Mehmet Yüceer
aydinses@gmail.com
aydinses@gmail.com
Namus bekçileri ve ahlak polisi geliyor.
Altı yılda 4000 kadının''namus cinayeti''adı altında öldürüldüğü bir ülkede medeniyetten söz etmek mümkün müdür?
Neden son altı yılda bu kadar çok kadın öldürüldü bunu anlayan birisi varsa lütfen izah etsin.
Bu ülkede ''namus cinayeti'' kavramı içine sokulan bu cinayetleri, tahlil etmek izah etmek mümkün mü?
Kadının sosyal yaşamdan dışlanması ve son bir yılda yüksek mahkemelerdeki kadın oranının %45 ten %3 e düşmesi tesadüf olabilir mi?
Yani kadın ölümlerinin artmasına kadının tehlikeli bir varlıkmış gibi algılanıyor olması neden olabilir mi?
Son yıllarda üst düzeyde görev alan bürokratların ve yöneticilerin sosyal etkinliklere ve düğünlere eşlerini getiremiyor olması ''kadının yeri evidir'' yaklaşımı olabilir mi?
Bu soruları daha da çoğaltmak mümkündür.
Son yıllarda bu kadar çok kadın cinayetinin artması, kadından sorumlu bakan Fatma Şahin'in de dikkatini çekmiş olmalı ki, kadına dönük şiddetin ortadan kaldırılması yönünde yasa tasarısı hazırlamak için girişimlere başladığını izliyoruz.
Son altı yılda 4000 kadının öldürülmesinin nedeni , dönüşen, değişen ve içine kapanan toplum yapısı olabilir mi?
Kadının gittikçe dışlanmış olması ve sosyal yaşamın dışına itilmesi ve buna paralel olarak kadının sosyal yaşam içinde yer almak adına sosyal ilişkiler içine girme isteği, cinayetlerin artışına neden olmuş olabilir mi?
Sosyal yaşamda kadın erkeklerin ayrı ayrı mekanlarda yer almaları, düğün salonlarının haremlik-selamlık olarak ayrılması kadınla erkeğin bir arada olmasından korkan, ürken kişiliksiz erkek modeli cinayetlerin sebebi olabilir mi??
Gerçekten bu soruların cevabını bulmak, bu kadar çarpık katmanların üst üste geldiği karmaşık toplum yapısını bilimsel kriterlere göre izah etmek mümkün mü?
Anadolu'da ve Trakya'da bir çok ilçeden daha kalabalık olan 4000 kadının öldürülmüş olmasını anlamak, izah etmek benim ölçülerimde anlamaya ve izah etmeye çalışıyorum.
Bu toplum bu kadar kara vicdanlı mı oldu ki, kadın cinayetlerine karşı en ufacık bir tepki vermeden sessizliğe bürünmüş oturuyor.
Tepkisizlik kadın cinayetlerinde de aynı,yapılan zamlarda da aynı.
Bize gençliğimizde öğretilen halende geçerli olan bir kavram toplumumuz için geçerli hale gelmiş görünüyor.
''Örgütsüz ve tepkisiz toplum köle toplumdur.'' İstenilen buydu ve ''SOYGUN DÜZENİ'' istediği toplum modeline ulaşmış görünüyor. Hayırlara vesile olur inşallah !
Bekir Coşkun, "göbeğini kaşıyan adam" derken belki de bu toplum modelini anlatmak istiyordu.
Erkeklerin kadına ulaşmak ve kadına dokunmak için her türlü duygu dünyası selini kadına yöneltip, onu kucaklamak, öpmek ve sarılıp yatmak için gösterdiği gayretin karşılığı ölüm müdür?
Yani, ''seni seviyorum, senin için ölüyorum'' diyerek her türlü duygunun esiri olarak kadına tapan, kulu kölesi olan erkekler, nasıl oluyor da ''taptığı'', ''sevdiği'' kadını tavuk gibi kesebiliyor.?
Kadın eğer bu erkeği aldatmış ise, bunun karşılığı ölüm olacaksa bu erkek hiç kendisini sorgulamıyor mu?
Yani benim karım beni aldatıyorsa bunun nedeni benim. Ben erkek olarak görev ve sorumluluklarımı yerine getirmediğim için bunu yapıyor olabilir basit mantığını bile düşünemeyen bir canlıya erkek veya insan denilebilir mi?
