Kesif bir koku kaplar her yanı, öyle böyle değil, burunların direğini sızlatan cinsten, Kazlıçeşme, ömrü İstanbul’umun iki kesif kokusundan birisi, öyle kalmış işte aklımda, hepte öyle hatırlayacağımı sanırdım, meğer zaman neleri değiştiriyormuş…
Hafta sonu yine Kazlıçeşme'de Başbakanın mitingindeydim, değişmişti her şey, deri fabrikaları gitti gideli kokusu da tadı da değişmiş Kazlıçeşme'nin, hatta burnuma o kadar güzel kokular geldi ki, ne yalan söyleyeyim duygulandırdı beni…
Akın akın insanlar akmıştı meydana, eskiden deri fabrikalarının olduğu bu tarihi meydanda deri değiştirmişti kitleler, ataerkil olmayı bir yana koymuş, koynunda kendine öz güvenle kadınlar meydanı hınca hınç doldurmuştu, elinden tuttuğu, sırtında taşıdığı, hatta bir kenarda emzirdiği çocuğuyla koşmuştu kadınlar meydana, ben hayatım boyunca böylesi bir manzara görmemiştim, her şeyden kopup öylece insanları izledim, yüzlerinde ki güven, sevgi, adam yerine konma neşesini gördüm, haykırırcasına susan insanların konuşulana, reklâmlara, meydanlara inat haykırdığı sessiz çığlığa şahit oldum, erkekleri gibi iş yerinde, kahve köşesinde, sokakta her yerde siyaset yapmak yerine, kadınca öylece dimdik duruyorlardı meydanda, çarşaflısı da vardı mini eteklisi de, yıllarca kıyafet mağduru olmuş kadınlar mağduriyet kostümleriyle meydandaydı, ama beni en çok etkiyen manzara o kalabalığın içinde, arkadaşlarının perdelemesiyle çocuğunu emzirmeye çalışan anneydi, inanılmaz bir fedakârlık vardı o fotoğrafta!
Peki, o anneyi oraya götüren duygu neydi?
Çok basit, o duygu bir teşekkür minnet duygusuydu…
Çünkü yıllarca bu ülkede ona ve onun gibilere cahil muamelesi yapıldı…
Yeri geldi kocasına göbeğini kaşıyan adam, çoban, cahil, köylü dendi…
Kendince bu memleketin elitistleri tarafından horlandı dışlandılar, bu ülkenin tüm güzelliklerinden faydalanırken, onları yok saydılar, görgüsüz seviyesiz, bağnaz olduğunu düşünüp kendi ortamlarına yakıştıramadılar, hatta cahil, köylü olduklarını düşünüp onlarla aynı vatanı paylaşmaktan utanç duydular,
Ama birisi çıktı ve onlara hak ettiği değeri verdi, onların bu ülkenin asli unsurları olduğunu hatırlattı, hizmet götürdü ufuklarını açtı, öz güvenlerini kazandırdı, işte bu duygu o sıcakta çoluk çocuk yüz binleri o meydana taşıdı, bu bir realite, gözlerin gördüğü gerçekler tüm sadeliğiyle ortada, yoruma mahal bırakmadan…
“Aha bak tayyare” dönemi bitti artık!
Köylüde olsa “ Hoş geldiniz” hanımefendi diyerek uçağın merdivenlerinde karşılanma dönemi başladı, gerçektende hoş geldiniz efendim, çünkü köylü millettin efendisidir…
Hadi gel de sevme!