik.

Silivri'ye yerleşen parti emekçisi Basri Çelik ve oğlu Enes de oradaydı.

İstanbul'un trafiğine değinmeme gerek yok üç buçuk saattea lana vardık.

Alana vardık diyorum E5 karayolundan Maltepe'ye girdikten sonra araçlar sahile gidemediği için otobüslerden indik ve yaklaşık yarım saat yürüyerek alana ulaştık.

Alana ulaşmak için herkes yürüyordu,herkes aynı heyecanla 33 derece sıcağın altında yürüyordu.

Alana vardık polis kontrollerini geçtik ve konuşma platformuna yaklaşık dört yüz metre mesafede bir yerde durduk.

Henüz saat beş gibiydi ve Kılıçdaroğlu'nun konuşma yapacağı saat altıydı.

Bu arada alanda bulunan insanlara baktım.

Ben 1977 yılından bu yana CHP ve parti mitinglerine katılırım.

En azından 1980 den bu yana ilk defa farklı bir tabloyla karşılaştım.

Alanda hayatın her türlü meşakkatini çekmiş fakir fukara dediğimiz kesim de oradaydı,köylüler de oradaydı.

Yıllardır ekonomik gücün vermiş olduğu kaynakların tadını çıkaran ve bu güne kadar  ''Bana ne '' diyen zengin kesim de oradaydı.

Abartmıyorum hayatında belki de ilk defa mitinge gelen sosyete dediğimiz kesim de oradaydı.

Ayrıca Kürt kitle örgütleri ve HDP temsilcileri kendilerini gizlemeden alana girdiler ve alkışlarla karşılaştılar.

Bu kitle kendisini belli ederek alana girdiğinde malum Kürt düşmanı diyeceğimiz bazı damarların tepki verebileceği ve alanın karışabileceği de aklıma geldi.

Hiç böyle bir şey olmadığı gibi sempatiyle de karşılandılar.

Alevi kesimin temsilcilerini gördüm biraz evvel dediğim gibi her kesimden insan koşa koşa oraya gelmişlerdi. Sosyalistler komünistler oradaydı.

Peki bu güne kadar CHP ye mesafeli duran hatta karşı çıkan kesimler neden oradaydı?

Ülkenin iyiye gitmediğine ve adaletin olmadığına onlarda inanmış olmalılarki oradydılar.

Bir de 69 yaşında bir insan kan ter içinde her türlü riski göze alarak beş yüz kilometre yürümesi bir çok kesimi harekete geçirmiş durumda.

En azından ''Benim ülkeyle ilgili yarınlarla ilgili kaygılarım var ben de orada olmalıyım'' diyenler ilk defa oradaydı.

 Hiç bilmedikleri, tanımadıkları insanlarla bir araya gelerek ve aynı konuşmalara paydaşlık ederek alkışlayabildiler.

Gene alanda çok genç insanlar oradaydı.

CHP'nin kitlesi genelde kırk yaş üzeridir.

Bu güne kadar gittiğim mitinglerde gözlemim bu yöndeydi.

Bu mitinde ise yediden yetmişe denilebilecek bir yapı oradaydı.

Bebekler, çocuklar, gençler, orta yaşlılar ve yaşlılar oradaydı.

Neydi dertleri?

 Bu ülkede adalet yok adalet aramaya geldik diyorlardı.

Alanda bu hava içinde tek slogan vardı ''Hak hukuk adalet'' diye atılan ortak slogan alanı inletiyordu.

Öyle insanlar vardıki hayatları boyunca belliki kitleyle birlikte slogan atmadığı için alandan yükselen uğultuya katılmakta zorlanıyor ve slogan nasıl atılırı öğrenmeye çalışıyorlardı.

İkindi ezanı okunduğunda alanın yanında bulunan cami tıka basa dolmuştu ve cemaat dışarı taşmıştı.

Sırtalarında ADALET yazılı tişörtlerle insanlar,polisler,özel kuvvet polisleriyle birlikte namazlarını kılıyordu ve inanç özgürlüğünün en güzel cevabını veriyorlardı.

