Üsküdar Üniversitesi Politik Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (PPM), Rusya – Ukrayna savaşında Ukrayna ağırlıklı bakış açısının dışına çıkarak Rusya Federasyonu’ndan akademisyenlerin yer aldığı bir panel düzenledi. Rusya perspektifinden Ukrayna meselesinin konuşulduğu panelde, Moskova Devlet Üniversitesi ve Maltepe Üniversitesi’nden değerli akademisyenler görüşlerini aktardı.
Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Havva Kök Arslan’ın açılış konuşmasının ardından, moderatör Güler Kalay’ın katılımcıları takdimiyle birlikte Moskova Devlet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Arthur Leonavich Demchuk tarihi ve güncel yaklaşımlar ile Rusya - Ukrayna Savaşı ile ilgili ilk konuşmayı gerçekleştirdi.
Moskova Devlet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Maksim Vladimirovich Vilikov ve Doç. Dr. Aleksandr Anatoliyevich Sotnicenkove ile Maltepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Ünal Rusya – Ukrayna Savaşı hakkında Rusya perspektifinden değerlendirmelerde bulundu.
Panelin düzenlenme nedenini şu sözlerle ifade eden Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Rusya ve Ukrayna arasında başlayan savaşı üzüntüyle takip ediyoruz. Türkiye’de bu konudaki haberleri Ukrayna aracılığı ile Batı medyasından ve analizlerinden öğreniyor. Fakat bu konuda Rusya’nın bakış açısı çok önemli. Türkiye’nin Rusya bakış açısını öğrenmesi için bu toplantıyı düzenlemeye karar verdik.” dedi.
Prof. Dr. Arthur Leonavich Demchuk: “Savaşın başlamasıyla Rusya ciddi yaptırımlara maruz kalmaya başladı”
Moskova Devlet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Arthur Leonavich Demchuk, Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen panelin önemine dikkat çekerek teşekkürlerini iletti.
Prof. Dr. Demchuk, Rusya olarak bölge ve Avrupa açısından son derece hassas bir dönemden geçildiğini belirterek “Böyle önemli bir organizasyonda söz hakkı verdiğiniz için müteşekkirim. Rusya devleti tarafından 2 ay önce başlatılan özel bir operasyon var. Bu operasyon başlatıldıktan sonra özellikle Batı kaynaklı ciddi bir yaptırım dalgasına maruz kaldı Rusya Federasyonu. Sadece bununla kalmadı, özellikle Batı ülkelerinden başlayan dünyanın pek çok ülkesinde yayılan Rusya halkı ve kültürüne karşı adeta bir ‘cadı avı’ ve karalama kampanyası başlatıldı. Buna Rusyafobia’da deniliyor. Böyle bir konjonktürde Ukrayna meselesinin temel sebepleri üzerine akılcı, bilime uygun, mantıklı açıklamalar yapabilen bu konuyu her yönlü analiz edebilen ve objektif bir bakış açısıyla yeni bir yaklaşım ortaya koyabilecek bilim insanı sayısı oldukça az.” ifadelerini kullandı.
“Ukrayna’nın Rusya’nın bir parçası olduğunu unutturma üzerine bir konsept kuruldu”
Patlak veren Rusya – Ukrayna geriliminin anlaşılmasında tarihi kırılma noktalarının önemine dikkat çeken Demchuk; “Ukrayna meselesini geniş bir bakış açısıyla ele almak için tarihsel perspektiften değerlendirmek gerekiyor. 1654 senesinde Ukrayna toprakları kendi iradesiyle Rusya’nın bir parçası olmayı tercih etmiştir, Kırım meselesinde de durum aynıdır. Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasıyla bu yapılara hangi bölgede yaşamak istedikleri sorulmadı ve seçim hakkı sunulmadı. Milliyetçi akımların etkisiyle Ukraynalılaşma ve milliyetçi Ukraynalı olma durumu bir devlet yapısı olarak sunuldu. Bu konsept bir ayrıştırma ve ötekileştirme ile yapılarak diğer etnik gruplardan olanlar azınlık olarak ayrıştırılıyor. Eğitim alanında 30 yıl öncesine dayanan ‘Yeni bir Ukrayna’ hayali bir sanrı olarak yaratılıyor. Burada tarihsel gerçekleri unutturma Ukrayna’nın Rusya’nın bir parçası olduğunu unutturma üzerine bir konsept kuruldu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bölgede ayrılıkçı hareketler sonucu bazı bölgelere özerklik verildi fakat Ukrayna’da böyle bir durum yaşanmadı. Avrupa’da Brexit süreci yaşandı ve AB’den bir ülke ayrıldığı için süreç çok hassas bir şekilde yürütüldü fakat Sovyetler Birliği dağılırken süreç oldu-bittiye getirildi. Bu konuda ciddi bir çifte standart olduğunu düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
Rusya tarafından askeri harekâtın başlatılma nedenleri hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Demchuk, Ukrayna tarafının faaliyetleri hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Demchuk; “Askeri operasyonun nedenlerine gelecek olursak, Ukrayna’nın doğu bölgesinde yaşayan etnik olarak Rus veya ana dili Rusça olan insanların can ve mal güvenliğinin kalmamasıdır. Diğer nedenlerden biri Ukrayna devlet başkanının NATO üyeliği söylemleridir. En önemli nedenlerden biri Ukrayna’nın nükleer silah üretme ve imal etme hedeflerinin olduğunu ve bu alanda çalışmalar gerçekleştirdiklerini öğrendik. Diğer bir önemli husus Ukrayna silahlı kuvvetlerinin Donetsk ve Luhanks bölgeleri için geniş çaplı bir operasyon hazırlığı içerinde olduğunun haberi gelmişti. Ukrayna’da biyolojik silah imalatı konusunda çok ciddi çalışmaların yürütüldüğü herkesçe malum hâle gelmiştir. Minsky Mutabakatı iki defa imzalanmış bir konsept, Ukrayna burada yerine getirmesi gereken mükellefiyetlerini yerine getirme konusunda hep geri durdu. Bunun sebebinin araştırılması gerekiyor. Batı Rusya ile mücadelede bütün enstrümanları fütursuzca kullanıyor. Bunu yaparken uluslararası hukuku maske olarak kullanıyorlar. Olay o kadar büyük bir duruma evrildi ki artık bireysel haklar ve özel mülkiyetin ihlali söz konusu. Batı, dünyayı kutuplaştırarak iyi ve kötü iki kutba ayırıyor ve Rusya’yı kötü kutup olarak lanse ediyorlar. Dengesizlik, istikrarsızlık, korku ve devletlerarası güvensizliğin hâkim olduğu yeni bir dünya düzeni planlanıyor.” dedi.
Doç. Dr. Maksim Vladimirovich Vilikov: “Sovyetler Birliği, Rus İmparatorluğu’nun emperyal gücü değildi”
Moskova Devlet Üniversitesi Doç. Dr. Maksim Vladimirovich Vilikov, Sovyetler Birliği döneminde meydana gelen tarihi gelişmeler hakkında açıklamalarda bulundu. Vilikov; “Ukrayna meselesi incelenirken tarihsel boyutunun incelenmesi çok büyük önem arz ediyor. Kırılma noktaları daha çok Sovyetler Birliği döneminde meydana gelmiştir. Sovyetler Birliği devlet yapısında her türlü milliyetçilik yaklaşımına devlet nezdinde bir mücadele görüyoruz. Tarihi incelediğimizde Sovyetler Birliği yöneticilerinin büyük çoğunluğunun Ukraynalı olduğunu görüyoruz. Sovyetler Birliği asla Rus İmparatorluğu değildi, emperyal bir güç, Rus İmparatorluğu’nun yayılma mekanizması değildi. O dönemde insanlar Sovyetler Birliği insanı olduğunu ifade ederler devamında Ukraynalı olduklarını ifade ediyorlardı. Toplumda meydana gelen kırılmaların ardından etnik kimlik siyaseti hakim olmaya başladı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Ukrayna’da büyük bir özelleştirme yapıldı. Ukrayna eliti önceden kamuda olan bu yatırımları özelleştirerek, bugün devletin ele geçirilmesi olarak tanımlayabileceğimiz durum meydana geldi.” ifadelerine yer verdi.
