Ayak izlerimizin çamurlu yoları vardı…
Yol yoktu sadece izler yoldu…
Birkaç derme çatma gecekondu…
Hüseyin ağa çeşmesinden izine tabi abıhayat…
Ve çocuksu hayaller…
Okul çıkışında önden kollu şıtayır kamyon gelir bizi alırdı, oysa saplandığı çamurda evimize kadar elli çocuk ite kaka götürürdük kamyonu, meğer zaman sonra anladık, kamyon bizi değil biz kamyonu alırmışız iş çıkışı…
Mahalle kültürü denen şey çocuklarımıza sılayı rahim, bizeyse geçmişe ait özlem dolu anılarmış…
Geçtiğimiz hafta sonu mahalle spor kulübü derneğimizin kongresi vardı “genç” arkadaşlar görevi devraldı, en önde oturuyordum, sonra birden herkesin ne kadar yaşlanmış olduğunu fark ettim, saçları dökülmüş, yüzlerindeki çizgiler derinleşmişti, içlerinde bazılarının çocukları üniversiteye hazırlanacak çağa gelmişti, oysa o çocuk hallerimiz sanki gölgelerimiz kadar yakın bize ve ben ne zaman semtime uğrasam çocukluğum gelir dikilir karşıma o zamana ait tüm figürleriyle, gecenin bir seher vaktinde, siyah beyaz bir filmin içinde en sevdiğim oyunları oynarım, minyatür kale maçta üç korner bir penaltıdır hala, dairenin dışında çift ayak basarsan kıçına zımbayı yiyiveririsin, yada arkam önüm sağım solum sobedir!
Bakın gördünüz mü, yaşlı sohbetleri yapacak kadar özlediğime göre, geçmişime çok yaşlıyım demek ki, Arif başkan, “yönetimdeki arkadaşlar çok genç” dediğinde ona yaşlarını söyledim ve yaşlandığımızı da, canım arkadaşım kadim dostum çok şaşırdı, vay be dedi o kadar oldu mu?
Oldu elbette dostum oldu tabi, demek ki görülen saygı ve verilen sevgi o kadar canlı ki, biz hala onları çok genç zannedebiliyoruz ve bağlar hala o kadar güçlü ki, kongreden önce sorulan “Arif ağabeyimiz yeni listeyi nasıl değerlendiriyor” sorusu, makam mevki içerikli değil ki “ağabey” vurgusu “başkan” vurgusunun önünde yer alıyor!
Mahalleli olabilmek, tüm yıpranmış değerlerinde rağmen mahalleli olabilmek ne kadar güzel bir duygu, kalabalıklar seni boğsa da yalnızlaştırmıyor, asıl kalabalığı yapanlar kendi kalabalıklarında yalnızlaşıyor, ondandır işte hala Arif abi ne der demeler, ya da Aydın abi sen ne dersinler, İlhan abiden büyüklük beklemeler, her makamdan münezzeh sevgilerle sevilmek, en resmi dilekçeden bile daha saygıyla arz edilmek, mahalleli olmak demektir.
Arif dostum, sen hayatımda en doğru anladığım adamsın ve seni benden başkalarının da doğru anlaması beni sıradanlaştırıyor ve ben bu duruma gıcık kapıyorum…