BURJUVA TÜRKİYE

Türkiye bir burjuvalar ülkesidir. Bu durum ülkede burjuvaların sayısının çokluğundan kaynaklanmıyor.

Türkiye bir burjuvalar ülkesidir. Bu durum ülkede burjuvaların sayısının çokluğundan kaynaklanmıyor. Gerçi yaklaşık yüz elli, iki yüz yıldır uygulanan kapitalizm nedeniyle ülkede bir hayli burjuva oluştu ama gene de bunların oranı genel nüfus içinde oldukça küçüktür.

Buna rağmen nasıl oluyor da Türkiye bir burjuva ülke oluyor?

Ülkemizin bir burjuva ülke olmasının nedeni, burjuva nüfusunun çokluğundan değil, burjuva ideolojisinin yaygınlığındandır. Halk arasında burjuva gibi düşünen, onun yargılarına inanan, dünyaya burjuvazinin koyduğu değerlerle bakan nüfus çok kalabalıktır.

Emekçilerin bir türlü toparlanıp kendi siyasi örgütleri çevresinde toplanamamaları, iktidarı ele geçirmek için esaslı hamleleri yapamamalarının bir nedeni, ellerinde ordu, para, büyük mülk ve banka sermayesi olamayışı kadar, kafalarında da sınıf bilincinin olmayışıdır.

Halkın zihni, yüz, yüz elli yıldır, burjuvazi tarafından köreltilmiş, paramparça edilmiş, daha doğrusu burjuva ideolojisiyle adam akıllı doldurulmuştur. Bu bakımdan halk, bir türlü kendisi gibi olmamakta, kendine yabancı sanal dünyada oyalanmaktadır.

Halka burjuva ideolojisinin aşılanması, daha onun ilkokula başladığı anda başlar. Çocuk ana okuluna gitmişse bu yaşı biraz daha indirmek mümkündür. Okul kitapları, okulda onun gözüne çarptırılan simgeler, bayram törenlerinde verilen söylevler, propaganda afişleri, reklamlar, ona bir burjuva gibi düşünmesini telkin etmektedir.

Ara yerde belirtelim ki, her toplum burjuva toplum değildir. Köleciliğin yaygın olduğu tarihsel çağda topluma köleci toplum demek mümkündür. Bunu feodal toplum izledi. Fransız İhtilalinden beri de yeryüzünde en yaygın olan burjuva toplumdur. Geçen yüzyılın ilk çeyreğinden beri bazı ülkeler sosyalist toplum dönemlerini de yaşadı ve bunların büyük çoğunluğunda burjuvazi yeniden iktidarı ele geçirerek ülkelerine burjuva rengini verdiler. Rusya’da, Doğu Avrupa’da olduğu gibi.

Burjuva Türkiye’nin sahipleri, halka sürekli şunu aşılarlar. Yaşadığın koşullar kaderden kaynaklanmaktadır. Alınyazında bu varmış, Beş parmağın beşi bir değildir. Katlanacaksın!

Halkın zihnine perçinlenen başka bir düşünce de zenginliğin çalışma ile kazanıldığı, çalışırsa herkesin zengin olabileceğidir. Buna inansın inanmasın, halkın başka imkânı olmadığı için ardı arası gelmeyen bir sınıf atlama çabası hayatın temeli haline gelir.

Burjuvazi tek bir kanattan oluşmaz. Kimi modern, kimi muhafazakârdır. Liberal olanlar, devletçi olanlar vardır. Zavallı halk, kendini toparlayıp meydana çıkacak yerde, bunlardan biri arkasında saf tutarak çıkarını koruduğunu zanneder. Fakat, burjuvazi halkın iktidar mücadelesini tıkamakta, emekçilerin kazançlarına el koymakta tutum birliği içindedirler. Türkiye tarihi, burjuvazinin çıkarlarını korumakta kendi aralarında anlayış birliği içinde olduklarını gösteren sayısız örnekle doludur. Hapishane hücrelerinin, insan bedenlerinin suladığı dağların, derelerin dili olsa da anlatsa! Yorganı sırtlarında sürgünden sürgüne gönderilen öğretmenler, işten atılan işçiler ve memurlar, kürsüsüz bırakılan bilim adamları, hep halk uyanmasın ve sömürümüzün önüne taş koymasın” diyedir. Bir de kapitalizmi yerli, emeğin en yüce değer olduğu sistemi yabancı ideoloji olarak göstermezler mi?

Türkiye’nin bir burjuvalar ülkesi olduğu Cumhuriyetin 100. Yıl kutlamalarında bir kez daha anlaşılmıştır. Varlıklarını kapitalizme borçlu olan bankalar, şirketler, onlara özenen belediyeler gazeteleri allı pullu reklam metinleriyle donatmışlar, Cumhuriyete şükranlarımızı sunuyoruz derken gerçekte kapitalizme şükranlarını sunmuşlardır. Kimsenin nerdeyse 100 yıllık sömürü, yağma ve baskılardan şikâyeti yoktur! Gazete yazılarında olsa olsa son 21 yıllık bazı uygulamalardan duyulan rahatsızlık dile getirilmiştir. Kaç Allah’ın kulu çıkmıştır “Bu cumhuriyeti emekçilerin cumhuriyeti yapacağız” diyen? Bu gibi seslenişler, bu büyük burjuva gürültüsü içinde nerdeyse kimsenin duymadığı cılız bir inleme gibi kalmış bulunuyor. İktidar çevrelerinden 1923 Cumhuriyetine hücum edenlerin konuşmalarında kapitalizmi eleştiren bir ses duyan var mı?

Çünkü, neden? Burjuvazinin ortak ideolojisine göre Türkiye’de sınıf yoktur da ondan. Çeşitli iş grupları, meslekler vardır ve bunlar iş bölümü yapmışlardır. Yani, herkesin rolü önceden biçilmiştir ve halka verilen görev, burjuvazinin ambarına sürekli ürün taşımaktır. Yalnız modern burjuvazimizin değil, muhafazakâr burjuvazimizin servetleri de böyle oluşmuştur.

Bu ideolojik burjuva zincirini nasıl kırmalı acaba?