SAĞLIK

Kadınların en sık karşılaştığı hastalıklar

Obezite: " 'Obezite' ya da halk arasında bilinen adıyla 'şişmanlık'. Vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. 'Diyet' sıkıntılı bir kelimedir. Arapça'da 'suçlunun ödediği paha, değer', Fransızca'da 'sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni, perhiz, rejim', İngilizce'de 'günlük gıda alımını oluşturan maddelerin tümü' olarak tanımlanır. Kilo problemi olan kadınların sürekli kısıtlamalı gıda ya da farklı özellikte yemek düzeni uygulaması yanlıştır. Zayıflama diyeti diye bir şey yoktur. Diyetler sadece hastalıklar için vardır. Eğer bir kişinin biyokimyasal bir sorunu yoksa yani tiroid bezleri fonksiyonları iyi çalışıyorsa, beynindeki leptin hormonu iyi çalışıyorsa, kilo vermemesi için hiçbir neden yoktur. Bir kişi günlük yaşamında dengeli beslenmeyi öğrenirse, spor aktiviteleri yaparsa sorunu olmaz. Hastalığı olmayan insanlar için hesap çok basit 'yediğinden fazla harca, kilo alma'. Ama bunları yapmasına rağmen kilo vermekte zorluk yaşıyorsa doktor başvurusu ile hastalık araştırılması doğru uygulama olacaktır."

KALP HASTALIKLARI: "Kadınlarda kalp krizi görülme sıklığı sanılanın aksine erkeklerden az değildir. Özellikle 60 yaşından sonra kadınlar erkeklerle eşit duruma gelmektedirler. Bunun yanında kadınlarda olumsuzluk hastalığın tanınması ve tedaviye yanıtta da devam etmektedir. Araştırmalar, ilk kalp krizini izleyen 1 ay içinde ölüm riskinin, 6 ay içinde de ölüm riski ve yeniden hastaneye yatma gereksiniminin erkeklere göre kadınlarda daha yüksek olduğunu göstermektedir. İlk kalp krizinden sonra kadınlarda ölüm riskinin erkeklere göre yüzde 70 daha fazla olduğu saptanmıştır. Kadın hastalara sigara içmemelerini, yağlı yiyeceklerden ve dolayısıyla obeziteden kaçınmalarını, yüksek tansiyonlarını takip ettirip gerekiyorsa düzenli ilaç kullanmalarını, düzenli beslenme ve haftada en az 3 kez 45 dakika düzenli spor aktivitelerinde bulunmalarını, stres ve depresyondan kaçınmak için ise günlük yaşamlarında stres yönetimini iyi yapmalarını tavsiye ediyoruz."

ANEMİ (KANSIZLIK) "Anemi (Kansızlık) hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre dünya sağlık örgütü tarafından kabul edilen kriterlerin altında kalmasıdır. Bu kriterler erişkin erkeklerde 13 g/dL, kadınlarda 12 g/dL nin altı kabul edilir. 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda 11 g/dL nin, 6–14 yaşlarda 12 g/dL nin altı anemidir. Yetersiz demir içeren gıda alımı, adet görme (menstrüasyon) nedeniyle ortaya çıkan kan kayıpları, vitamin mineral eksikliği derken kansızlığın pek çok nedeni vardır. Ekonomik ve sosyal nedenlerle sağlık hizmetlerine erişemeyen kadınlarımızda kansızlığın nedeni genellikle beslenme ve bilgi eksikliği iken, üst sosyoekonomik grupta yer alan kadınlarımızda fit olmak adına, yani estetik nedenlerle ya da vejetaryen diyetten ötürü et yememekten kaynaklanan "sosyetik anemi" görülebiliyor. Kansızlık vücudun direncini düşürüyor, beyin yeterince beslenemiyor, tansiyon düşüyor. Yorgunluk, halsizlik, depresyon, enfeksiyona eğilim gibi başka arazlar ortaya çıkıyor. Kadınlar çoğu kez yavaş yavaş ortaya çıkan şikâyetleri kanıksıyor. Kendi normali bu zannederek yaşıyor. Kan sayımı, demir, demir bağlama kapasitesi, gaitada gizli kan testi, b12 vitamin düzeyi, folik asit vitamin düzeyi ölçümü yapılarak basit tarama yapmak mümkün olabilir. Basit bir kan testi ile saptanacak bu tür anemilerin tedavisi de aslında basit. Soruna göre beslenme alışkanlığını değiştirilmesi, dışarıdan demir, B12 ya da folik asit takviyesi ile yıllardır süren problemlerden kurtulabilirsiniz. Halsizlik, yorgunluk ve depresyon gibi problemlerin ortadan kalktığın şaşkınlıkla gözleyebilirsiniz."

