Son zamanlarda iktidar attığı her adımla kendi kuyusunu kazıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Fatih Sultan Mehmet’in Türbesi çevresinde dolaşırken elini arkasında tutması ‘SAYGISIZLIK’ olarak değerlendirilip hakkında soruşturma başlatılıyor.
Böyle bir soruşturma gerekçesi ilk defa görüyorum. Gazetecilik meslek hayatımızda geçen zaman içerisinde ‘Adliye Muhabirliği’ muhabirliği de yaptım zaman zaman. Böyle bir dava örneğini yeni görüyoruz
Eskiden, adli makamlarda bulunan savcılar hakimler, kanunlara göre hareket ederdi. Son yıllarda, adalet mekanizmasında çok farklı kararlar ve çok değişik uygulamalar gözden kaçmıyor.
Biz gazeteciler ‘Şüpheyle’ bakarız bir çok olaya… Hatta yolda yürükken bile, her noktadan haber oluştururuz. Kaldırımlara malzeme konulmuştur, kimse ilgilenmez, biz gazeteciler hemen kameramızı açar fotoğraf çekeriz…
Kamera demişken aklıma geldi. Şimdi bir de fotoğraf yasağı geldi. Emniyet Genel Müdürlüğü Genelge yayınlıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sorular karşısında ‘bakanlıkla ilgili değil’ diyor. Eylem sırasında fotoğraf çekmek görüntü almak gazetecinin vazgeçilmez bir görevidir.
İçişleri Bakanımız Çok değer verdiğim Sayın Süleyman Soylu’nun bu cevabı, anlık bir algı ile verdiğini düşünüyorum. Bu genelge Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait ise, Emniyet Genel Müdürlüğü kime bağlı. Emniyet Genel Müdürlüğü bağlı bulunduğu İçişleri Bakanlığın izni, imzası olmadan genelgeler yayınlayabiliyorsa…. Vay halimize…
Gelelim yine Ekrem İmamoğlu ile ilgili açılan soruşturmaya… Bu soruşturmayı açan Savcı’nın Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından direkt takibe alınması gerekir.
Devletin adaleti böyle basit konulara alet edilemez.
Yapılanlar Ekrem İmamoğlu’nun işine yarıyor. Türk Milleti mağduru sever. Mağdura destek olur. Geçmişte, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı mağduriyetlerle zirveye taşınması gibi, Ekrem İmamoğlu da yapılan bu tür çıkışlarla daha da büyüyor.
İmamoğlu'nun aday olduğu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde nasıl ki, usulsüz bir iptal yaptınız… Yaklaşık 13 bin 500 oy farkını 800 binlere çıkardınız… Bu yargı yoluyla yapılan baskılar da İmamoğlu’nu daha ileri noktala taşıyacaktır.
(Not: Seçim iptaline usulsüz dedim. Evet tamamen usulsüzdü. Sandık başında bulunan görevliler, İlçe Belediye Başkanlığı, Belediye Meclis Üyeliği, Muhtarlık oy pusulallarını sayıp raporlarken yasal oluyor, sadece Büyükşehir Belediye Başkanı oy pusulalarını sayarken yasadışı oluyor. Böyle bir mantık, böyle bir hukuk olur mu?)
Bir de pandemi konusuna gelelim. Dünya ülkeleri arasında zarar görenler açısından 1. Sıraya kadar yükseldik. Sonunda bir tam kapanma kararı alındı. Ama bu tam kapanma mı, tam aldatma mı bunu iyi düşünmek gerekir.
Aşılar aksadı. Ben birinci aşımı oldum, 2.’yi 5 Mayıs’ta olacaktım, 25 Mayıs’a atıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aşıda sıkıntı yok diyor, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca farklı konuşuyor. Aşı var ise neden ikinci turlar aksadı.
Yoksa, muhalefetin yolsuzlukları gündeme getirdiği günlerde, iktidar cephesi gündem değiştirmek için başka mevzulara mı giriyor. 128 milyar dolar nerede? Muhalefet partisi bunu soruyor, pankart asıyor, devletin kolluk kuvvetleri pankart indirmekle görevlendiriliyor.
İktidarın 125 milyar nerede ise, Türk Milleti’nin gözü önünde bunu kalem kalem açıklaması lazım. Kaçamak cevaplar AK Partiye güveni dibe vurduruyor. Ak Partili çok sayıda arkadaşlar bile yapılan açıklamalara inanmıyor ve partisine güvenmiyor.
Devletin bir ciddiyeti olur. Devlet böyle bir iddia ile karşı karşıya kaldığı zaman net açıklama yapar.
Diyelim ki muhalefet kendisine puan kazandırmak için bazı iddialar ortaya atıyor… Bu işte bir pislik yok ise muhalefetin iddialarını yüzlerine vuracak netlikte, sokaktaki vatandaşın bile anlayacağı bir dilde, bu paranın hesabı verilmelidir.
Bugün verilmezse yarın hesap sorulur.
Bu vatana, Millete hizmet eden herkese saygım vardır. Siyasi görüşler önemli değildir benim için. Önemli olan insanlık. Hangi düşünceye sahip olursak olalım, İnsan olalım. Vatanımızı Milletimizi sevelim. Kul hakkı yemeyelim…
Devlet imkanlarıyla, belediyeleri insanların üzerine salıp para toplatmayalım…
Devlet devletliğini bilerek, milletini hizmet etsin. Millet hizmeti unutmaz karşılığını verir. Hizmeti kötüye kullananlara da gereğini yapar…
Şimdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Pandemi ilaç alımları ve yerli aşı ile ilgili 2020 Kasım ayında yaptığı açıklamada "Nisan 2021" diyor, Nisan 2021 geçti, şimde Ekem 2021'i gösteren açıklama yapıyor. Tamam bu teknik konular burularda aksamalar olabilir. Cumhurbaşkanı yanlış algı ile söylediği sözlerde olabilir. Peki, üç-beş maaş alan danışmanları ne iş yapıyor.
Cumhurbaşkanı, parti başkanı da olsa, önce Cumhurbaşkanı olduğunu unutmayıp, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan 83 milyon insanın hepsinin 'Başı' oluğunu bilmeli ve ona göre davranmalı. Devlet işlerinde partizanlık yapılmamalı.. Cumhurbaşkanı titri ile her vatandışına eşit olduğunu vurgulamalı, karşısında alanları terörist yaftası vurmamalı.
Bu tutumunu değiştirmediği takdirde işini zor görüyorum.
Bu ülkede Türkü, Kürdü, Lacı, Çerkezi v.s hangi kökenden gelirse gelsin tüm vatandaşlarımız Ülkemizin birliği ve bütünlüğü için canını ortaya koyar.
Yeter ki şu siyasi yapılar, vatandaşları bölüp parçalamasınlar.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, siyasilerin oyunlarını bozacaktır.
Emperyalizmin planlarını uygulatmayacaktır.
Bizansın torunları hala bu taprakları nasıl ele geçiririzin peşinde. ABD Başkanı Biden bunu açıkça ortaya okoydu sözde Ermeni soykırımı ile..
Hep beraber el ele. Türkiye bizim Cennet Vatanımız.