Ana Hedef: Enerji yatakları ve enerji ulaşım yollarının denetimi.
Durum-1: Soğuk Savaş öncesi iki kutuplu dünyada ABD ve yandaşlarının öncelikli amacı; SSCB’ni dünyadaki en büyük enerji yatakları olan Ortadoğu ve Güney Rusya’dan uzak tutmak, ürettikleri petrol ve doğal gazı diğer ülkelere aktarmasında en önemli yol olan sıcak denizlere inmesini engellemekti.
Görevliler: SSCB’ni güneyden “Yeşil Kuşak” ile sarmak görevi T.C.’ye verilmişti. T.C. SSCB’nin İran-Suriye-Akdeniz hattını ve boğazlar üzerinden sıcak denizlere ulaşmasını engelleyecekti. Bu nedenle ülkemizi “Küçük Amerika” yapacağını sananlar ve zamanla ABD’nin özenle seçip, yetiştirip iktidara gelmesini sağladığı yönetimler bu amaca hizmet edecekti.
Bu Filmi GörmüştükÜlkemiz ABD’ye göbeğinden bağlandı. Üreten ülke konumundan tüketen ve bağımlı ülke haline geldi.
***
Durum-2: Berlin Duvarının yıkılması ve SSCB’nin dağılması sonrası. Artık Yeşil Kuşak anlamını yitirmiştir. Dünya Tek Kutuplu hale gelmekte, yeni devletler bağımsızlığını ilan etmektedir. Amaç; bu yeni duruma uygun olarak da enerji politikalarını aksatmadan yürütebilmektir.
Görevliler: SSCB’nin dağılması sonucu bağımsızlığını ilan eden ülkelerin bazıları kendiliğinden ABD’ye yakınlaşmış, sorun çıkarmamışlardır. Ama bazılarında bu durum “Renkli Devrimler” ile kendi içlerinde kurgulanan ayaklanmalar sonucu iktidarın ABD’nin güdümüne sokulmasıyla sağlanacaktır. Böylece dünyanın tek egemen gücü ABD artık rahatlıkla enerji kaynaklarını denetleyebilecek ve kullanabilecektir. Kuzeydeki enerji kaynakları renkli devrimlerle kontrol altına alındıktan sonra Ortadoğu’daki ülkelere “Demokrasi” götürülerek buralara girilmesi de kaçınılmazdır. Öncelik Irak’a verilmiş, Saddam kendi halkına öldürtülerek Irak elde edilmiştir.
Sonuç: Irak’ın eldesi sırasında ezeli müttefiki T.C. oyunbozanlık yapmış, 1 Mart tezkeresi meclisten geçmemiş ve bu kazık asla unutulmamıştır. Başta PKK ülkenin başına bela edilmiş, yandaş yönetimlere BOP görevi verilerek ülkenin bölünme yolunda ilerlemesi sağlanmış, ceza ve gözdağı olarak askerlerimizin başına çuval geçirilmiş ve isimli darbeler ile TSK yok edilmiştir.
***
Durum-3: 2010 sonrası Ortadoğu’da durum; “Arap Baharı” adı altında Kuzey Afrika ülkelerinde ayaklanmalar ayarlanmış, buralara daha kolay nüfuz edebilmek ve zengin enerji kaynaklarını daha kolay sömürebilmek için yönetimler değiştirilmeye başlanmıştır.
Görevliler: BOP projesi gereği sınırları ve idare şekilleri değişecek 22 ülke önceden belirlenmiş, bunların domino taşları gibi peş peşe yıkılmaları seyredilmektedir. Ancak arada bazı ülkeler istenildiği gibi çıkmamış, ABD planlarını aksatmıştır. Bu durumlarda daima yedek planları bulunan ABD, BOP eşbaşkanını devreye sokmuştur. Eşbaşkan tarafından Suriye’nin direncinin kırılması için yönetime karşı ayaklanan asilere her türlü yardım açıkça yapılmakta, bu yolla başarılamayan Esad’ın yıkılması için de savaş çığırtkanlığı yapılmaktadır. Bu aşamada eşbaşkana yardımcı kuvvetler arasında başta Apo ve PKK vardır. Arada karşı çıkılıyor gibi görünse de aynı hedef ve aynı amacı güden İsrail ile omuz omuza gidilmektedir.
Sonuç: Başta Suriye gibi ülkemiz açısından en uzun kara sınırına sahip bir ülke ile ülkemiz çıkarlarına aykırı olarak, BOP eşbaşkanlığı sorumluluğu gereği diye savaşmaya kalkışmak intihardır. Yıllardan beri büyük bir hayal olan “Yeni Osmanlıcılık” politikası zaten ölü doğmuştur. “Komşularla Sıfır Sorun” diyerek yola çıkanlar tüm komşularından kopmuş, kavgalı hale gelmiş ve ortalık sorun yumağı olmuştur. Ülkemiz yalnızlaşmış ve güvenilirliğini kaybetmiş, saygınlığını yitirmiş, saldırgan bir konuma gelmiştir.
ABD ile çuvala girmenin sonuçları ağır olmuştur. Son 50-60 yılda dünyadaki değişimler yeterince izlenip anlaşılamamış, yanlış ata oynamanın sıkıntıları şimdi çekilmektedir. “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi “tüm komşularla kavga” ilkesine dönüşmüştür.
Bu duruma gelinirken malzeme olarak kullanılan “Ilımlı İslam”, ABD’nin deneyip terk ettiği bir ideoloji olmuştur. İslam; bir kez iktidar savaşı başlatıldığında (eğer o ülke çağdaş laik bir demokrasiye sahip değilse ve bunu tam olarak anlayıp özümseyememişse) asla ılımlı kalmamakta, iş şeriat devletine doğru gitmektedir. Bunu “deneme-yanılma” ile test eden ABD artık bu tezinden vazgeçmiştir. Kendi eliyle büyüttüğü “El Kaide” gibi örgütlerle baharları kullanmaya kalktığı “Müslüman Kardeşler” örgütlerinin demokrasiden falan anlamadıklarını, durması gereken yerde durmayacaklarını görmüştür.
Ülkemizde de test aşamasında denenen bu tez geri tepmeye başlamıştır. Bu nedenle ABD için yeni bir dönem başlayacak, bazıları da bunun farkına vardıklarında epeyce geç olacaktır. Artık dünyada yeni oluşumlar baş göstermeye başlamıştır. “Yeni bir dünya kurulurken orada yerimizi almamız” kaçınılmazdır.
***
Ülkemizin tam bağımsız, komşularıyla barışık, çevresine güven veren, boş hayaller peşinde koşmayan ve ABD’nin maşası olmayacak yöneticilere gereksinimi vardır. Bu ülke daha önce de bu tür büyük zorluklardan başarı ile çıkmayı becerebilmiştir. Bu günler de geçecektir.
“Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir”, “Yurtta barış, dünyada barış” sözlerini bize miras bırakan önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünde ve izinde, “savaşa hayır” diyen, laik, çağdaş, demokratik bir hukuk devleti istemek her T.C. vatandaşının en doğal hakkıdır.