17 Aralık’tan sonra Türkiye’nin yaşadıkları çok dikkatlice ve ibretle göz önüne alınmalıdır. Eğer bunu yapamazsak, bizi bekleyen sona bir adım daha attığımızı fark edemeyiz.
Son olaylar, bize ülkemiz üzerinde muktedir olamadığımızı ve her türlü provakasyona açık olduğumuzu gösterdi.
Uzun yıllardır, Türk Milletini “zihin kontrolü” ile yönlendirdiklerinden zerrece şüphemiz yoktur. Gelişen yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra bunu bir kez daha müşahade ediyoruz...
Bu operasyonu yapanlar kimlerdir? Kimine göre devlet içine öreklenmiş çeteler, kimine göre cemaat, kimine göre paralel devlet mensupları, kimine göre mezhepçi bir grup, kimine göre iç düşmanlar, kimine göre dış istihbarat servisleri ve onların yerli taşeronları vesaire... Hangisi olursa olsun bu, Türk Devleti ve Türk Milleti için vahim bir durum değilmidir? Hangi birini doğru kabul edersek edelim; bu Türk Milletinin ülke yönetiminde muktedir olmadığına işaret etmektedir.
Türk Milleti muktedir değilse buna karşılık iktidar muktedirmidir? Olaylardan sonra yapılan açıklamalara bakılırsa onlarda kendilerinin mağdur olduğunu ifade etmektedir. Yani ezici çoğunlukla iktidardırlar ama muktedir değildirler!!!
Türkiye, yüzyıllardır siyasal, sosyal ve ekonomik provakasyonlara açıktır. Bu dönem izah ettiğimiz durum daha da bari bir şekilde kendini göstermektedir.
Türkiye’de çok partili demokratik yaşama geçildiğinden bu yana, iktidarların ki; buna askeri darbelerde dahildir; geliş ve gidişini dış güçler ile onların yerli temsilcileri belirlemektedir. Halkta bir noter vazifesi görerek seçim yolu ile bunu tescillemektedir.
Bu iktidarlar, gerçeği bilmelerine rağmen “Türkiye Cumhuriyeti” devletinin ve Türk Milletinin menfaatlerini koruyamamıştır. Son olaylar sebebi ile bunun yine böyle olduğunu, açıkça görmekteyiz. Yaşadıklarımızdan iktidar da şikayetçidir. Halbuki onlar şikayet değil icra makamıdır. Demek ki; bu kadar güce rağmen kendilerini icra makamı olarak görmemektedirler.
İlk önce şu tespiti yapabilmeliyiz: Türkiye; yer altı ve yer üstü kaynakları ile çok zengin bir ülkedir. Nüfus yapısı ile global ekonominin sürekli iştahını kabartmaktadır. Çevre ülkelerle oluşmuş olan tarihi, dini ve kültürel yakınlık geçmişte olduğu gibi günümüz ve gelecek içinde büyük bir potansiyel olmasına neden olmaktadır.
Ancak bütün bu artı değerler Türk Milleti’nin refahı için kullanılmamış ve kullanılamamıştır.
Ülkemizdeki; gelişme geçici ve yüzeyseldir. Yapıldığı söylenilenler çaresiz hastalıklara düçar olmuş olanların yaşadığı ölüm iyiliği gibi bir durumdur.
Bundan dolayıdır ki; son gelişmeler çerçevesinde yaşananlar, ekonomimizin kırılganlığını ve her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu bir kez daha göz önüne getirmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine düştüğü durum, hakimin karar vermek için hocaefendiye sorduğu yargı, dış istihbaratın kucağına oturmuş olan istihbarat yapısı, küresel sermayenin işgaline uğramış ekonomi ve mankurtlaşmış insan topluluğu; aslında bize çok şey anlatıyor. Peki niye bu hale getirildik? Bakın geldik demiyorum dikkat ediniz getirildik diyorum...
Bunun bir tek sebebi var: o da bu topraklar üzerinden, manen ve maddeten dağıtılarak sürülmektir. Türk Milleti, bu yüzden gelişen olaylar karşısında büyük bir şaşkınlıkla kafa karışıklığı içine sokulmuştur.
Dur henüz bölünmedik nereden çıktı bu dağılma süreci diyebilirsiniz. Bugün dış güçler “Sevr Haritası”nı zihinlerde yaşama geçirmeyi başardılar. İlk önce ülkemizin bir bölümünü bölecekler ve pkk’ya teslim edecekler. Ama bu yetmeyecek kalan bölümde ise dağılma sürecini neticelendirecekler.
Bu işin en büyük taşeronu, son dönemde RTE ve AKP’dir. Türk Milleti’nin 36 etnik parçadan ibaret olduğu, iktidarın yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile kıvrandığı bugünlerde bile kuvvetlice vurgulanmaktadır. Türk adı bu coğrafyada iktidar ve destekçilerince silinmek istenmektedir.
Bu vurgunun asıl nedeni ise, Türk Devleti’ne ve Türk Milleti’ne hangi sebeble olursa olsun düşmanlık içinde olanların son darbeyi de vurmak üzere uyarılmak istenmiş olmasıdır.
Türk Milleti şunu iyi bilmelidir ki; sadece bölünmek değil bir aşama sonrasında da dağıtılmak istenmektedir. Son gelişmeler, Türkiye’de iktidar dahil çoğunluğu şaşırtan gelişmelerdir. Zararın faturası her zaman olduğu gibi Türk Milleti’ne ve Türk Devleti’ne çıkmıştır.
Çatışmanın tarafları ise sadece güç sahibi olma kavgası vermektedir. Dış mihrakların yeni çabaları ise Türkiye’nin gelecek iktidarını belirlemeye yöneliktir.
İnsan ister istemez soruyor; Türk Milleti’nin bu topraklar üzerinde aldığı ve kullandığı inisiyatif nedir diye? Cevap tabii ki; çok üzücü oluyor.
Onun için bilin istedim; Sevr’in yüzüncü yılı gelirken sadece bölünme değil Türk Milleti’ni hazmettire hazmettire ruhen dağıtma süreci hızla ilerlemektedir. Ancak unuttukları bir Kürşad hadisesi ve onun için de binlerce yıldır Türk Milleti gerçeği vardır. Yeter ki, meselelere akılla ve bilgiyle bakmasını başaralım...