Alanın boyu yedi yüz metre olduğu söyleniyor.

Biz de yaklaşık konuşma platformuna dört yüz metre mesafedeydik.

Gözlemlerim  devam ederken sayın Kılıçdaroğlu'nun alana girdiği anonsu yapıldı.

Bir uğultu alkış koptu fakat alan büyük olduğu için öndeki insanlar alkışa başladığı ve bitirdiği anda arkadakiler alkışa başlıyordu ve yedi yüz metrelik mesafede alkış ve slogan bütünlüğü sağlanamıyordu.

Nihayet Kılçdaroğlu kürsüye çıktı ve konuşmaya başladı.

Bize tam dört yüz metre mesafede olduğu için platformda minnacık bir görüntü vardı.

Konuşmasına kulak verelim desek de mesafe uzun olduğu için konuşmaları duyamadık,anlayamadık.

Yani arkadaki üç yüz metre mesafede olan insanlar konuşmaları duymuyordu,Kılıçdaroğlu'nu göremiyordu.

Bir süre sonra arka taraf kendi aralarında konuşmaya başladılar ve alanda yedi yüz metre mesafede kitle bütünlüğü sağlanamadı.

Oysa buna çok basit bir çözümü vardı.

Sesin iletişimi üç yüz metreden sonra kopuyordu.

Her iki yüz metrede bir büyük ekranlar alanın tam ortasına kurulurdu ve ses düzeni en arkadaki yedi yüz metre mesafedekine uylaşabilirdi.

Yani Kılıçdaroğlu'nu platformda göremeyenler ekrandan görebilir ve ne dediğini de analmış olurdu.

Bu tür teknik konuların bu tür büyük alanlarda nasıl çözüleceği belli olmasına rağmen maalesef bu düşünülememişti alanın yarısı konuşmacıdan kopuktu.

Alanda kaç kişi vardı tartışmasının en doğru cevabını AKP genel başkanı sayın Erdoğan vermiş oldu.

İki  milyon ve üzeri dediğine göre sayın Erdoğan yalan söylemeyeceğine göre konu kapanmıştır.

Alan dolu olduğuna göre polis bariyerleriyle alan çevrildiği için o alana giremeyen yüz binlerce insanın da alan dışında olduğunu gözlerimizle gördüğümüze göre konu kapanmıştır.

Peki bu heyecan bu kitle 2019 seçimlerinde CHP 'nin adayına yani başkan adayına oy verecek mi ?

İşte cevabın en zoru bu olsa gerek.

Ben daha evvelki yazılarımda da söyledim , 2019 yılı seçimlerinde tıpkı 2017 yılı  16 nisan anayasa referandumu gibi mevcut kadrolar yani yüksek seçim kurulu kadroları görevlerini en iyi şekilde yapacaklarına inanıyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu ''Oyları yüksek seçim kurulu çaldı ve dört milyon oy yer değiştirdi'' dedi.

Yani sonuç hayır olmasına rağmen sonuç evet olarak çıkarıldığını bilakis sayın Kılıçdaroğlu söyledi.

Şimdiden tarihe kayıt düşelim dört milyon oyu YSK çaldığına inanılıyorsa yani YSK oy hırsızı ise 2019 seçimlerinden oyları çalmayacaklarını kim garanti edecek.

Sevgili dostlar ülkede adalet yok diye Maltepe'ye milyonlar toplandığına göre ülkede adalet yoksa demokrasi de yoktur, sandık güvencesi de yoktur.

Bu durumda 2019 için kitleleri lütfen kandırmayın bu yapı demokratik yollardan iktidardan gitmez.

Bu yapı 5 haziran seçimlerinde demokratik yollardan gitmeyeceğini bas bas bağırarak söyledi.