Yani kadın ölümlerinin arkasında, aslında kadının öldürülmesinden ziyade erkek olarak iyi yetişmeyen, erkek kılıklı, içinde insan olmayan canlıların kendilerini öldürmeleri olarak da değerlendirmek yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum.
Bir gün olsun evleneceği kadına, kıza ''seni seviyorum'' demeden en ufak duygu yoğunluğu yaşamadan sadece hayvanlarda da olan cinsel istek ve arzular adına evlenen bu tür canlılara insan demek mümkün müdür?
Bir koca karısını neden öldürebilir ki?
Bunun en temel nedeni ''aldatmak'' yani kadının evli olduğu erkekten cinsel anlamda ve duygu anlamında hiç bir şey almadığını anladığı anda, bu duyguları yakaladığı yeni birisiyle birlikte olması ve kocasını aldatması.
Bunun sonucunda ise kocanın ''aldatıldım'' diyerek karısını öldürüyor olması şeklinde izah edilebilecek basit bir yaklaşım göstermek mümkün müdür?
Aslında öldürdüğü karısı değil, kendisi.
Aslında, nefret ettiği, tiksindiği kendi yetersiz kişiliğini de öldürmüş oluyor.
Karısına karşı gösteremediği erkekliğini, insanlığını da öldürmüş oluyor.
Yani ''namusumu temizledim'' derken kendi pislik dünyasını kadın üzerinden temizlemiş de oluyor.
Bir kadın eşiyle ruhen ve bedenen anlaşamıyorsa karşılıklı görüşerek medeni kanunun emrettiği doğrultuda ayrılabilir.
Bunu zaman zaman basın ve görsel medyada izliyoruz.
''Öpüşerek ayrıldılar''şeklinde haberler okuyoruz.
İşin doğrusu bu değil midir?
Bir kadın veya erkeğin anlaşamadığı birisiyle bu şekilde ayrılması en doğru davranış değil midir?
''Namusumu temizledim.'' Kahrolsun senin namusun, namussuz adam demek zamanı gelmedi mi?
Bu konuda bir kaç sivil toplum örgütü ve bazı sol örgütler dışında tepki gösteren kimse yok.
Yani bu toplum her türlü pisliği sinesine çekmiş otururken, bacıları, ablaları, kardeşleri katledilirken hala suskun kalıyorsa, bu toplumda insanlık kırıntılarından söz etmek mümkün müdür?
Son zamanlarda yetişen bazı okumuş yazmış kadınlar bile çok eşliliği savunurken bunun yanında kadın cinayetleri konusunda en ufak bir tepki vermiyor olmaları tesadüf olabilir mi?
Yani ''kadınlardan üçer dörder alacaksın'' ve işine gelmediğinde döveceksin ve öldüreceksin anlayışı topluma hakim bir anlayış olarak kabul mü görüyor?
Buralara mı geldik?
Yani kadın evlere alınan üçer dörder televizyon veya bilgisayar gibi bir madde haline mi geldi?
Bu konuda gerçekten büyük bir trajedinin içine düşmüş durumdayız.
PKK teröründe kaybettiğimiz insan sayısı, kadın cinayetlerinin bile gerisinde kalmış görünüyor.
Maalesef televizyon başında oturmuş ve beyni dizilerle uyuşturulmuş bu toplum ne acının farkında ne de öldürülen kadınların farkında.
Canavar bir toplum modeli içinde kadınları boğazlamaya devam ediyoruz.
Ey utanmaz cahil yobaz insanlar, o kadınlara ne olursunuz bir daha ''seni seviyorum'' demeyin.
Sevdiğiniz insanları boğazlamayı içinize sindirebiliyorsanız ne olursunuz kadını sevmeyin, evlenmeyin.
Bu yazıyı 2011 yılında yazmışken ve o gün namus temizliği yapanların temizlik işleri devam ederken şimdi de devlet eliyle namus bekçiliği başlıyor.
Belki de her apartman kapısına ahlak bekçileri konulur girenler çıkanlar tek tek kontrol edilir.
Gerçekten insanın aklı almıyor.
Ahlak zabıtaları veya İran gibi mollaların yaptığı gibi ahlak polisi de geliyor olabilir.
İstiyorlarki herkes kendileri gibi yaşasın, kendileri gibi düşünsün ve tek tip insan modeli olsun.
Hani türban mücadelesi sırasında tek tip insan yaratıyorlar diye Cumhuriyeti ve devrimlerini yerden yere vuruyorlardı.