“Kriz yolundan kısa vadede bir çıkış yolu göremiyoruz”
Doç. Dr. Vilikov; “2014 yılında kurulan Avrasya Ekonomi Birliği’nin bölgenin ekonomik gelişimi için önemli bir girişimdi. Ukrayna bu birliğe dahil olması durumunda ciddi faydalar sağlayabilecekti. Ancak savaşla birlikte artık Ukrayna’nın Avrasya Ekonomik Birliği’ne dahil olmasından bahsetmek teknik olarak mümkün değil. En azından yakın gelecek için böyle bir şeyden bahsetmek mümkün değil. Zira hali hazırda uzun yıllardır Rusya federasyonuna karşı önemli bir yaptırım dalgasından bahsediyoruz. Bu yaptırım dalgası sadece Rusya federasyonu ya da bölge için olumsuz mevki sonuçlar doğurmuyor. Bütün Avrupa Birliği için kriz demek. Kriz yolundan kısa vadede bir çıkış yolu göremiyoruz. Karşı karşıya kaldığımız mesele tek bir mesele değil, birbirinden farklı yönlerde hareket eden ve bağımsız olarak meseleler. Problemler kompleksinden bunların bir bileşiminden bahsetmek mümkün ve bunların çözümü de maalesef şu anki uygulanan politikalarla kısa vadede çok üzülerek söylüyorum zor. Ukrayna ve Rusya arasında geçen aslında bir anlaşmazlık ya da savaş değil, bu şu anda devam eden Rusya imparatorluğunun birinci dünya savaşından hemen sonra ortaya çıkan iç savaşın devamı niteliğindedir.” dedi.
Doç. Dr. Aleksandır Anatoliyevich Sotnicenko: “Ukrayna ve Rusya’nın karşı karşıya kalmasını en iyi anlayan Türk halkı olacaktır”
Prof. Dr. Hasan Ünal: “Ukrayna’da Rusya karşıtı unsurlar dış politikayı belirliyor”
Maltepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Ünal; “Devletler egemendir ve kendi kararlarını kendileri alırlar. Ancak eğer o devletin bir ittifaka katılması ve silah sistemini edinmesi, başka devletlere tehdit oluşturuyorsa, o devletlerde ona göre harekete geçerler. Burada Ukrayna’nın NATO’ya girmek istemesi bu yönde Ukrayna milliyetçiliğindeki aşırı unsurlar, Rus karşıtlığı vs. bunları bir kenara bıraksak bile kendi kararıdır. Ama Ukrayna’nın NATO’ya girmesini, kendisine bir tehdit olarak algılamak da Rusya’nın kararıdır. Burada önemli olan, devletlerin birçok konuda olduğu gibi güvenlik konusunda da dengeleri iyi kullanmaları ve öğrenmeleridir. Ukrayna böyle bir dış politika ortaya koyamadı. Burada Ukrayna milliyetçiliğinde Rus ve Rus karşıtı unsurların, dış politikayı belirlemesi çok önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
“Ukrayna’da savaş üç cephe üzerinde ilerliyor”
Ukrayna’daki mevcut savaş, aslında üç cephede yürüdüğünü aktaran Ünal; “Birinci muharebe; Ukrayna’da, Rus ve Ukrayna silahlı kuvvetleri arasında cereyan eden savaş. İkincisi, medyada ve sosyal medyada yürütülen savaş. Üçüncüsü ise dünyayı çok kutupluluğa döndürmek isteyen güçlerle, dünyayı Amerika’nın kendi hegemon tek kutuplu dünyası olarak sürdürmek isteyenler arasında devam eden savaş diyebiliriz. Bu üç cephenin sadece medya ve sosyal medya tarafını batı dünyası kendi içinde kazanmış durumda. Dünyada Amerika’nın öncülüğünde bir enformasyon tekeli vardı. Türkiye açısından önemli olan hiçbir konuda Amerika ve Batı dünyasıyla aynı görüşte değildik. Bu yüzden benim yorumum, Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında tarafsız kalarak aslında Rusya yanlısı bir politika izlemiş oluyor. Ruslar bizim düşmanımız değil, bizim çıkarlarımız Ruslarla beraber. Dolayısıyla iş birliği yapmalıyız. Ama bu iş birliğimiz, Batı’yı dışlayacağımız anlamına gelmiyor. Biz Batı ile de ilişkilerimizi sürdüreceğiz, NATO içinde de kalacağız ama Rusya’yı karşımıza alıp yaptırımlara dahil olmayacağız. Rusya’ya zarar verme girişimlerini doğru bulmadığımızı söyleyeceğiz. Kendi ulusal çıkarlarımıza uygun politikaları da uygulayacağız. Türkiye büyüklüğünde bir ülke bunu yapabilir.” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.