Türkiye’de akıllara durgunluk veren hızda siyasi gelişmeler yaşanıyor.
Her yaşanan gelişme Cumhuriyet Devrimi ekseninden kayan, kendini var eden değerleri unutturulan Türkiye için hayati önem taşımaktadır.
Bütün bu olup bitenleri çok iyi anlayıp, bunlar hakkında yorumlar yaparak tepkileri ortaya koymak, asıl olması gereken şeydir.
Fakat bizlere yani Türk Halkına sadece bilinmesi gerektiği kadarı öğretilmektedir. Medya organları ve sözde aydınlar, maalesef bu önemli konuları çok fazla dile getirmediği gibi dile getirilen kısımlar ise Türk toplumunun anlaması gerektiği kadar olmaktadır.Bunun yanında Türk halkını televizyon dizileriyle veya yarışma programlarıyla uyutup, çalışmaktan kalan zamanlarının bu şekilde geçirilmesi sağlanmaktadır.
Zaten ekonomik anlamda güçlü olmayan Türk Halkı da bu duruma karşı koyacak güçte değildir. Kişisel gelecek kaygısı yaşayan Türk Halkı, geçim derdiyle uğraşmaktan, kendilerine dayatılan hayatları yaşamak zorunda kalmıştır.Türk Halkı aslında ne gibi değerlere sahip olduğunu unutmuş, Türkiye’nin zenginliklerinin kendisine ait olmadığı algısına sahiptir.
Bu düşünce ışığında, emperyalizmin ve onların işbirlikçilerinin vatanın kanını emmesine engel olamayacak duruma gelmiştir. 90 yıl önce en büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, emperyalizme karşı kurtuluş savaşı veren, hemen arkasından cehalete, bilgisizliğe ve geri kalmışlığa karşı toptan mücadeleye giren Türk Halkına, asil bir Halk olduğu sistemli bir şekilde unutturulmuş, kendini var eden değerlerden Türk halkı teker teker kopartılmıştır. Bunu da din eksenli sahte politikalar uygulayan işbirlikçi iktidarlarla, emperyalist güçler çok güzel başarmıştır. Gelinen noktada toplumda duyarsızlık, sevgisizlik, tahamülsüzlük, bencillik ve saygısızlık hakim olmuştur. Böyle bir topluma da emperyalist yapılar, her türlü yönlendirmeyi çok rahat yapabilmektedir.
Yazının başında da belirttiğim gibi o kadar çok gelişme oluyor ki bunları takip etmek ve bunları yorumlamak gitgide zorlaşıyor. Karşı devrimin ülkeye sahip çıkma mücadelesi, Suriye’de olup bitenler, İran’ın durumu, AB ülkelerindeki ekonomik problemler, pkk terör örgütüyle en üst düzeyde olan ilişkiler, mevcut iktidarın ve muhalefet partilerinin kendi içindeki ve birbirleriyle olan mücadeleleri, yeni anayasa hazırlığı…. Bütün bunlar ülkemiz için hayati önem taşımaktadır.
Fakat bütün bunların tek bir ortak yanı var. Tamamı emperyalistlerin satranç tahtası gibi kullandıkları ,Türkiye’nin de içinde bulunduğu , Orta Doğuya hakim olma ve yönetme mücadelesinin bir ürünüdür.
Hakim olma mücadelesinde hedef İran'dır. Irak’a ilk müdahalenin yapıldığı günden beri aslında ilk hedef İran olmuştur. Enerji su ve maden kaynaklarının zengin olduğu bölge olan Orta Doğu’da güçlü ülkelerin varlığı, emperyalizmin asla işine gelmemektedir.Öncelikle Irak teslim alınmış , kendince bölgesinde güçlü olan Saddam devrilmiş, İran’a müdahale edebilmenin önü açılmıştır. Bu işin kolayca olabilmesi için bölge ülkelerin ve İran’a destek olan ülkelerin dizayn edilmesi gerekmektedir. Ayrıca Akdeniz’de üst pozisyonda olan Kıbrısın da siyasi olarak tam manasıyla ele geçirilmesi şarttır. Uzun süren siyasi propaganda sonucu öncelikle Kuzey Kıbrıs'ta siyasi değişime giden emperyalizmin bu oyunu, çok fazla uzun soluklu da olmadı. Bu değişime işbirlikçi iktidar da destek olmuş adanın birleştirilmesi için referandum bile yapılması sağlanmıştı.
Hakim olma mücadelesi içinde, yıllardan beri Türkiye için tehdit olma özelliği olan ve ilişkilerimizin iyi olmadığı Yunanistan ile olan ilişkiler, işbirlikçilerin iktidar olmasıyla normal seviyeye çekilmiş ortak bir ittifak sağlanmıştır. Emperyalizme hizmet edecek Türkiye iktidarı, batıdan herhangi bir tehditle karşı karşıya gelmeden görevini layıkıyla yerine getirecektir.
Bu hakim olabilme mücadelesi sonucunda kendi senaryolarını uygulayabilecek iktidarların ve muhalefetlerin Türkiye’de oluşturulması da ayrıca sağlanmıştır.Bunun yanında işbirlikçi sermaye sınıfı, medya ,sözde aydınlar ve gazeteciler yaratılmış veya satın alınmış, yüzünü NATO'dan çeviren tam bağımsız bir ülke isteyen, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan kişiler cezaevlerine atılmış ,Cumhuriyet kurumları ise tek tek ele geçirilmiştir.Türk Halkı,medyanın gücü kullanılarak tepkisiz, bilgisiz bir hale getirilip, ekonomik şartların ağırlığıyla düşünebilme kabiliyeti törpülenmiştir.
