Ülkeler birbirlerine akrabalık bağı ile değil, çıkar ilişkilerine göre bağlanır. Sınır komşuluğu bazı zorunlulukları getirse de her komşu ile akraba olmamız gerekmeyebilir. Bazen de sınır ötesi, hatta okyanus ötesi ülkelerle ilişkiler zorunlu olabilir. “Uzaktaki dosttan yakındaki düşman iyidir” atasözü de bizimdir.

Yüzlerce yıllık geçmişi olan, tarih yazmış bir millet ve devletiz. Geriye dönüp baktığımızda kimler gelmiş, kimler geçmiştir. Küçücük bir aşiretten kıtaları birleştiren imparatorluğa ulaşmış, oradan da bu günkü sınırlarımızdaki son devletimize gelmişiz. (Bu arada Kanuni de 30 yıl mı at sırtında gezmiştir?)

Tarihimizde bundan önce kurulmuş 16 Türk devletinden söz edilir, 17. ise KKTC’dir. Bu rakamlara bakınca acaba devlet kurmak kadar yıkmakta da ne kadar marifetli olduğumuz mu anlaşılıyor dersiniz?

Geldik bu güne; 90 yıl kadar önce son olarak koca imparatorluğun yıkıntılarından kurtarabildiğimiz topraklarda kurduğumuz son devletimiz nazara gelmiş de sanki çatlamak üzere!

Ülkemizin coğrafi konumu bir yandan en büyük şansı iken öte yandan da sıkıntısıdır. Dünyanın olmazsa olmaz gereksinimi olan enerji kaynaklarının ortasında, Asya’yı Avrupa’ya, soğuk kuzeyi sıcak Akdeniz’e bağlayan çok önemli bir yerdeyiz. Bu durum en yakınımızdakilerden okyanus ötelerine kadar birçok devletin iştahını kabartmaktadır.

Durum böyle olunca hiçbir ülke devletimizin güçlü olmasını, bulunduğu coğrafyada söz ve karar sahibi olmasını asla istemez. Bunu da bizi yönetmeye kalkanların hiç, ama hiç unutmamaları gerekir.

İşte bu ahval ve şerait içinde yıllardan beri bizi özel işlerinde maşa gibi kullanmak isteyenlerin başında gelen okyanus ötesi ülke, yine elini bizim cebimizden çıkartmamaktadır. Son yıllarda bizi yönetenleri özel yöntemlerle belirleyen coniler, şimdi de orta doğuda yürürlüğe koyduğu ünlü BOP projesini yürütebilecek kişilerle birlikte hareket ediyorlar.

BOP nedir diye sorarsak; artık köylümüz Mehmet Ağa bile bunun; ABD’nin orta doğudaki dengeleri kendi lehine olacak şekilde, 22 ülkenin coğrafi ve siyasi yapısını değiştirmek olduğunu söyleyecektir. Yani daha önce birçoğunun cetvelle çizilmiş sınırları, bu defa da ABD ve yandaşı işgalci devletlerce kendilerince uygun görülen şekilde yeniden çizilecektir. Ayrıca siyasi rejimleri de daha demokratik(!) bir rejime çevrilecektir! Tabi bu nasıl olacaksa! Örneğin her yıkılan devlette rejime ağırlığını koyanların cumhuriyetçi ya da demokratlar değil de, dünyada adı terörle yan yana anılan İslamcı örgütler olması özellikle düşündürücüdür.

Bu proje çok bereketlidir; bir ülkeden birkaç devlet çıkarmayı amaçlamaktadır. Örneğin Irak şu anda resmen olmasa da 3 parçadır. Diğerlerinde de böyle bölünmeler, dolayısıyla güçsüz ve ABD’ye muhtaç devletçikler yaratılması hedeftir.

