Başbakan Davutoğlu, Esenboğa'da rehinelerle buluştu, unutulmayacak fotoğraf karaleri
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, serbest kalan Türk rehineler ile birlikte Ankara Esenboğa Havalimanı'na gelerek açıklamalarla bulundu. Davutoğlu, "Provokasyon yapanlara seslenen Davutoğlu, "Bugün bir bayram günüdür. Sadece Musul'dan gelen değerli kardeşlerimiz ve onların aileleri için değil. Hakkari'den Edirne'ye Artvin'den Muğla'ya bütün bir milletimiz için bayram günüdür. 3 ayı aşkın bir zamandır gece ve gündüz onları hayal ettik. Rüyalarımıza girdiler" dedi.
onuşmasında rehinelerin Türkiye'ye getirilmesi için 'Şimdi şükür zamanı' diyen Davutoğlu, "Bugün bir bayram günüdür. Sadece Musul'dan gelen değerli kardeşlerimiz ve onların aileleri için değil. Hakkari'den Edirne'ye Artvin'den Muğla'ya bütün bir milletimiz için bayram günüdür. 3 ayı aşkın bir zamandır gece ve gündüz onları hayal ettik. Rüyalarımıza girdiler. Gözümüzün önünden hiç gitmediler. Hep onlarla düşündük. Onlarla uyuduk, onlarla kalktık. Çocuklarımızı okşadığımızda cumhurbaşkanımızla birlikte onları düşündük. Torunlarımızı okşadığımızda buradaki Deniz'i Ela'yı düşündük. Hep bir aile gibi, tek bir yürekle dualar ettik. Şimdi bayram zamanı. Şimdi şükür zamanı" diye konuştu.
Rehin tutulan yakınlarını bekleyen ailelerin süreç içerisinde ümitlerini kaybetmediklerini ve bekleyen ailelere 'Provokasyonlara gelmeyin' dediklerini belirten Davutoğlu, "Ben her şeyden önce değerli Başkonsolosumuza ve bütün ekibine teşekkür ediyorum. Öztürk kardeşim, aynı zamanda aynı zamanda diplomasi anlamında meslektaşım ve ekibi, vakur ve metin bir şekilde beklediler. Baş eğmediler. Dimdik durdular. Neyi temsil ettiklerinin bilinci ile hep devletlerine ve her an arkalarında olan milletine güvendiler. Bugün o onurla sabırla bekleyişin hasretle buluşmayla noktalandığı gün. Hepsini sizler adına bağrıma basıyorum. Alınlarından öpüyorum, kucaklıyorum.
Ümitlerini hiç yitirmedikleri için onların ailelerine, eşlerine, çocuklarına, babalarına teşekkür ediyorum. O aileler ki bu kadar zor bir zamanda hiçbir karamsarlığa kapılmadılar. Bazılarını bizzat ben aradım. Söylediğimiz şey şuydu. Ne olur sabredin. Provokasyonlara gelmeyin. Yapacağınız açıklamaların her birinin bir sonucu olduğunu görün. Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve hükümetine güvenin dedik. Güvendiler. Onlar biliyorlardı ki yurt dışında bu al bayrağı dalgalandırmanın bazen bedeli olur. Bundan hoşlanmayanlar, Türkiye'ye dönük olarak hesabı olanlar, bazen bazı çalışmalar içine girerler" dedi.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti: "Bu zaman zarfında ailelerimizi provoke etmek için çok çalışan oldu. Yüreğimize taş bastık. Dediler ki 'Bunlar seçim malzemesi olarak kullanılacak.' Dediler ki 'Bunlar cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrasındaki süreçler için değerlendirilecek.' 'Aslında gizli bir işbirliği var' dediler. Yüreğimize taş bastık. Ama şu manzara dünyaya ve o provokatörlere gösterdi ki bu devleti idare eden Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri kendi vatandaşının bir tek saç telini bile dünyaya ve aleme değişmez. Onların bir tek saç teline zarar gelmesindense bütün makamları terk ederiz. Bütün mevkilerden fedakarlık ederiz.
