Dalkavuk

 

Hey gidi günler; eskiden padişahlarımızı en sinirli zamanlarında bile güldürebilen ne dalkavuklarımız vardı! Ömürleri saraylarda geçerdi. Padişaha Hanım Sultan’dan bile daha yakındılar. İşlerini de oldukça iyi yaparlardı. Hoş; kötü yapanların genellikle boyları ense civarından kısaltılıveriyordu; bu nedenle işlerini canla-başla yaparlardı.

 

Dalkavukluk zor zanaat! Sahibini herkesten, her şeyden daha iyi tanıyacaksın. Onun ne zaman eşref saatinde, ne zaman eşş… pardon, kızgın olduğunu anında sezinleyeceksin. Zamanından bir saniye önce ya da sonra yapacağın bir hareket geleceğini belirleyecek; kolay değil! Koskoca bakan falan oldum diye gururlanamayacaksın; ağa kızınca tokat yemeyi göze alacaksın.

 

Toplum içinde hiçbir değerin, onurun, geleceğin olmayacak. Hep aşağılanan bir kişi olarak kalacaksın. Ama bunun karşılığında sahibini ne kadar çok memnun edersen, sahibinin seni severmiş gibi yapan bir sözünü, bir hareketini görerek o kadar çok mutlu olacaksın. Kimliğin ve kişiliğin hiç olmayacak. Sadece bağlı olduğun sahibin ve sen olacaksın.

 

E; padişahın da işi zor! Çevresinde boyunları yerden kalkmasa da onun tahtında gözü olanlar var. Hatun sultanı, çoluk-çocuğu fırsat gözler. Hani “Muhteşem Yüzyıl”da falan olsak çoluk-çocuğu ya da ağayı-paşayı boğdurup işi hallederdik; ama gel gör ki bizim “İleri Demokrasi”deyiz maalesef!…

 

Etme-bulma dünyasıdır bu! Birileriyle “köprüyü geçene kadar” da olsa iyi geçinmek zorundasın. Kimselere alenen “elimde kasetin var” falan da dememek gerek; “Sen nasıl geldin bu makama” diye soruverirler adama, gıkın çıkmaz. Eski dostlar şimdi çete oldu, paralel oldu yani!

 

Bu nedenle padişah da insandır, onun da gülmeye-eğlenmeye gereksinimi vardır. O zaman dalkavuk vazgeçilmez olacaktır. Bu gün de öyle değil mi? 

 

“Son Osmanlımız” çok şükür ülkemizin hâkimi, Devlet de, Millet de, hatta Yakın ve Orta Doğu da ondan sorulur. Onun sözü üstüne söz söylemek kimin haddine?

 

Kalkmış ülkemizin Barolar Birliği Başkanı denen biri hukuktan söz ediyor! Bre sen kimsin? Sen hukuktan ne anlarsın? Ben sana konuşma hakkı lütfettiysem karşımda beni eleştir mi dedim? Onu ancak ben yaparım! Karşımda oturan ana muhalefet liderine parmağımı sallayarak ancak ben hakaret edebilirim. İşte sonucunu da gördün; aldım yanıma bizim Abdullah’ı ve komutanı, çıktım gittim! Bundan sonra ben kime izin verirsem o konuşacak; bu böyle biline!...

 

Bu kadar moral bozukluğumu benim jölelinin yazdığı yazıyı okuyunca ancak giderebildim. Sağ olsun; daha önce demokrasi falan diyordu ama ona ayar verip doğru yola çevirmiştim. Şimdi artık dosdoğruları yazıyor. İşte benim yazarım da böyle olmalı!...

 

Bakın ne demiş; “Ne yapın, edin, elinizden ne geliyorsa canla başla çabalayın, ama mutlaka başkanlık sisteminin gelmesini sağlayın. Ülkemiz ancak böyle kurtulur. Geliriniz 10-12 kat ancak böyle artar!... Tabi tek bir başkan adayımız var; onu da biliyorsunuz; muhteşem Süleyman kadar ünlü çok sayın ve çok ünlü büyüğüm pek sayın başbakanımız!...”

 

Yani çocuk ne kadar doğru şeyler yazmış canım; okudukça içim açıldı. Şimdi diyorlar ki, sen onu yüksek maaşlarla danışman yaptın, yönetim kurulu üyeliği falan verdin. Ne yani; hak etmiyor mu? Zaten aksini yapanları “Alo Fatih”  hallediliyor. Onun gücü yetmezse ben ararım patronunu; “at şunu gazetenden” derim; işlem tamam yani!...

 

Ahh, eski günler, eskiden ne güzel hokkabazlar, dalkavuklar vardı. İnsanın sinirlerini germez, her daim güldürürlerdi. Gel de eskiyi özleme!

 

Neyse, halkımız bizi “Milli İrade” yaptı. Bizi destekleyenlerin dediği geçerli, zaten diğerleri bizi hiç ilgilendirmiyor. Ne yani; demokrasi yok mu? Bize oy verenleri dinlemeyip muhalifleri mi dinleyeceğiz? Çoğunluk bizdeyse bizim dediğimiz olur. Artık bu ileri demokrasiyi öğrenin.

 

Utanmadan-sıkılmadan bir de bana şu CeHaPe müdürü Diktatör diyor! Eyyy CeHaPe;  ben sandıktan seçimle çıkmadım mı? Hiç seçimle gelen diktatör olur mu?

 

Yahu galiba epeyce çam devirmişim! Hitler de, Sisi de ve de en son Esed de sandıktan çıkmış meğerse!... İşte bunun için mutlaka bana bir dalkavuk gerekli. Hiç değilse böyle çam devirdiğimde paçamdan çekip beni uyarsın!

 

Artık zamanı geldi. Eskiden hayal bile edemiyorduk ya sayemizde bu da olacak. İlk fırsatta bir “Dalkavukluk Okulu” açayım. Çevrede o kadar çok dalkavuk ve hokkabaz var ki heba oluyor zavallılar!