BEL AĞRISI: Bir gün okullarda "Doğru Oturma" dersleri verilmeye başlandığında azalması beklenen bir şikâyettir "Bel Ağrısı". Belimiz omurganın en çok yük taşıyan bölgesidir. Bel ağrısı en sık rastlanılan ağrı nedenlerindendir. İnsanların %80'ninin hayatlarının bir döneminde mutlaka bel ağrısı deneyimi vardır. Bel ağrıları birçok ülkede iş gücü kayıplarında ikinci sırada yer almaktadır ve üretimin azalmasına neden olur. En sıklıkla 40 yaş civarındadır ve bazı araştırmalara göre 45–54 yaşlarında çok sıktır. Hastaya, işe ve ülkeye maliyeti yüksek, bununla beraber önlenebilirliği mümkün bir şikâyettir. Bazı araştırmalarda kadınlarda bel ağrısının daha sık görüldüğü saptanmıştır. Bel ağrısının birçok değişik nedeni olabilir. Basit bir kas spazmından, enfeksiyona, karın içindeki organ hastalıklarına ya da tümörlere kadar birçok neden söz konusudur. Özellikle gebelik dönemi yaşayan ve doğum yapan kadınlarda bel bölgesi etkilenir. Ağırlık merkezi değiştiğinden bel ağrılarına yatkınlık erkeklere göre daha fazladır. Gebelik ve doğum öncesi bel kaslarını kuvvetlendirmek, gebelik ve doğuma uygun egzersizler yapmak, sakınılması gereken hareketleri yapmamak koruyucu tedavi olacaktır. Günlük hayatta doğru oturmayı öğrenmek, doğru eğilip kalkmayı, doğru olarak yük kaldırmayı öğrenmek uygun tedbirlerdir. Alışkanlıkları değiştirmek zaman ve dikkat gerektirir. Dolayısı ile "Alışkanlıkları değiştirmeyi önemsemek" başarının birinci kuralı olacaktır. Ortaya çıkan bel ağrılarını tanı ve tedavisi için vakit kaybetmeden iç hastalıkları, fizik tedavi ve ortopedi doktorlarına başvurabilirsiniz. Bu nedenle bel ağrısı mutlaka dikkate alınmalı ve hekime başvurulmalıdır

KEMİK ERİMESİ: "Osteoporoz veya Kemik erimesi, kemik metabolizmasındaki bir bozukluk sonucunda kemikteki protein örgüsünün seyrelmesiyle iskelette ortaya çıkan ve kemiklerin çok kolay kırılabilmesine sebep olan bir hastalıktır. Kemik erimesi de kadınlarda çok yaygın görülen bir başka hastalıktır. Aslında daha hamilelik döneminde fetüsün gereksinim duyduğu kalsiyum, eğer anne beslenmesinde yeterli miktarı sağlamıyorsa annenin dişlerinden, kemiklerinden çekilir. Anne rahmindeki bebek annenin kalsiyum kaynaklarını bir depo gibi algılılar ve hepsini boşaltabilir. O nedenle, gebelik esnasında süt, yoğurt peynir gibi kalsiyum kaynakları ve dışarıdan kalsiyum takviyesi şarttır. Hamilelik olmasa da, ileri yaşlara hazırlık için henüz genç yaşta yeterli kalsiyumu sağlayacak bir beslenme alışkanlığı kazanmak çok önemlidir. İleri yaşlarda kullanılabilecek osteoporoz ilaçları varsa da, hastalık başlamadan önlemini almak he zaman çok daha etkili ve doğaldır. Rafineri gıdalardan, kolalı içeceklerden uzak kalmak, yeşil yapraklı sebze, meyve ve tahıl ağırlıklı ve dengeli beslenmek çok önemli. Kemiklerimiz sadece süt ve yoğurt ile gerekli yoğunluğa erişemez, çünkü sadece kalsiyumdan oluşmuyor. Kemik yapısında kalsiyum yanı sıra kollojenler, magnezyum, fosfor, K, B, C vitaminleri, folik asit, proteinler gibi yapıtaşları da önemlidir. Menapozda östrojen hormonu azalınca kemik eriten hücreler daha fazla çalışır. Hiç şikâyet olmaksızın olabileceği gibi özellikle sırtta kemik veya kaslarda ağrılar olabilir. Yük taşımayla şiddetlenebilir. Uzun süre devam eden künt ağrılar olabilir. En önemli tedbir varsa şikâyetlerimiz doğru tespit edip doktorumuzla paylaşmaktır. Bazı mineral, vitamin hormon ve kan biokimya testleri, çeşitli grafiler ve kemik ölçümü doktor tarafından istenebilir. Gelişen tıp sayesinde, bugün kemik dansitometri denilen kemik ölçümü yapılarak riskinizi anlayabilirsiniz. Henüz başlangıç aşamasında yakalanacak osteoporoz tedavisi ve ilerlemesinin önlenmesi daha kolaydır."