Ne diyelim Allah akıl fikir versin,
Allah bu topluma sabır versin.
Altı yılda 4000 kadının''namus cinayeti''adı altında öldürüldüğü bir ülkede medeniyetten söz etmek mümkün müdür?
Neden son altı yılda bu kadar çok kadın öldürüldü bunu anlayan birisi varsa lütfen izah etsin.
Bu ülkede ''namus cinayeti'' kavramı içine sokulan bu cinayetleri, tahlil etmek izah etmek mümkün mü?
Kadının sosyal yaşamdan dışlanması ve son bir yılda yüksek mahkemelerdeki kadın oranının %45 ten %3 e düşmesi tesadüf olabilir mi?
Yani kadın ölümlerinin artmasına kadının tehlikeli bir varlıkmış gibi algılanıyor olması neden olabilir mi?
Son yıllarda üst düzeyde görev alan bürokratların ve yöneticilerin sosyal etkinliklere ve düğünlere eşlerini getiremiyor olması ''kadının yeri evidir'' yaklaşımı olabilir mi?
Bu soruları daha da çoğaltmak mümkündür.
Son yıllarda bu kadar çok kadın cinayetinin artması, kadından sorumlu bakan Fatma Şahin'in de dikkatini çekmiş olmalı ki, kadına dönük şiddetin ortadan kaldırılması yönünde yasa tasarısı hazırlamak için girişimlere başladığını izliyoruz.
Son altı yılda 4000 kadının öldürülmesinin nedeni , dönüşen, değişen ve içine kapanan toplum yapısı olabilir mi?
Kadının gittikçe dışlanmış olması ve sosyal yaşamın dışına itilmesi ve buna paralel olarak kadının sosyal yaşam içinde yer almak adına sosyal ilişkiler içine girme isteği, cinayetlerin artışına neden olmuş olabilir mi?
Sosyal yaşamda kadın erkeklerin ayrı ayrı mekanlarda yer almaları, düğün salonlarının haremlik-selamlık olarak ayrılması kadınla erkeğin bir arada olmasından korkan, ürken kişiliksiz erkek modeli cinayetlerin sebebi olabilir mi??
Gerçekten bu soruların cevabını bulmak, bu kadar çarpık katmanların üst üste geldiği karmaşık toplum yapısını bilimsel kriterlere göre izah etmek mümkün mü?
Anadolu'da ve Trakya'da bir çok ilçeden daha kalabalık olan 4000 kadının öldürülmüş olmasını anlamak, izah etmek benim ölçülerimde anlamaya ve izah etmeye çalışıyorum.
Bu toplum bu kadar kara vicdanlı mı oldu ki, kadın cinayetlerine karşı en ufacık bir tepki vermeden sessizliğe bürünmüş oturuyor.
Tepkisizlik kadın cinayetlerinde de aynı,yapılan zamlarda da aynı.
Bize gençliğimizde öğretilen halende geçerli olan bir kavram toplumumuz için geçerli hale gelmiş görünüyor.
''Örgütsüz ve tepkisiz toplum köle toplumdur.'' İstenilen buydu ve ''SOYGUN DÜZENİ'' istediği toplum modeline ulaşmış görünüyor. Hayırlara vesile olur inşallah !
Bekir Coşkun, "göbeğini kaşıyan adam" derken belki de bu toplum modelini anlatmak istiyordu.
Erkeklerin kadına ulaşmak ve kadına dokunmak için her türlü duygu dünyası selini kadına yöneltip, onu kucaklamak, öpmek ve sarılıp yatmak için gösterdiği gayretin karşılığı ölüm müdür?
Yani, ''seni seviyorum, senin için ölüyorum'' diyerek her türlü duygunun esiri olarak kadına tapan, kulu kölesi olan erkekler, nasıl oluyor da ''taptığı'', ''sevdiği'' kadını tavuk gibi kesebiliyor.?
Kadın eğer bu erkeği aldatmış ise, bunun karşılığı ölüm olacaksa bu erkek hiç kendisini sorgulamıyor mu?
Yani benim karım beni aldatıyorsa bunun nedeni benim. Ben erkek olarak görev ve sorumluluklarımı yerine getirmediğim için bunu yapıyor olabilir basit mantığını bile düşünemeyen bir canlıya erkek veya insan denilebilir mi?
Yani kadın ölümlerinin arkasında, aslında kadının öldürülmesinden ziyade erkek olarak iyi yetişmeyen, erkek kılıklı, içinde insan olmayan canlıların kendilerini öldürmeleri olarak da değerlendirmek yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum.