Emperyalistlerin başlattığı arap baharı, sırasıyla emperyalizmin düşmanlarını teker teker yok etmiş, hemen yanı başımızda olan Suriye’ye dayanmıştır. Suriye’deki iç savaşı başarıya ulaştırmak için ülkemizde bulunan işbirlikçi hükümet, medya ve sözde aydınlardan da yararlanılmıştır. Emperyalizme karşı dimdik ayakta duran Esad'ı devirebilmek için Suriye’deki etnik farklılıklar ahlaksızca kullanılmıştır. Hiç umulmadık bir şekilde Emperyalizm ve işbirlikçi iktidar, Suriye’de başarı sağlayamamıştır. Fakat bu işi zaman bırakarak bazı siyasi olgunlukların gelişmesi beklenmektedir.
Şimdi gelelim günümüze. PKK terör örgütünün silah bırakma ve sözde barış söylemlerine.İşin Terör Örgütü başını muhatap alma yönüne bakmadan ,sadece emperyalistlerin nasıl bir tezgah içinde olduğunu anlatmak istiyorum.
Türkiye’de asla ve asla hiçbir etnik sorun yoktur. Kürt kökenli Türk Halkının da böyle bir sorunu olduğuna inanmıyorum. Sadece emperyalistlerin ve onların işbirlikçilerinin bölgede oynadıkları bir senaryo vardır. Yıllardan beri sürdürülen ayrılıkçı propaganda, bölge halkının bilinç altına iyice yerleşmiştir. Bunun yanında bu ayrılığı körükleyen, terörle mücadele adı altında bilinçli veya bilinçsizce yapılan siyasi ve askeri hatalar vardır. Bütün bunların olması Türkiye’nin bölünmesine neden değildir. Terör örgütünün en başından en aşağıya kadar her kademesinde ajanlar bulunduğu gibi devletin en önemli noktalarına da ajanlar ve işbirlikçiler sızmıştır. Bu yüzden yapılan hataları, bugünleri planlayan emperyalistler devlet içine sızdırılan ajanlarına özellikle yaptırmıştır. Artık bölünmenin gerçekleşmesi için son perde oynanmaktadır.
Bu senaryoya göre söz verildiği gibi Kürdistan kurulacak, İran diye bir tehdit kalmayacak hem de güçlü bir Türkiye hayali son bulacaktır. Meşhur Büyük Orta Doğu Projesi nihayet yaşam bulacaktır. Artık ok yaydan çıkmıştır. Önümüzdeki dönemde Türkiye’de önce bir barış havası esecek. Yerel seçimlere bu havada giren, Türkiye’deki mevcut siyasi işbirlikçi iktidar daha fazla güçlenecek, emperyalistlerin emrinde çalışmaya devam edecektir. Bu esnada ayrılıkçı Kürt kökenli kişiler siyasi alanda güç sahibi olacaklar, yeni anayasa ile özerk bir yapı isteyeceklerdir. Ayrıca kendilerine ait olduklarını düşündükleri bölgelere yatırımlar yapılmasını isteyecekler, ekonomik olarakta ayakları üzerinde durabilen bir bölge inşa etmeye çalışacaklardır. Bütün bunların karşılığında önce Suriye daha sonra İran’a olan müdahalede, emperyalistlere ve Türkiye’ye destek olacak, sorun çıkarmayacaklardır. Günümüzde Suriye’de yaşanan başarısızlık ancak bu şekilde bertaraf edilecektir. Bu esnada Türkiye, toprak olarak da bölgede etkinlik olarak da emperyalistlerin izin verdiği ölçüde büyüyecektir.
Peki daha sonra ne olacak. Türkiye için işin en zor kısmı başlayacaktır. Anayasal düzenlemeyle de özerk olan ayrılıkçı Kürt kökenliler, İran’dan, Suriye’den de alınan topraklara ,Türkiye’den katılacak topraklarla bir Kürdistan kurmayı isteyeceklerdir.Ekonomik ve alt yapı olarak kendine güveni gelen ayrılıkçı Kürt kökenliler, bağımsız bir ülke olmayı talep edecek, yoğun bir değişime uğrayan Türkiye Cumhuriyeti de buna engel olamayacaktır.Böyle bir durumla karşılaşıldığı vakit,Türk Halkı Cumhuriyet değerlerinin en önemlisi olan ulusalcılıktan uzak bir halde bu bölünmeye engel olamayacaktır.
İşte şimdilerde oynanan senaryo sadece bundan ibarettir.
Artık kafamızı kaldırmanın, olan biteni iyi anlayıp yorumlamanın ve buna engel olmanın zamanı geldi. Emperyalistlerin bizleri kendi araçlarıyla teslim almasına engel olalım. Akşamları eve geldiğimiz vakit Türkiye’de olan bitene aile içinde zaman ayırıp konuşalım. Genel değerlendirmeler yapıp bunları etrafımızla paylaşalım.Haber programlarının ve sözde aydınların her söylediklerine inanmayalım.Önümüze gelen bütün gelişmelere şüpheyle yaklaşıp gerçeği araştıralım.
En önemlisi de Cumhuriyet değerlerinden ve tam bağımsız Türkiye sevdamızdan asla uzak kalmayalım.