Demir eksikliği dünyada ve ülkemizde en sık görülen anemi türü olarak biliniyor. Yetersiz ve dengesiz beslenme, vejeteryan diyet uygulayanları, zayıflama amacıyla yapılan operasyonlar, uzamış ishal gibi nedenlerle demirin sindirim sisteminden yeterince emilememesi sonucu yetersiz demir alımına yol açabilir.
Halk arasında kansızlık olarak bilinen demir eksikliği anemisinin görülen en yaygın belirtileri;‘huzursuzluk, dikkat eksikliği, çevreye olan ilgide azalma, düşük çalışma performansı, davranış değişiklikleri, taş, toprak, buz, cam gibi besin değeri olmayan maddelerin yenilmesi, ağız içi ve ciltte değişiklikler, saçlarda kırılma, saç dökülmesi, dudak çevresinde çatlaklar, dilde yanma hissi, tat almada azalma, yutma güçlüğü, kaşık tırnak gibi tırnak değişiklikleri, bacak ağrıları, vücut direncinin azalmasından kaynaklı artmış enfeksiyon sıklığı’ gibi bir çok belirti ve bulgu demir eksikliğine bağlı olarak gelişir.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Dahiliye bölümünden, Dr. Öğr. Üyesi Şeref Kamil Basmacıoğlu ‘Demir eksikliği anemisi’ hakkında bilgiler verdi.
Anemi vücutta oksijenin taşınmasından sorumlu olan, kanımızda kırmızı kürelerde bulunan hemoglobin miktarının normalden az olması durumudur. Hemoglobinin Erkeklerde 13 g/dl, kadınlarda 12 g/dL altında olması anemi olarak bilinir. Aneminin birçok nedeni vardır. Bunların önemli bir kısmı hemoglobinin yapımında kullanılan Demir, Vitamin B12, Folik Asit gibi hemoglobin yapımında kullanılan maddelerin eksikliğine bağlı olarak hemoglobinin vücut ihtiyacı kadar yapılamamasıdır. Bu tür anemiler beslenmeye bağlı anemiler olup en sık görüleni ise Demir eksikliği anemisidir. Demir eksikliği anemisi en sık görülen anemi olup dünya nüfusunun en az beşte birini etkilemektedir. Ülkemizde de en sık görülen anemidir. Demir yeryüzünde sık olarak bulunmakla birlikte vücuda alınımı sıkı kontrol altındadır. Demir vücutta kanımızdaki kırmızı kürelerinin oksijen taşımasından sorumlu olan hemoglobin yapısında bulunan önemli mineraldir. Demir minerali yalnız kanda oksijen taşınmasında sorumlu olmayıp kas dokusu fonksiyonları, elektron transferi, DNA yapımı ve enzim fonksiyonları açısından da önemi vardır. Vücudumuzda kas, karaciğer, kemik iliği, dalak gibi organlarda kullanılmayan miktarları depolanır.
Vücudumuzdaki toplam miktarı 4-5 gr kadardır. Diyetle aldığımız demirin yaklaşık %1 -10 emilebilmektedir. Her gün 1-2 mg demiri cilt, tırnak ve mide bağırsak sistemi ile kaybolan dokularla atarız. 1-2 mg da demiri de vücudumuza almamız gereklidir. Günlük demir ihtiyacının karşılanması için en az 15-20 mg kadar demire ihtiyacımız vardır. Hayvansal gıdalardan alınan demir daha iyi emilir. Bitkisel kaynaklı demirin emilim öncesi midede işlem görmesi gerekir bu nedenle emilim biraz daha düşüktür. Demir eksikliğinin en önemli nedenlerden biri yetersiz alımdır. Özellikle vejeteryan diyet uygulayanlarda veya yetersiz hayvani gıda alımlarda bu durum söz konusu olabilir. Bazen de gastrointestinal sistemden emilim bozulabilir. Gluten enteropatisi (Çöliyak Hastalığı) , atrofik gastrit, besinlerin emilim bozulumuyla giden malabsorbsiyon durumları, daha önce kişinin mide-bağırsak ameliyatı geçirmiş olması, zayıflama amacıyla yapılan operasyonlar, uzamış ishal gibi nedenler demirin sindirim sisteminden yeterince emilememesi sonucu yetersiz alıma yol açabilir.
Demir eksikliğinin bir diğer önemli nedeni ise vücutta beklenenden daha fazla demirin kaybedilmesidir. Özellikle kadınlarda sık ve aşırı adet kanamaları genital organ hastalıklarına eşlik edebilir. Kanama pıhtılaşma bozukluğu olan veya ilaç kullanımına bağlı kanama eğilimi artan kadınlarda aşırı menstrüsyonda kan kayıpları gözlenebilir. Gastrointestinal sistem hastalıklarında da vücuttan açık veya gizli şekilde önemli kan kayıpları olabilir. Özellikle duodenal ülser, mide ülseri, damar genişlemeleri, özafagus varisleri, hemoroid, divertüküller, gastrointestinal sistem kötü huylu hastalıkları mide-bağırsak sisteminden önemli kayıplara yol açabilirler.
