Trabzonspor'u almak için değerinin 7 katını teklif etti. Katar Şeyhi'nin teklifi Türk heyetinde şok yarattı
Katar Şeyhi Tamim bin Hamad, Trabzonspor'u satın almak için takım değerinin tam 7 katını teklif etti. Bunu duyan Türk yöneticilerin ise gözleri faltaşı gibi açıldı. Yaylalardan sonra Trabzon'a iyice yerleşmek için Trabzonspora'a göz diktiler. Şerafettin Tilki olup biteni hemen öğrendi.
Bu gizemli saç ayağı yine bir araya geldi.
Her ne kadar sözde inkar edilse de, ayrılmaz üçlü bizde.
Üçü bir arada yani.
3 bin 700 km uzaktaki Katar’dan..
İki ülke arasında yapılan resmî görüşmelerde Trabzonspor gündem oldu.
Gazeteci Melik Yiğitel, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad’in Karadeniz ekibinin satın alınmayı teklif ettiğini yazdı.
Arap şeyhi öyle durup dururken yapmadı bunu.
Yörenin yaylalarını dahi gezip gördü. Birçok ülke vatandaşının Trabzon ve çevresinden mülk edinmesine önayak oldu. Futbola yatkınlığı üst seviyede.
Yetmedi yeni stadın açılışına dahi bizzat gelip katıldı.
Yeşile ve maviye hayran kaldı.
RAKAMI DUYUNCA GÖZLER FIRLADI
Şeyh, resmî temaslar öncesinde Trabzonspor’u satın almak için önayak olunmasını istedi. Devamında, “Araştırma yaptırttım. 95 milyon Euro civarında takımın değeri mevcut. Bunun 7 katını vermeye hazırız. Belki, daha da yukarı çekebiliriz” dedi.
Ortamda bulunanlar şaşa kaldı.
Öyle ya, Şeyh’in 665 milyon euro’luk açılış bütçesi yenilir, yutulur cinsten değil.
Haksız da sayılmazlar hani.
Laf olsun diye mi, yoksa tam aksi mi bilinmez.
Şeyh’e, ‘hayır olmaz. Satın alınamaz’ denmedi.
Toplum olarak çok tutucuyuz. Futbolda da öyle.
Bu konular ne zaman gündeme gelse; ‘kulübü satanı, bizde satarız’ diye bağlıyoruz olayı.
Oysa başta futbolun beşiği İngiltere olmak üzere, İspanya, İtalya, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde bu sistem uygulamada.
Özellikle İngilizler. Fark atmışlar. Premier lig, komple böyle.
Bizim Acun Ilıcalı bile takım almadı mı?
Aldııı.
Benzer şartlar içinde, bizde niye olmasın.
Bu satışlar, maç satımı değil. Kent satışı da degil. Kulübü toptan satma hiç degil.
Özetle; kulübün futbol şubesini devren satma.
Devre mülk gibi!
Parayı bastığı müddetçe düdüğü ötecek cinsten!
Önünde İngiltere örneği var.
Saat gibi işleyen.
Bu yüzden pas tutmayan.
Al, incele, ekleme çıkarma... Toplama, bölme hatta çarpma yap.
Kare kökünü alma yeter!
Sermayeyi çek.
Avrupa arenasına çık.
Vitrinde ol.
Şampiyonlar ligine damga vur..
İngiltere’de son şampiyon Arap sermayeli. Manchester City taraftarları, sahaya bakıyor. Parayı kimin koymasına degil.
Girişte bahsettiğimiz sac ayağından, Başkan ve yöneticiler ile siyaset tarafı katılar.
Zira, Başkan İle yönetimler koltuklardan olacak.
Bunca, güç, şan, şöhret gidecek. İş ve güç gerileyecek.
Siyasi erk, kulüpler üstünden politika yapamayacaklar.
Oldu mu şimdi.
Elbette olmaz yahu!
Önce itibar.
Olmaz, olamaz..
Kulüpler düzeyinde kendi ligimizde eğlenip gidelim.
Neyimize Avrupa.
Sen kalk.
Avrupa’da kupa kazan. Final, yarı finaller oyna.
Adını dünyaya tanıt.
Diyelim Trabzon bunu yaptı.
Üç büyükler ne yapacak peki!
Uzaktan izleyecek mi.
Yok canım olur mu hiç öyle şey.
İngiliz sistemine hızlı geçiş yapacaklar.
Futbolumuz yüksek uçacak.
Değerine değer katacak.
Olmayacak duaya amin demeyelim.
Annemizin liginde kalalım.
Borç batağı. Bankalar birliği anlaşması. Rant paylaşımı. Onlarla uğraşalım.
Şaka değil bu.
Dünyanın en gelişmiş sistemine, karşı duruluyor.
Kulüplerin soyulup soğana çevirmesini alkışlıyoruz. Memnunuz.
Mersin, Eskişehir derken Süper Lig şampiyonu Bursaspor kapısına kilit vurmak durumunda kaldı.
Bunları yapanları bağrımıza basıp, tam aksi sistemi dışlıyoruz ya.
Ne acaip haldeyiz.
Katar şeyhi bile taa oradan hamle yapıyor.
Belki daha neler vardır.
Olmaz mı.
Eski Chelsea’nin sahibi Abramoviç, Beşiktaş’ı satın almak istedi. Bunun için Azeri işadamı Mübariz Mansimov ve eski Başkan Yıldırım Demirören’den yardım ve destek talebinde bulunmuştu. Hala iştahı kabarık.
Şöyle bir düşünün güzel insanlar.
Güzide kulüplerimizi bu hale
getirenler özel işlerinde ne haldeler.
İnanın en üst düzeydeler.
Profesyonel oylasalar, batarlar.
Ne gerek var. Git Başkan yönetici ol.
Batır kulüpleri.
Aldırma işini büyüt. Daha da yükseğe çıkar.
Baktın yürümüyor. Ayrıl, kenara çekil.
Senden sonrası tufan.
Siz denize girin. Gezin tozun eğlenin. Ormanlar yasak. Bahçede, sahillerde mangal yapın.
Ben bir koşu Katar’a gidip, Şeyh’e kulübümü satmaya çalışayım.
Hangi kulüp diye sormayın.
Sorma ne haldeyim sorma kederdeyim
Sorma yangınlardayım zaman zaman
Sorma utanırım sorma söyleyemem
Sorma nöbetlerdeyim başım duman
Sorsanız da cevap yok.
Sefam olsun Ohhh ohhhhh!..
Kaynak: Yeniçağ