Ak Partiden kovuldum…



“Minareler süngümüz, kubbeler miğfer Camiler kışlamız , müminler asker
Bu ilahi ordu dinimi bekler allah u ekber allah u ekber” diyeli, her harfine gün hatta günler yatalı az bir zaman olmuştu. Camiide herkes birbirini dürterek onu gösteriyordu. İşte o an kararımı verdimi biliyordum bu karar benim için zordu bilinen ve kabul edilen bir siyasi kimliğim vardı “dönek, kahpe, hain” gibi birçok yakıştırmayla karşı karşıya kalacağımdan adım gibi emindim ama bu benim kararımdı! Beynimi tırmalayan bir dolu sorunun cevabını bulamıyordum ama kararsız değildim kararlıydım…

Rabbim gani gani rahmet eylesin Mustafa Yeşil başkan bizi belediyede ağarladı o dönem parti resmen kurulmamış, hiçbir ilçe binası açılmamıştı. O sıcak ve samimi tavrıyla kucakladı beni farkındaydım benim tercihim onu mutlu etmişti “haşa kendimde keramet aramam” ama azda olsa iyi bir yanım olduğunu düşünürüm en azından zalimlerden nefret edecek veya iyileri sevebilecek kadar iyiyimdir. Belediye eski başkanlık binasında bir zula odada üye kayıdımı yapmıştı, onun ifadesi veya benim hatırladığım kadarıyla Ak Partiye Gaziosmanpaşada kayıt olan yedinci üyeydim, sonra bana bir dolu form verip bol miktarda üye yapmamı istedi, çıkışta “ilçe binasına uğra boya badana yapılıyor” dedi…

Buraya kadar anlattıklarım fragmandı film daha yeni başlıyor…

Çıktım, ilçe binasına gittim gerçektende badana yapılıyordu, içeri girdim soğuk bir rüzgar esti, yok yok bildiğin fırtına, şiddeti o kadar fazlaydı ki beni gören suratlar buruş buruş olmuştu! Kendimi zengin sofasına hakir kalmış fakir gibi hissettim “nerden çıktı bu lan” ı kulaklarımı yırtarcasına duyuyordum, onlar hiçbir şey söylemesede azalar kıyameti beklemeden dile gelmişti sanki, ortam sessizdi ama benim kulaklarım sağır olurcasına duyuyordu. Yemeğe çıkıyoruz kapatacağız bilader dediler. “bilader mi hepiniz beni tanıyorsunuz e hoş geldin hani” hoş gelişler ola demek hoş kalışlar ola demek hoş kalışlar bazı koltuklar boş kalışlar yeni gelenlerde potansiyelse koltuğu hoş kapışlar olur diye düşünüyorlardı. Yoksa bana neden cüzzamlı, kendilerinede aklı zaylı veya hafızayı evde unutmuş muamelesi yapsınlar “benim işte oğlum ben lan” ama durmadılar önce beni dışarı çıkardılar ve o kapıyı bir daha hiç açmamacasına yüzüme kapattılar. Ben aldım üye formlarını koltuğuma geldim ofise, neyse ki anahtar benimdi ve kimse de yemeğe gitmiyordu! O gazla neredeyse mahallenin tamamını üye yaptım. Dedim ki varsın ben ilçe de olmayayım, varsın atlar tepişsin de ben merkep olayım ama inandığım bir çift göz vardıya hani Eyüp Sultan da ki selamlamada, ülkem için ve canımdan çok sevdiğim milletim için aldım egolarımı ayaklarımın altına ve hiçbir ikbal beklemeden inandığıma yürüdüm ve tabi ne yalakalığım kaldı nede hainliğim

Yalan yok bir ara ilçe teşkilatında görev almak istedim çünkü kendimi karabasan yemiş gibi hissediyordum bağırıyorum ama sesim duyulmuyordu. Sonuç mu? e olmadı tabi, çünkü ben oyun dışı kalmıştım bir kere. Sonralarda herşey normale döndü beni tanıdılar, çünkü ben artık onlar için tehlike değildim bu satten sona benden anca siyasi ergen olurdu. yani olsun sonradanda olsa anımasmaları güzel, kendimi bağımsızlığın ilan eden küçük bir devlet gibi hissettim. Zaman zamansa duygu fetişisti gibi allak bullak oldum yalan yok…

Velhasıl Ak PARTİ de köşemi kaptılar ortada kaldım, hep o günü bekledim hani kapı açılırda içerde koltukta oturan adam birden döner “noldu arı mı soktu?” der ya işte o gün, fakir ama gururlu repliğininin söylendiği gün. Bazende kendime “safsın oğlum sen açaydın kollarını kendine gitme diyeydin” dedim

Ama kimseye etmem şikayet, ağlamam da halime titremem de mücrim gibi istikbalime, takılırım nihavend makamı ve nihayet amacımı belli….

Şimdilerde yalaka yalama gibi ön ünvanlara sahibim onlarla yaşamaya alıştım yazıyı yazarken anladım eeee ben bildiğin arasatta kalmışım ya laaa...