Bazı durumlarda ise vücudun demir ihtiyacı artış gösterebilir, özellikle ergenlik döneminde hızlı büyüme, gebelik ve laktasyon dönemlerinde bebeğinin de demir ihtiyacının anne tarafından karşılanması nedeniyle vücudun demir ihtiyacı artar.
Demir eksikliği anemisi olan kişilerde huzursuzluk, dikkat eksikliği, çevreye olan ilgide azalma, düşük çalışma performansı, davranış değişiklikleri, taş, toprak, buz, cam gibi besin değeri olmayan maddelerin yenilmesi, ağız içi ve ciltte değişiklikler, saçlarda kırılma, saç dökülmesi, dudak çevresinde çatlaklar, dilde yanma hissi, tat almada azalma, yutma güçlüğü, kaşık tırnak gibi tırnak değişiklikleri, bacak ağrıları, vücut direncinde azalmasından kaynaklı artmış enfeksiyon sıklığı gibi bir çok belirti ve bulgu demir eksikliğine bağlı olarak gelişir. Bunun yanı sıra gelişen aneminin de yol açtığı çok daha önemli klinik sorunlar söz konusudur. Hastanın cildi ve göz küresi soluk görünümündedir. Anemisi olan hastalar çabuk yorulur, baş dönmesi, baş ağrısı daha sık görülür. Soğuk havalara tolerans azalmıştır. Günlük işlerde bile nefes darlığı, çarpıntı gelişebilir. Nefes darlığı, çarpıntı gibi yakınmalar istirahat ile azalabilir. Unutkanlık, kadınlarda adet düzensizliği, çocuklarda büyüme geriliği gibi problemlere sıklıkla rastlanabilir.
Kansızlığı olan hastaların neden kansız olduğunu araştırılması için hastanın dikkatli şekilde hikayesinin alınması gereklidir. Beslenme düzensizlikleri, ağrı kesici gibi mide ve bağırsak mukozasına zarar veren ilaç kullanımı, aile öyküsü, bağırsak alışkınlıklarında değişiklik, dışkısında kırmızı veya siyah renk kanama olup olmadığı, hasta kadınsa adetlerinin özellikleri önemlidir. Demir eksikliği saptanmışsa mutlaka nedeni araştırılmalıdır. 50 yaşın üzerindeki yetişkinlerde demir eksikliğinin en önemli nedeni mide-bağırsak sistemindeki kayıplardır. Demir eksikliği diyebilmek için sadece kan sayımı yeterli değildir. Kan demir düzeyi, ferritin düzeyi, demir bağlama kapasitesi gibi demir eksikliğini kanıtlayan kan testlerine bakılır. Mide-bağırsak sisteminden kayıp olup olmadığı yönünden dışkıda gizli kan değerlendirilmelidir. 50 yaşın üzerinde anemisi olan kadın veya erkek tüm bireyler endoskopi ile özellikle mide barsak kanseri ve buna yol açabilecek polip gibi patolojilerin varlığı açısından değerlendirilmelidir. Demir eksikliği ve nedeni gösterilmeden anemi tedavisini demir içeren ilaçlarla tedavi etmek önemli bir hatadır. Gereksiz yere alınan demir vücuttan atılamaz. Belirli organlarda birikme riski gösterir önemli sağlık sorunlarına neden olur. Demir eksikliği anemisi ve nedeni gösterilmişse tedavi demirin yerine konulmasıdır. Çok ileri düzeyde demir eksikliği anemisi olmayan mide-bağırsak sisteminden demir emilimini engelleyecek hastalığı olmayanlarda ağızdan verilen demir içeren ilaçlar yeterlidir. Tedavi süresi aneminin derinliğine, kaybın devam edip etmediğine, demir preperatlarının emilimini etkileyebilecek patolojilere ve demir içeren ilaçların yan etkilerine göre değişmektedir. Hedef normal hemoglobin düzeyine ulaştıktan sonra depo demirlerinin de yerine konulması için 2-6 ay tedaviye devam edilmelidir. Oral alamayan hastalarda, hızla tedavi gerektiren kalp, böbrek hastalığı olan bireylerde damardan demir içeren ilaçlar uygulanabilir. Oral demir tedavisi sırasında ilaçlara bağlı olarak bulantı, kusma, hazımsızlık, kabızlık, ishal, koyu renkli dışkılama görülebilir. İleri düzeyde anemisi olanlarda ise kan transfüzyonları da gerekebilir.
YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ GAZİOSMANPAŞA HASTANESİ HAKKINDA
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi, 1992 yılında bölgenin ilk özel yataklı sağlık kuruluşu olarak 24 saat uzman hekim kadrosuyla hizmet vermeye başlamıştır. 60.000 metrekare kapalı alanı, depreme dayanıklı akıllı bina teknolojisi, 12 ameliyathanesi, 350 yatak kapasitesi ile Türkiye’de ki öncü sağlık kuruluşlarından biridir. Bünyesinde barındırdığı Organ Nakil Merkezi ve Onkoloji Merkezi ile uluslararası standartlarda sağlık hizmeti sunmaktadır. 2008 yılından bu yana ISO 9001-2008 kalite belgesine sahip olan Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi aynı zamanda JCI akreditasyonuna sahiptir.