Ülke öyle veya böyle kan gölüne çevrildi ve iktidarda kalmanın yolları yeniden oluşturuldu. O halde lütfen kendinizi kandırmayın bu yapı bu adalet sistemi,bu kanunlar , valiler ,seçim kurulları,kaymakamlar yerinde olduğu sürece sayın Erdoğan da aday olacağına göre 2019 da başkan bellidir.

Çözüm nedir ?

Çözüm kitle eylemlerini yükselterek devam ettirmektir.

Geniş kitlelerle koalisyon yapmaktır.

Nasıl olur dersek, Kürt hareketinin demokrasiye ve demokratik cumhuriyete inanan ve teröre ve PKK' ya tavır koyan yanıyla ittifak yapmak ve alanlarda koalisyon yapmaktır.

Çözüm Alevi kesimle ve sosyalist gruplarla alan koalisyonu yapmaktır.

Sol dediğimiz ve emekten yana olan bir avuç bile olsa sendikalarla alanlarda birlikte olmaktır.

Liberallerle ve demokrasiden yana olan kesimlerle alan koalisyonu yaparak mevcut iktidarı alan baskısıyla demokratik parlamenter siteme ve yargı bağımsızlığına zorlamaktır.

Kemalist ve Atatürkçü kesim kucaklanmalıdır onların dışlandığıyla ilgili toplumda oluşan kanaatler orta yerden kaldırılmalıdır.(Ümit Kocasakal'ın ben Atatürk düşmanlarıyla yürümem sözünün arka planı araştırılmalıdır)

Yani bu gidişattan memnun olmayan kesimlerle alan ve sokak koalisyonu yaparak demokratik özgür ve açık şeffaf seçimleri yapaya iktidar zorlanmalıdır.

Bu yapılmadığı takdirde CHP hala  toplanalım toplanalım konuşalım biz bize yürüyelim  ve 2019 da seçime gidelim diyorsa geçmiş olsun.

2019 yılında R.T.Erdoğan başkan olacaktır ve Azerbeycan, Katar, Küveyt ve Putin modeli uyduruk bir demokrasinin yolu açılacaktır.

O gün yani 2019 yılına vardığımızda muhalif gibi görünen bir kaç televizyon ve gazete de yayın hayatlarına son verilecek tek sesli ,tek adamlı, tak kararlı mahkemeleri olan muhalif gibi olanların ya PKK ya da FETÖ diye tıkıt tıkır içeri alındığı bir ülke olacaktır.

Zaten mevcut iktdarın mevcut kadroları demokrasi yerine şerri hukukun egemen olduğu bir yönetim modeline geçmek için elli yıldır yanıp tutuşuyorlardı işte final 2019 galibiyet her şeyin sonu da 2023 olacaktır.

Son birinci not:

Miting dağıldığında yanımızda yürüyerek sohbet eden iki kişinin konuşmaları kulağıma geldi.Diyorlarki ''Kılıçdaroğlu konuşmaklarını ya yazmalı,ya da promtera bakarak konuşmalı.Söyledilkleri  parça parça çok doğru şeyler ama konuşmada bütünlük yok irticalen konuşmalara son vermeli'' İletmesi benden.

Son ikinci not:

1948 yılında ölen Pakistan'ın kurcusu Muhammed Ali Cinnah sonrası Pakistan'ın adım adım nasıl şeriata gittiğini lütfen okuyun.Demokratik yollarla otuz yıl uğraşıp getirmedikleri şerri kanunları darbeci general Ziya Ül hak ile getiriverdiler.Bizim bu günlere NASIL geldiğimizi ve yarınlara gidişimiz görmek istiyorsanız lütfen Pakistan tarihine en azından bir göz atın.Bu gün bizim  generallerimizle Ziya Ül Hak arasındaki benzerliklere şaşırıp kalacaksınız.Bu konuyla ilgili bir makale yazmayı planlıyorum şu anda döküman çalışması yapıyorum. Yani bu ülkeye şeriat sivillerle değil askerlerle geleceği göreceksiniz.FETÖ olayının askeriyedeki örgütlenmesi bununla ilgili.