Recep Tayyip Erdoğan (RTE), 23 Nisan 2014 günü TC. Devleti’nin Başbakanı olduğunu unutarak, “kendini 3-5 dakikalığına koltuğuna oturttuğu bayram çocuğu sanarak” yersiz ve gereksiz bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamanın ve daha önce Ermenistan ile yapılan ikili ilişkilerin iyi komşuluktan daha çok, ABD’nin hoşuna gitmek için olduğu açıktır.
Taziye yersiz ve gereksiz olur mu? Elbette ortada birilerini üzen bir durum varsa, onun acılarını hafifletmek, yanında olduğunu hissettirmek için taziye sunulur. Çünkü bu gün ona gelen acı, yarın bize de gelebilir diye düşünülür.
Kişilerin taziyesi gerekirse bazı düşmanlıkları ya da kırgınlıkları bile yok sayarak yapılır. Bu davranış insan olmanın gereğidir.
Devletin taziyesi ise birilerine şirin görünmek, karşı tarafın eline koz vermek, kendi ülkesini suçlamak ve küçük düşürmek adına yapılmaz; yapılmamalıdır! Bunun için tüm demokratik ve uygar ülkelerde olduğu gibi, bir ülkenin dış politikası hükümetlerin değil, devletin politikası olur!  “Oğlum ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın demiştim!” sözü gibi herkesin “Devlet Adamı” olamayacağı da görünmektedir.
RTE’nin bu sözleri, kendi yazdıkları tarihi tüm dünya ülkelerine dayatmak isteyen ve bu konuda da epeyce yol almış olan Ermenistan’a çok iyi bir malzeme olmuştur. Bunun peşinden daha önce söyledikleri gibi tazminat ve toprak talebi de gelebilir. Tarihi gerçekten bilen biri “Tehcir Olayı” ile “Soykırım” kavramlarının çok farklı olduğunu da bilmek zorundadır. 
Tehcir; -savaş sırasında bizi arkadan vurmaya kalkmış olsalar da- ülkemizin özellikle savaş alanı içinde kalabilecek silahsız sivil Ermeni vatandaşlarını bir zarar görmemeleri için, önce ülke içinde belirli toplanma noktalarında toplayıp, sonra Suriye’deki genel toplanma noktasına gönderilebilmeleri için yapılan Devletin planlı bir uygulamasıdır. Bu planda, hangi noktalarda toplanılacağı, hangi yolların ve ulaşım araçlarının kullanılacağı, hangi yerlerde sağlık ve gıda yardımı alınacağı, koruma müfrezeleri gibi tüm ayrıntılar önceden belirlenmiş ve ilan edilmiştir. Tehcir’de amaç; sivil halkın hem düşmanlardan, hem de savaş nedeniyle ülke içinde oluşabilecek başıbozuk çetelerden korumaktır.
Ermenilerin Ruslarla birleşerek ülkemize baş kaldırdığı, Tehcir’den önce Van ve Erzurum illerinde ve ilçelerinde sivil Türk vatandaşlarımızı nasıl katlettikleri de göz önüne alınırsa, Devletimizin intikam duygusuyla değil, tamamen insancıl duygularla hareket ettiği ve günün en iyi çözümü olarak bu yola başvurduğu açıktır. Bu ülkenin kurtarıcısı ulu önderimizin bizimle savaşırken Çanakkale’de ölen Anzak askerleri için “Onlar artık bizim çocuklarımızdır!” diyebilen ve tüm dünyanın önünde eğildiği insani tavrı ortada iken, Ermeni vatandaşlarımıza bir soykırım uygulandığını söylemek ne denli inandırıcı olacaktır?
Şimdi kalkıp bu ülkenin başbakanının “Tehcir nedeniyle Ermeniler bizim tarafımızdan öldürülmüştür, katliamın nedeni tehcirdir, dolayısıyla bir Ermeni soykırımı yapılmıştır, özür dileriz, bunu kabul ediyoruz” anlamına gelen açıklamaları nasıl kabul edilebilir?
Soykırım; bilinçli ve planlı olarak, uzun süreler içinde bir halkın ya da bir bölümünün Devlet desteği ile yok edilmesidir. Eğer 1915’te Türkler Ermenilere soykırım uyguladı diyecek olan varsa, önce tarih bilgisini ve bu gerçekleri gözden geçirmelidir. Nedense en çok bu söylemi kullananların ABD’nin Kızılderililere, Almanların Yahudilere, Afrika’da bazı kabilelere yaptıklarını unutuveriyorlar!... İnsanların öldürülmeleri konusunda ise Irak işgalinde ABD’nin milyonlarca sivili öldürdüğünü, şu anda Arap Baharı adıyla kışkırttıkları ve kendilerini Müslüman sayan terör örgütlerinin işlemekte oldukları cinayetleri de görmek gerekiyor.
RTE, TC. Devleti’nin ağırlığına yakışmayacak şekilde, bu tarihi gerçekleri görmezden gelerek büyük bir yanlış yapmıştır!... Ermenilerin sadece kendilerinin ve üç-beş yandaş devletin inandığı Soykırım yalanı, dünyanın bağımsız tarihçileri tarafından reddedilmektedir. Olay, savaşın zorunlulukları içinde en iyi çözüm olan Tehcir uygulamasıdır. Asla bir Soykırım yoktur. Bu nedenle Ermenilerin soykırım anıtları da, bu konudaki yanlı propagandaları da her geçen gün ciddiyetini kaybetmektedir.
Tehcir sırasında o günün koşullarına göre yetersiz olanaklar, mevsim koşulları, henüz yeterince denetlenemeyen iç isyanlar ve bunların doğurduğu yerli-yabancı çeteler, göç sırasında veya göç başlamadan istenmeyen ölümlere neden olmuştur. Ancak bu asla Devlet eliyle yapılmış kasıtlı ve planlı bir olay olmadığı gibi, Devlet tüm olanaklarını bu acıların önüne geçebilmeye harcamıştır. Tarihi kayıtlar incelendiğinde Türkiye Devletinin tehcir sırasında görevini yeterince yerine getiremeyen Türk görevliler hakkında ağır cezalar uyguladığı da ortadadır.
RTE’nin “Diplomatik nezaket” kuralları içinde savaşta zarar görenleri anması yerine, tehciri soykırım gibi görüp taziyede bulunması, Devlet ciddiyetine yakışmadığı gibi Devletin elini de zayıflatmıştır. Şimdi; Ermenistan ve destekçilerinde “Madem TC Başbakanı böyle kabul ediyor, o zaman biz haklıyız” diyecekler sıraya girmeye başlayacaktır. Bu söylem TC Devleti’ne hiçbir şey kazandırmadığı gibi tersine kaybettiricidir. 
Ama RTE’nin bu sözleri laf olsun diye söylemediği de açıktır. Son zamanlarda neredeyse AB ve ABD tarafından üzeri çizilen RTE, onlara şirin görünme ve eski konumuna dönebilme isteğinde görünmektedir.
Ne yazık ki ülkemizde dış siyaset Devletin değil, kişilerin siyaseti haline getirilmiştir!... Bu yol ve bu düşünce tarzıyla demokrasiden her geçen gün uzaklaşılmakta; farklı rejimlere doğru yol alınmaktadır.