Dünya kupasında ''Ulus devlet'' olmak
Dünya kupasını nefessiz ara vermeden izlemeye devam ediyorum.
Dikkatimi çeken en önemli hadise maça gelen seyircinin ülkesinin bayrağına ve renklerine sıkı sıkıya sarılmalarıdır.
Bu turnuvanın en başında benim favorim Kostarika olmuştu.
Penaltılarla talihsiz bir şekilde elendiler.
Maçları seyrederken sürekli fakir geri kalmış ülkeleri tuttum.
Örneğin Cezayir-Almanya oynuyorsa Cezayir'i tuttum.
Kostarika- Fransa oynarken Kostarika.
İngiltere- Meksika Meksika'yı tuttum.
Yani mazlumu, fakiri, geri kalmışı tutma ezilenin yanında olma ruhum maçlarda da hiç değişmedi.
Örneğin Galatasaraylı olmama rağmen, Galatasaray -Elazığ maçında Elazığ'ı veya Gaziantep'i,Rize'yi tutmuşumdur.Almanya'nın Brezilyayı 7-1 yendiği maçta Brezilyalılarla birlikte üzüldüm.
Uganda doğumlu, Britanyalı yazar 1994 yılında yazdığı ''Futbol asla sadece futbol değildir'' adlı kitabıyla bir kez daha haklı çıktı.
Futbolda milliyetçilik, bayrak sevgisi, ulus sevgisi diz boyu giderken, bizim ülkemizde ''Ulus devletler bitti'' diyenlerle ilgili bir iki konuya değinmekte fayda var.
Bizim ülkemiz Türkiye kelimesinin içine bir çok farklı etnik kökeni sokmuş ve bu kelimenin üstüne de Türk bayrağını dikmiştir.
Türkiye kelimesine sıkı sıkıya sarılarak bu kelimenin içinde barınan farklı kültürler ve etnik kökenden insanlar kendisine yer bulmalı ve özgürce kendilerini ifade edebilmelidir.
Türkiye bayrağının ay yıldızlı bayrak olmasından rahatsız olmadan ''Ben Kürdüm,Türküm Ermeniyim, Rumum ''diyebilmelidir.
Nasılki Almanya da yaşayan yurttaşlarımız Alman vatandaşı olmanın sorumluluklarını yaşıyorsa, Kürt vatandaş da veya Türk vatandaş da misaki milli sınırları içinde ay yıldızlı bayrak altında yaşamayı içine sindirebilmelidir.
Bu yaklaşım içinde Türk Kürt'e, Kürt Rum' a,Rum Ermeni'ye üstünlük kurmamalıdır.
Herkes '' Demokratik cumhuriyet'' içinde özgürce kendisini ifade edebilmelidir.
Türk,Kürdün şarkısından türküsünden eğitiminden kitabından, dergisinden rahatsızlık duymadan yan yana yaşamayı öğrenmelidir.
Yaşarken kendimi ifade ederken, etnik köken üzerinde değil de, insan olmanın erdemlerinden yola çıkarak ortak paydalar oluşturmalıdır.
Bu anlamda Türkiye cumhuriyeti ulus devlet ve ulusalcılığı ırkçılık yapıyorsa, tek millet, tek bayrak, tek devlet içinde tek bir ırkın yani sadece Türklerin esamesi okunur diyorsa, diğer etnik kökenleri yok sayıyorsa, Türk ırkı üzerinden Kürdü, Ermeniyi, Rumu yok sayıyorsa onların kültürünü, kitabını,dilini, geçmişini, geleceğini tanımıyorsa ulus devlet ve ulusalcılık o zaman ırkçıdır faşisttir.
Bu manada Türkiye ulus devleti içinde ırkçı ayrımcı ötekileştirmeyen bir anlayış içinde elbette ulus devlet yaşamalıdır.
Bu anlamda Türkiye cumhuriyetini bir bahçe olarak düşünürsek bu bahçede tek bir çiçek olmalı diğer çiçeklere ihtiyaç yok deniliyorsa, bu anlayış ırkçı ve faşist ulus devlet anlayışıdır.
Bunun yerine, o bahçede bütün çiçekler olmalı, çiçeklerin azlığına çokluğuna bakmadan eşit bir şekilde sulanmalı ve eşit şekilde gübre verilmelidir.
Bu bahçede çiçeklerin tamamına zarar verecek kadar büyümüş ayrık otları varsa, elbette onlar da ayıklanmalıdır.
Bundan dolayı bu yaklaşım içinde devam eden ulus devlet yaşamalıdır.
Maçlara bakın yaşıyor da.
Eğer ulus devleti tek bir ırk üzerinden yani Türk ırkı üzerinde eleştiren ve bu devlet Türk ırkının ulus devletidir, bundan dolayı ulus devlet ölmelidir yok olmalıdır diyenler bir kez daha düşünmelidir.
Bin iki yüz yıldır beraber yaşadığımız bir kısım Kürt kökenli sevgili yurttaşlarımız, ulus devlet öldü bitti bundan dolayı bağımsız Kürdistan kurulmalı, Türk ırkı üzerinden tek bayrak, tek devlet, tek millet bitmelidir derken, Kürt ulus devleti kurulmalıdır diyorsan çelişki içinde olduğun apaçık ortadadır.
Bir taraftan Türk ulus devleti yok olmalıdır, o ömrünü tamamlamıştır derken, diğer taraftan Kürt ulus devletini savunmak apaçık bir çelişkidir.
Sonuç olarak ırkçı olmayan ,ayrımcılık yapmayan, her türlü fikrin özgürce kendisini ifade ettiği, ben Kürdüm,Ermeniyim, Rumum demekten korkmayan, özde kardeşçe eşit yurttaşlık kültürü içinde beraberce yaşamak herkesin ortak paydası olmalıdır.
Herkes köyünün,çocuğunun adını Kürtçe,Ermenice, Süryanice, Rumca koyabilmeli, demokratik cumhuriyet içinde kardeşçe bir arada yaşamalıdır.
Bunun için böyle bir özgürlük ortamında hiç kimse Türk bayrağından veya Türkiye bayrağından rahatsız olmamalıdır.
Dünya kupasını seyrederken her ulusun bayrağının dalgalandığını gördüğümde, bayrağının rengini yanaklarında, gözünün içinde,vücudunda resmeden insanları seyrederken sevgili ülkemin sevgili çiçek bahçesinin çiçek yüzlü insanları aklıma geldi.
Ne güzel beraberce yaşamak, ne güzel ayrımcılık, ırkçılık, bölgecilik, mezhepçilik, Kütçülük, Türkçülük,dincilik duygularından arınmış insan olmak.
Nereden nereye geldik, neymiş? ''Futbol asla sadece futbol değildir''