Bir gün olsun evleneceği kadına, kıza ''seni seviyorum'' demeden en ufak duygu yoğunluğu yaşamadan sadece hayvanlarda da olan cinsel istek ve arzular adına evlenen bu tür canlılara insan demek mümkün müdür?
Bir koca karısını neden öldürebilir ki?
Bunun en temel nedeni ''aldatmak'' yani kadının evli olduğu erkekten cinsel anlamda ve duygu anlamında hiç bir şey almadığını anladığı anda, bu duyguları yakaladığı yeni birisiyle birlikte olması ve kocasını aldatması.
Bunun sonucunda ise kocanın ''aldatıldım'' diyerek karısını öldürüyor olması şeklinde izah edilebilecek basit bir yaklaşım göstermek mümkün müdür?
Aslında öldürdüğü karısı değil, kendisi.
Aslında, nefret ettiği, tiksindiği kendi yetersiz kişiliğini de öldürmüş oluyor.
Karısına karşı gösteremediği erkekliğini, insanlığını da öldürmüş oluyor.
Yani ''namusumu temizledim'' derken kendi pislik dünyasını kadın üzerinden temizlemiş de oluyor.
Bir kadın eşiyle ruhen ve bedenen anlaşamıyorsa karşılıklı görüşerek medeni kanunun emrettiği doğrultuda ayrılabilir.
Bunu zaman zaman basın ve görsel medyada izliyoruz.
''Öpüşerek ayrıldılar''şeklinde haberler okuyoruz.
İşin doğrusu bu değil midir?
Bir kadın veya erkeğin anlaşamadığı birisiyle bu şekilde ayrılması en doğru davranış değil midir?
''Namusumu temizledim.'' Kahrolsun senin namusun, namussuz adam demek zamanı gelmedi mi?
Bu konuda bir kaç sivil toplum örgütü ve bazı sol örgütler dışında tepki gösteren kimse yok.
Yani bu toplum her türlü pisliği sinesine çekmiş otururken, bacıları, ablaları, kardeşleri katledilirken hala suskun kalıyorsa, bu toplumda insanlık kırıntılarından söz etmek mümkün müdür?
Son zamanlarda yetişen bazı okumuş yazmış kadınlar bile çok eşliliği savunurken bunun yanında kadın cinayetleri konusunda en ufak bir tepki vermiyor olmaları tesadüf olabilir mi?
Yani ''kadınlardan üçer dörder alacaksın'' ve işine gelmediğinde döveceksin ve öldüreceksin anlayışı topluma hakim bir anlayış olarak kabul mü görüyor?
Buralara mı geldik?
Yani kadın evlere alınan üçer dörder televizyon veya bilgisayar gibi bir madde haline mi geldi?
Bu konuda gerçekten büyük bir trajedinin içine düşmüş durumdayız.
PKK teröründe kaybettiğimiz insan sayısı, kadın cinayetlerinin bile gerisinde kalmış görünüyor.
Maalesef televizyon başında oturmuş ve beyni dizilerle uyuşturulmuş bu toplum ne acının farkında ne de öldürülen kadınların farkında.
Canavar bir toplum modeli içinde kadınları boğazlamaya devam ediyoruz.
Ey utanmaz cahil yobaz insanlar, o kadınlara ne olursunuz bir daha ''seni seviyorum'' demeyin.
Sevdiğiniz insanları boğazlamayı içinize sindirebiliyorsanız ne olursunuz kadını sevmeyin, evlenmeyin.
Bu yazıyı 2011 yılında yazmışken ve o gün namus temizliği yapanların temizlik işleri devam ederken şimdi de devlet eliyle namus bekçiliği başlıyor.
Belki de her apartman kapısına ahlak bekçileri konulur girenler çıkanlar tek tek kontrol edilir.
Gerçekten insanın aklı almıyor.
Ahlak zabıtaları veya İran gibi mollaların yaptığı gibi ahlak polisi de geliyor olabilir.
İstiyorlarki herkes kendileri gibi yaşasın, kendileri gibi düşünsün ve tek tip insan modeli olsun.
Hani türban mücadelesi sırasında tek tip insan yaratıyorlar diye Cumhuriyeti ve devrimlerini yerden yere vuruyorlardı.
Ne diyelim Allah akıl fikir versin,
Allah bu topluma sabır versin.