Canımızdan dahi fedakarlık ederiz ki tek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kılı bile incinmesin. Onlar bu bilince sahip değillerdi. Onlar bu ailelerin acılarını paylaşmaya hazır değillerdi. Bu aileler acı ile evlatlarını beklerken onlar bu ailelerin acıları üzerinden siyasi operasyon yapmaya kalktılar. Şimdi konuşma vakti. Bu aziz millet acı ve keder günlerinde acı ve keder üzerinden siyasi operasyon yapmaya kalkanların da maskelerini indirir. Bugün maskeler inmiştir. Gece yarısı kalkıp bu kardeşlerimiz için secdeye kapananları biliyorum. O secdeye kapanan alınlardan da aynen bu kardeşlerimizin alınlarından öptüğüm gibi öpüyorum."
Provokasyon yapanlara seslenen Davutoğlu, birlik çağrısı yaparak "O provokasyon yapanlara sesleniyorum. Muhalefet yapmak adına her gün bu kardeşlerimizin canını tehlikeye atmak pahasına bizleri bazı açıklamalar yapmaya zorlamaya çalışanları da biliyorum. Onlara sesleniyorum. Gelin bari bugün bu sevinci paylaşın. Artık spekülasyonları bırakın.
Bir kere de bu millet ne hissediyorsa onu hissedin. Bu milletle üzülün bu milletle ağlayın. Ben Öztürk Bey'i alnından öperek Musul'a gönderen Dışişleri Bakanı olarak şimdi gururla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bir kez daha alnından öpüyorum. Bu milletin evlatları fedakarlık yapmak gerekirse kimseye sormazlar. Canlarını ortaya koyarlar" ifadelerini kullandı.
49 Türk rehinenin nasıl bir çalışma kurtarıldığını anlatan Başbakan Davutoğlu, "Bugün günlerdir süren çalışmalar sonrasında gece saat 11.30 civarında bu kurtarma çalışması nihai aşamasına gelmişti. Emin olunuz ki aylardır bugünler için çalıştık, gayret sarf ettik. Bu çalışmalar esnasında son derece gayret sarf eden ve büyük emekle çalışan Milli İstihbarat Teşkilatı mensuplarımıza da teşekkür ediyorum. Onlar hakkında başta müsteşarımız olmak üzere ne tür karanlık komplolar tertip edildiğini hepiniz biliyorsunuz. Güvenlik birimlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, emniyet mensuplarımız, MİT mensuplarımız omuz omuza çalıştılar.
Öyle isimsiz kahramanlar var ki bu çalışmada. Dün gece vatandaşlarımızı alıp getiren ve belki de yüzünü hiçbir zaman görmeyeceğiniz yolda karşılaştığınızda tanıyamayacağınız öyle isimsiz kahramanlar var ki Allah onlardan razı olsun. Bir gün acaba buradan kara bir haber gelir mi diye siyasi hesap yapanların oyunlarını bozan bu kardeşlerimin hepsini alnından öpüyorum. Milletimiz adına teşekkür ediyorum. Bizim için bir kişi 75 milyon kişidir. 75 milyon kişi de bir kişidir" şeklinde konuştu.
Konuşmasının sonunda uluslararası topluma hitap eden Başbakan Davutoğlu, "Biz ayrılığın ne olduğunu son 3 ay içinde derinden hissettik. Biz acaba yarın ya da 1 saat sonra ne olacak diye kaygıyla beklemenin nasıl ızdıraplı bir süreç olduğunu 49 kardeşimizle derinden hissettik. 4 sene Suriye'deki zulme sessiz kalan daha sonra Irak'takilere ve Filistin'dekilere sessiz kalanlara sesleniyorum. Biz güçlü bir devlet olarak bu kardeşlerimizi bu kardeşlerimizi buraya getirdik. Ama ya vatanlarına kavuşamayanlar? 1,5 milyona yakın Suriyeli mülteci kardeşimiz. Dün Kobani'den giren kardeşlerimiz. Onlara kim sahip çıkacak? Onlara, o yetimlere sahip çıkmanın vaktidir.
Bizi bu kardeşlerimiz için sınırlarımızı açtığımız için tenkit edenlere sesleniyorum. Nasıl bu 49 kardeşimizin canı bizim için azizse bilsinler ki Suriye'de ve Irak'ta yaşayan her bir kardeşimizin canı azizdir. Bize doğru Anadolu topraklarına sığınmaya gelen her kim olursa sen kimsin diye sormayız. Dinin, mezhebin ne diye sormayız. Bu Anadolu toprakları ana kucağıdır, gelin deriz. Şimdi uluslararası toplumun harekete geçme vaktidir" dedi.