Türkiye 1999 yılına 17 Ağustos’da depremi ciddi anlamda gündemine aldı. Binlerce insanı mızı kaybettik 17 Ağustos Marmara ve iki ay sonra gelen düzce depreminde…
O günden bu yana depremi tartışıyoruz… Tartışıyoruz ancak ciddi bir adım atmıyoruz.
Bugün Van depremi ile sarsıldı Türkiye… Depremin şiddetine göre Van’da can kaybı 700 civarında seyrediyor.
Peki bu deprem İstanbul merkezli olsaydı kayıp rakamları ne olurdu.
Deprem bilimciler ekranlarda konuşuyor, İstanbul’da olabilecek 7.2 büyüklüğünde bir deprem’de kayıp sayısı 100 binin üzerine çıkar…
İddia ediyorum, İstanbul’da bu şiddette olası bir deprem ölü sayısını 500 binlerin üzerine çıkartır.
Çünkü İstanbul’un yapı stoku buna elverişli.
Başbakan’ın oy kaygısına kapılmadan yıkacağız dediği çürük yapılardan İstanbul’da o kadar var ki…
Oysa Başbakan 1994 yılından bu yana İstanbul’da iktidar, 2002’dan bu yana ise Türkiye’de tek başına iktidar…
Bugüne kadar İstanbul’da çürük binalara yönelik ne yapıldı…
17 Ağustos’tan sonra, İstanbul’un deprem haritası çıkartıldı. Zeytinburnu’ndan Silivriye kadar olan sahil boyu birinci derece deprem bölgesi olarak nitelendirildi.
O gün bina yapılması sakıncalı gösterilen Avcılar, Beylikdüzü, Zeytinburnu, Bakırköy şeridinde o günden bu güne ne yapıldı…
Beylikdüzü, tamamen yerleşim alanı oldu, boş araziler tamamen toplu konutla doldu.
Zeytinburnu sahiline İstanbul’un siluetini bazen gökdelenler dikildi. Yine Bakırköy sahili de öyle…
Bu bölgelerde eski yapı stoku ile ilgili hiçbir şey yapılmadı…
Yapılan en güzel işlerden biri, İstanbul Valiliği’nin okullarda yaptığı iyileştirme ve yenileme…
Bugün İstanbul’un deprem haritasında birinci derece görülen yerlerin ötesinde, Esenler, Bayrampaşa, Bağcılar, Güngören, Gaziosmanpaşa, Sultangazi, Eyüp’ün bazı bölgeleri, Kağıthane, Beyoğlu, Kartal, Tuzla, Kadıköy’ün bazı noktaları, Maltepe gibi ilçelerindeki plansız yapılaşma en büyük tehlikeyi yaratıyor…
Bu ilçelerde öyle yapılar var ki, ne mühendisi, ne müteahhidi belli… Bir deprem sırasında hesap soracak adam bile bulamazsınız…
Yine olası şiddetli bir deprem sırasında bu ilçelerde enkazları kaldırıp altından insanları çıkartacak ne yol bulabilirsiniz, ne elinizdeki imkânlar buna yeter…
Bu işler popülist söylemlerle yürümüyor…
Başbakan hiç oy kaygısına girmesin… Dediğini yaparsa oyları düşmez daha fazla oy alır. Yeter ki bu dönüşümde insanlar mağdur olmasın.
Bu dönüşümü yapmak hemen adım atılmalı. İstanbul depreminin ne zaman olacağını bilen yok. Her an İstanbul büyük bir depremle yüzleşebilir…
17 Ağustos sonrası tartışmalarda İstanbul depremi için 30 yıl süre biçilmişti. Yani İstanbul’da 30 yıl içinde büyük bir deprem beklentisi öne sürülmüştü. Deprem bilimciler bu tezi hala savunuyor. Bu 30 yılın 12’si geride kaldı. Demek ki önümüzde kısacık 18 yıl kaldı.
Onun için belediyeler ve hükümet kaynaklarını eskiyi boyayıp cilalamak yerine daha fazla geç kalmadan dönüşüm projeleriyle bu işe el atmalı.
Dönüşüm için yapılması gereken çok basit…
Bu alanlarda yapılacak bir planlama ile bu işin üstesinden gelinebilir. Belediyeler kendi ilçelerinde yenileme sürecinde vatandaşların barınacağı binalar yapmalı. Örneğin 500 konutluk bir alan oluşturup, yenilenecek binalardaki vatandaşları bu alana taşıyabilirsin. Bu arada yenilenecek alanlarda yapılacak plan değişiklikleriyle dikey kat artışlarıyla yeni konutlar üretip, yenilerin geliriyle eskileri de ne devlete, ne vatandaşa yük getirmeden yenilenir.
Böylece sokaklar ve caddelerde genişlemiş olur. Çağdaş yaşam merkezleri ortaya çıkar.
Bunu konuşacak değil yapacak siyasi irade lazım….
Çünkü depremin şakası yok...
Geliyorum demiyor, ansızın geliveriyor...