Yunanistan'la komşuluk ilişkilerimiz çok iyi durumda. Hatta o kadar iyi ki; Yunanistan Ege'deki Türk Adalarını sorgusuz sualsiz işgal edip yerleşiyor, kiliseler inşa ediyor, askeri birlikler konuşlandırıyor buna karşılık ise bizim kılımız bile kımıldamıyor. İşte komşu dediğin bizim gibi olur.

Ne demiş atalarımız, “Komşu alacaksan Türkiye gibi al”...Çünkü biz Türkler tepemize çıkan komşularımıza bile “daha başka bir şey istermisin?” diye sorar hale gelmişiz. Hatta geçen yıl 1.300.000 Türk vatandaşı Yunanistan'a turistik seyahat yapıp, Yunan ekonomisine katkı bile sağlamış. Bu sebeple Yunanistan'ın bizden iyi komşu bulacak hali yok!

Ben şu Osmanlı'nın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin, Yunanistan karşısındaki politikalarını anlamış değilim.


Yunanistan, bir grup çeteci tarafından zamanın emperyalist devletleri eli ile kurulmuştur. Amaç, Türkleri Avrupa'dan kovmak için çalışan ve aynı zamanda tampon olan bir devlet kurmaktı ve bunda başarılı olundu.

Haritalara bakmak konusunda büyük özürü olan Türkler, ilk önce bu çeteci asilerin yabancılarca da desteklenen “Mora İsyanı” ile karşılaştı. Ardından günümüzde de devam eden ve “Megola İdea”ya dayanan büyük Yunan genişlemesi başladı.

Yunan; 1821'den bu yana Türk topraklarını ala ala ve Türkleri kovalaya kovalaya büyümeye devam ediyor. Son örneği ise Ege'de işgal edilen 18 adamız... Anadolu'yu da iç edeceklerdi ama oyunlarını Büyük Türk Atatürk bozdu.

Sırada Kıbrıs'ın ilhakı, Ege'de başta Bozcaada ve Gökçeada olmak üzere tüm adaların ele geçirilmesi ve geçenlerde yazdığım Ayvalık gibi yerlerin Rum toprağı olarak ilanı var. Gülmeyin bunların hepsi gerçek!

Bunlara karşılık bizim Yunanistan'ı tanımadığımız bir hakikat olarak önümüzde duruyor. Eğer tanısaydık, 200 yıldır daima kaybeden taraf biz olmazdık. Belki (!) arada sırada bizde Yunanistan karşısında kazançlı çıkardık.

Yunanistan'ı tanımadığımız gibi onun gerçek sahibi Patrikhane'yi de bilmiyoruz. Hem Yunan diye bir millette yok! Yerel halkın 1821'den sonra Türk düşmanı güçlerce Yunanlılaştırılması var. Nüfus bugün bile taş patlasa 11 milyonu geçemiyor.

Aksi olsaydı kendilerini yönetecek kralı Avrupa'da arayıp Almanya'dan Otto'yu bulmazlardı! Yani bir Alman aile Yunanistan'ı daha düne kadar yönetti.

Gidin Atina'ya bakın, 1829 tarihinden önce yapılmış bir bina bulamazsınız... Bulduklarınız da, Türklerden kalma eserlerdir. O tarihten sonra Danimarkalı mimar Hansen ve ailesi, Yunanistan'ı Avrupa'ya benzetmek için bazı binaları inşa eder.

Bu arada, o topraklarda yaşayan halkı, olmayan bir Yunan milletine dönüştürmek için eski çağ uygarlıklarından kalan eserleri baz alarak mitolojik bir tarih yaratırlar ve Yunanlıların Avrupalıların da, atası olduklarını belirtirler.

Yunanistan, kurulduğu tarihten bu yana başta ABD ve İngiltere olmak üzere tüm Avrupalılar, İsrail ve Rusya tarafından Türklere karşı desteklenmiştir ve desteklenmeye devam etmektedir.

Bu desteklenmeye bir itirazım yok ama biz Türklerin sinema seyreder gibi tüm bu gelişmeleri seyretmesi, bir Türk olarak canımı haddinden fazla sıkıyor.

Girit Adasının kaybı ve orada kalmış olan Türklerin asimile olmuş olması da halen bizim için ilgilenecek bir konu haline gelmemiştir. Girit'in, Müslüman Türk nüfusun fazlalığına rağmen çatır çatır elimizden alınması, mualesef bugünkü nesillerin anlayabileceği bir konu olmaktan çıkmıştır.

Oysa ki; Girit Adası biz Türkler için Kıbrıs gibi stratejik olarak yaşamsal bir öneme sahip ve ne pahasına olursa olsun elde tutulması gereken bir topraktır. Ama başaramadık ve bugünde Girit'in değerinin farkında değiliz.

Bari günümüzde Yunanistan'ın hükümranlığında olan bu Türk topraklarında, dünyayı ayağa kaldırmak sureti ile artık insanlık adına evrensel değerler haline gelmiş olan Osmanlı-Türk mimarisinin son örneklerini korutabilsek! Ama ne gezer, adamlar yıktıkça yıkıyor ve Türk'ün kalan son izlerini de, acımasızca siliyor.

Yunanla uzlaşmayı gün batımında uzo içmek ve kafayı bulunca sirtaki oynamak olarak gören dış politika anlayışının bizi getirdiği nokta, ne yazık ki; bu!

Küstahlığının yanısıra iyice azdırılan Yunan, işgal ettiği Türk topraklarında (18 Ada) millî bayram kutlamalarına da başladı.

Ben de bir garip Türk olarak, bu Yunan'ın yaptıkları konusunda sizleri bir kez daha uyarayım ve bir teklifte bulunayım istedim. Acaba bizde, bize yapılanlara karşı gidip Girit'i geri alsak mı, diye size soruyorum. Öyle ya, onlar istediklerini yapıyorlar bizde karşılık olarak gidip Girit'i alalım.

Belki onlarda iyi komşuluk gereği seslerini çıkarmaz ve bize Girit'i bırakıverirler!

Ne zaman uyanırız bilmem ama tarihe not düşmek açısından bunları yazıyorum.Belki gün gelir dikkate alınır.

Bilin ki; keserin sapı hep onların menfaatine doğru yontuyor. Sebebi ise tahmin edemeyeceğiniz kadar yerli işbirlikçinin olması...

Olsun belki bir gün Girit'i alacağız diye okul kitapları yazar, ordumuz hesap yapar, imamlar vaazlarda anlatır, tarikat ve cemaatler hedef koyar, siyasetçiler ağız birliği eder ve hayaller gerçek olur.

Ama hiç kimse niyetlenmese bile biz Girit için niyetlendik. Haberiniz olsun...