Peki; BOP’tan bize ne diyebilir miyiz? Hayır, üzülerek söyleyelim ki ülkemiz de hedefteki bu 22 ülkeden biridir, sadece en uygun zamanın gelmesini beklemektedirler! Bunu neye dayanarak söylediğimi soranlar olacaktır. Bunu anlamayanların Sayın Başbakanın en az 3-4 TV konuşmasında;

Kendisinin BOP eşbaşkanı olduğunu,

Bunun kendisine bazı sorumluluklar getirdiğini,

Bu projenin çok önemli olduğunu,

Hatta Diyarbakır’ın bu projenin başkenti olacağını,

(En son da ülkemizin bir NATO toprağı olduğunu;)

Kendi ağzından dinlemelerini öneririm!

E; o zaman geriye ne kalıyor? Herkes görevini de, sorumluluğunu da bilecek! Yoksa adama hesap sorarlar.

İşte bu ahval ve şerait içinde nereye doğru gittiğimizi bir kez daha düşünmeliyiz. Elimizde bizi bu kadar kuşkuya düşürecek hangi veriler olduğuna da bir bakalım:

1-Resmi görevlendirme ile BOP eşbaşkanı olduğumuz bizzat Sayın Başbakanın ağzından bildirilmiştir.

2-PKK denen terör örgütü yıllardır ABD’nin koruması altındadır. Irak’ın işgalinde 36. paralel dayatması bunun net bir göstergesidir. Bu eylemle sözde Kürdistan’ın temeli atılmıştır.

3-Daha önce Libya örneğinde de olduğu gibi, Suriye ile durduk ve anlamsız yere kavgalı olmamız, sonunda bu sahada tek başına bırakılmamız yönetenlerimize hala bir ders olamamıştır. İstenen, Türkiye’nin Rusya-Çin-İran-Suriye çizgisinde muhalif ve yalnız bırakılmasıdır. Bu sıkıntı bizi biraz daha ABD’nin kucağına doğru itmektedir. (Patriot füzeleri acaba gerçekten neden sınırımıza konacak; ya da daha önce neden Malatya’ya Radar üssü konulmuştu?)

4-İçeride PKK/İmralı ile halkımızın bilgisi dışında, ama birilerinin bastırması sonucunda yapılan görüşmeler, verilen sözler artık yerine getirilmek zorundadır. Halkımız bir süre daha başarılı bir şekilde uyutulabilmiştir. Ancak artık mızrak çuvala sığmamaktadır. İnkâr edilen tüm görüşmeler, gizli-açık anlaşmalar ortalığa dökülmüştür, şimdi uygulama zamanıdır.

5-Ana dilde savunma hakkı sanki yasalarımızda yok gibi yeniden verilmektedir! Peşinden ana dilde eğitim dayatılmaktadır. (Valileri de halk seçsin sözü kaza ile mi söylenmiştir?) Asıl amaç, eyalet yasası ile başlayan yavaş yavaş bölünmenin resmileşeceği günlere doğru gidilmektedir.



Hedef bellidir. Proje ortadadır. Sorumluları görev başındadır. Bu işin sonunda BOP gerçekleşecek; yani 22 ülkeden biri olarak coğrafi sınırlarımız ve idari rejimimiz değişecektir!

Ancak bu koşullar demokratik bir cumhuriyette olamaz. Bu nedenle ülkemizdeki demokratik sistemin değiştirilmesi gerekmektedir. İşte bu gün “nasıl olursa olsun; ama mutlaka benim Başkan olacağım bir Başkanlık Sistemi olsun” isteği halkımıza dayatılmaktadır! Türk Tipi Başkanlık!...

Ancaaaaaaaaaakkkkkkk!

Cumhur’a, yani halka başkan olabilmek için bizim sistemimizde Cumhurbaşkanlığı makamı vardır. Ancak BOP projesinde bu yetmez! Halk adamdan hesap sorar! O zaman ne yapılacaktır? Cumhurun hesap soramayacağı bir sistem oluşturup ona başkan olmak! İşte ana hedef budur!

Son olarak bir soru da benden:

Eşbaşkandan cumhura başkan olur mu, olmaz mı?

Karar ve geleceğinizi belirlemek sizin!



(*) Bu başlığı bana çok sevdiğim bir arkadaşım verdi, bende içini doldurmaya çalıştım.