Türk insanı devlet veya hükümetler tarafından uygulanan "dış politika" yı pek önemsemez, dikkat etmez ve merakla izlemez. Çünkü dış politikanın hayatına bir etkisi olduğunu düşünmez.

Halbuki ülkelerin uyguladığı dış politika, o ülkelerin güncel yaşamlarını sürdürmeleri hatta bekalarını temin etmelerinin başlıca faktörüdür.

Dış politika; ekonomiye, savunmaya, tarıma, sağlığa, kültürel ve sosyal yaşama doğrudan yada dolaylı olarak etki eder. Aslında bunu yaşamında en iyi şekilde görmesi gereken milletlerin başında Türk Milletinin gelmesi gerekir.

Dünya teknolojinin boyutlarının vardığı safha nedeni ile artık çok küçülmüştür. Bu küçülen dünyada dış politika oyununu iyi oynamak gereklidir.

Türkiye ve öncesinde Osmanlı-Türk İmparatorluğu, bu dış politika oyununu iyi oynayamadığı için Türk Milleti dün olduğu gibi bugünde sıkıntılar çekmektedir.

Uluslararası yanlış ittifaklar, teslimiyetçi anlaşmalar ve yakınlaşmalar halkımızın günlük yaşamına olumsuz bir şekilde etki etmektedir.

Türk Milleti yanlış dış politikalar nedeni ile milyonlarca kilometre kare toprağını ve milyonlarca insanını yakın sayılabilecek bir tarih sürecinde kaybetmiştir.

Günümüzde ise adeta geçmişten bu yana süren yanlış politik kararlar ve uygulamalar sebebi ile bir "sessiz işgal" ile karşı karşıya bulunmaktayız. Halbuki dış politika sadece Türk milletinin ve devletinin menfaatleri için uygulanması gereken bir argümandır. Bunun gerçekleşmediğini sonuçlar itibariyle günümüzde çok daha net bir şekilde görüyoruz.

Türkiye, NATO, AB, Rusya, Çin ve diğer komşu yada bölgesel ülkelerle ve bunlara eklenen finans piyasalarını elinde tutan küresel güç odakları ile mütekabiliyet ve karşılıklı menfaatlere dayalı politikalar maalesef geliştiremedi. Hep taviz veren ve kaybeden pozisyonunda oldu.

Türkiye'yi Atatürk'ten sonra yönetenler ne menem bir düşünce ise Türkiye'nin varlığını, bu toprakların dış güçlere bir menfaat bölüşümüne sunulmasına bağladılar. Yani bu topraklarda menfaatleri olanlar menfaatleri sebebiyle bize dokunmayacaklardı! Ama öyle olmuyor. En büyük düşmanımız stratejik müttefik dediğimiz ABD! Karşımızda bize karşı her türlü düşmanlığı yapıyor...Ne kadar yanlış bir politika...

Bir de Türkiye'de dünün mandacısı bugünün teslimiyetçi ve işbirlikçi bir siyasetçi-aydın insan topluluğu vardır. Örneğin bunlar ABD'siz, İngiltere'siz, Almanya'sız, Rusya'sız, Fransa'sız hatta Çin'siz olmaz diye düşünürler. Böyle bir insan tipi de bizim doğru dış politikayı uygulamamızın önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.

Türk Milletinin fakirliği buradan gelmektedir. Yani memleket dış güçlerin sömürüsüne açılmıştır. Bu durum yakın bir gelecekte beka sorununu çok daha net bir şekilde ortaya çıkaracaktır.

Kısa bir süre önce meydana gelen iki olay aslında bizim gözlerimizi açmamıza neden olmalıydı. Yunanistan'da yapılan 1821 Mora İsyanı'nı kutlama törenleri ki, bu törenlere ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya ve diğer devletler en üst düzeyde katılmış ve aradan iki yüzyıl geçmiş olmasına rağmen bize karşı dış politikalarındaki tutarlılığı ve kararlığı ortaya koymuşlardır. İkincisi ise geçenlerde ölen İngiltere kraliçesinin kocası Prens Philips'in aile ve akrabalık ilişkileridir. Bunlar bilinmeden, anlaşılmadan veya dikkate alınmadan dış politikalar oluşturulamaz.

Hülasa şu iyi bilinmelidir ki; Türk Milletini rahat, mutlu, huzurlu, güvenli ve refah içinde yaşatmak istiyorsanız tamamen Türk Milletinin menfaatlerine dönük, sağlam ve tutarlı bir dış politika izlemek zorundasınız. Aynı zamanda Türk Milletinin ve Türk Dünyasının onuru ve gururu ve de insanca yaşaması ve yaşatılması da çok önemlidir.

Bunun Atatürk'ün ölümünden bu yana hakkıyla yapılabildiğini söylemek zordur. Ancak gelecek için başarmak zorundayız. Biz #SözümüzVarHareketi olarak böyle düşünmekte, milli ve bağımsız bir dış politika ile düşüncelerimizi hayata geçirmek istemekteyiz...

Özcan PEHLİVANOĞLU
#SözümüzVarHareketi