Demokrasi ve Haklarımız

Demokrasi Ve Haklarımız

TC Anayasası, ülke vatandaşlarının toplanma ve gösteri yapabilmelerine izin vermiştir. Tüm yasaların anası olan Anayasa hükümlerinin her hangi bir yasa, genelge ya da yönetmelik ile değiştirilemeyeceği de açıktır.

“Anayasa Madde 34: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

Yine demokratik ülkelerde Polis, gösteri yapan vatandaşları engellemek değil, onların özgürce gösteri yapabilecekleri ortamı sağlamak, dışarıdan bu guruba karşı olabilecek saldırıları önlemekle görevlidir.

Gerek Anayasa’daki ve gerekse Polisin görev ve yetkilerini belirleyen yasaların hukuka aykırı olarak değiştirilmesi için emir veya talimat verilmesi “Kanunsuz emir” tanımına girer.

“Polis yetki ve sorumluluk Yasası; Kanunsuz emir: Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanmasından sorumlu olan polis; amirinden aldığı emri, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir…. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez. Yerine getirenler sorumluluktan kurtulamaz.”

 Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve sosyal adalete inanan her vatandaş, yukarıdaki üç örnek başta olmak üzere, Anayasal ve yasal tüm haklarını bilmek ve zamanı geldiğinde bunları kullanmak, engel olmak isteyenlerle mücadele etmek zorundadır. Aksi halde o ülkede demokrasi yoktur.

Demokrasi, ülkemizde Kurtuluş Savaşından sonra kurulan TC Devleti’nin halkına sunduğu en değerli armağanlardan biridir. Avrupa ülkelerinde ise demokrasiye ulaşabilmek için on yıllarca süren iç savaşlar yaşanmış, insanlar öldürülmüş, kazanımlar Fransa Anayasa’sının önsözünde yazdığı gibi adeta “insan derisi üzerine” yazılmıştır!... Hele demokrasinin temel taşı olan Laiklik için ise neredeyse 200 yıl süren bir vahşet dönemi yaşanmış, insanlar canlı canlı yakılmış, akıl almaz işkencelerden geçirilmiştir.

Bu nedenlerle gelişmiş ülkeler kanları-canları pahasına elde ettikleri demokrasi ve laikliğin kıymetini çok iyi kavramış, ne olursa olsun bu iki değere toz kondurmamaya çalışmışlardır. Günümüzde de bu ülkelerin hiç birinde ne demokratik rejimi ortadan kaldıracak bir örgütlenmeye, ne de laikliği yıkarak yerine bir din devleti kurmaya niyetlenen kişilere asla izin verilmemektedir. Daha doğrusu bu iki düşünce “akılları tarih öncesinde kalmış bazı marjinal guruplar dışında” hiçbir şekilde kabul görmemektedir.

Okur-yazarlığın % 10’larda olduğu, sanayi ve teknolojinin neredeyse hiç olmadığı, ilkel bir tarım ülkesi olan ve yıllarca süren savaşlar sonucu ayakta duracak gücü kalmamış yeni ülkemizde, fazla bir çaba gerektirmeden sunulan bu değerler yeterince benimsenememiş, daha doğrusu kıymeti tam olarak anlaşılamamıştır.

Zaman içinde, siyasetin ana amacının ülkeye ve halkına hizmet etmek, daha iyi ve daha sağlıklı bir ortam sağlamak, cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkmak olduğu gerçeği tersyüz edilmiştir. Çok partili dönemle birlikte laiklik ve demokrasiye aykırı değerler belli partilerin “siyasi görüşü” haline gelmiş, cumhuriyet kazanımlarının korunması ve günün koşullarına göre daha da ileri götürülmesi gerekirken, cumhuriyetin kendisi “intikam alınması gereken bir rakip” haline getirilmiştir.

Bu gün de bu görüş ülkeyi yönetmektedir. İktidar açıkça demokrasi ve laikliğe savaş açmış, Başkanlık sistemine geçmek istemektedir. Halka sadece kendi dini görüşünü dayatarak diğer mezhep ve tarikatlara yaşama hakkı tanımamakta; siyaset din ve etnik kökene indirgenip halk kamplara bölünmekte, ötekileştirilmektedir.

İşte bu nedenle bu tehlike karşısında her TC vatandaşının kendisine Anayasanın verdiği hak ve görevleri çok iyi bilmesi, bunları korkusuzca kullanması artık bir zorunluluktur.

Bu ülke bize Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının armağanıdır. Kuruluşundan bu güne kadar bu armağanın değerini bilememiş veya bilse de bilinçli olarak onu yok saymış hükümetler gelip-geçmişler, her biri tarihteki karanlık yerlerini almışlardır.

Cumhuriyet kolay kurulmamıştır. Hem içeride, hem de dışarıda onu örnek alanlar olduğu gibi, onu önlerinde en büyük tehdit sayarak yok etmek isteyenler de dün vardı, bugün de vardır! Ancak bunlar hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Unutulmamalıdır ki; güçlerini dış mihraklardan alan cumhuriyet düşmanlarına karşı, göğüslerini siper edecek, gücünü Atatürk ve Söylev’inden alan demokrasi aşığı vatandaşlarımız da her zaman vardır!