İDRAR KAÇIRMA: "Üriner inkontinans, mesaneden kişinin isteği dışında idrar kaçırması demektir. İleri yaşlarda dokulardaki gevşemelerden kaynaklanan idrar kaçırma kayıtlarda geçtiğinden daha yaygın. Önemli bir hasta grubu utandığı için dile getiremediği problemi ile yaşamayı seçiyor. İdrar kaçırma, kadınların sosyal hayatını öylesine kısıtlıyor ki, sıkıştığında tuvalete yetişememe ve kötü bir kaza yaşama korkusuyla çoğu eve kapanıyor ve dışarı çıkmamayı tercih ediyorlar. Oysa ilaç dünyasındaki gelişmelerle idrar kaçırmaların önemli bir bölümünü artık ilaçla tedavi etmek mümkün. Kimi zaman da operasyon gerekiyor. Sevgili hanımlara önerimiz, bu tür problemleri varsa çekinmeden hekime gitmeleri. "Hemen ameliyat ederler" korkusu doğru değildir. Boş yere gereksiz sıkıntı çekiyor olabilirler. Şikâyetlerinizi doktorunuza anlatın, önerileri paylaşın."

İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI: "İdrar yolu enfeksiyonu böbrek kanalı, idrar kesesine bağlantı kanalı, idrar kesesi ya da dış idrar kanalının herhangi bir bölgesinin çeşitli nedenlerle iltihaplanmasıdır. İdrarda normalde bakteri bulunmaz. Mesane veya böbreğe bakteri girip idrarın içinde çoğalırsa idrar yolu enfeksiyonu meydana gelir. En yaygını sistit olarak da adlandırılan mesane enfeksiyonudur. Bir diğer tür enfeksiyon, böbrek içi boşluğunun iltihabıdır, piyelonefrit olarak da adlandırılır. İdrar yolu enfeksiyonları sıklıkla kadınlar da görülen bir sorundur. Kadınlarda anatomik olarak dış ortama daha kısa idrar kanalı ile bağlı olmak idrar yolu iltihaplarına yatkınlığı arttırır. İyi kontrol edilmezse, çabuk tespit tedavi edilmezse böbrek yetmezliklerine bile neden olabilir. Bu nedenle enfeksiyon ve nedenlerinin tespiti hayatidir. Şikâyet ortadan kalksa bile gerek antibiyotik, gerekse diğer tedavilerin tamamlanması çok önemlidir. İdrar yaparken yanma gibi şikâyetler ortadan kalkınca tedavinin ihmal edilmesi ve antibiyotiğin kesilmesi müzminleşmeye yol açabilir. Özellikle dışkılama sonrası, idrar yapma sonrası ve adet sırasındaki temizlenme tekniği, iç çamaşır temizliği korunmada önemlidir."

ADET DÜZENSİZLİĞİ "Adet düzensizliği ile 21 günden kısa veya 35 günden uzun süren sikluslar anlaşılır. Menstrual (regl, adet) kanamanın çok fazla olduğu, uzun sürdüğü veya iki kanama arasında lekelenme ve kanama görüldüğü durumlarda hekime başvurulması gerekir. Bu nedenle altın standart; kişinin kendi bedenine has olan adet özelliklerinin tam ve net olarak bilinmesidir. Bundan sonra farklılıkların tespit edilmesi gerekir. Tespitlerimizi mutlaka doktorumuzla paylaşmak hayati önem taşır. Ergenlik döneminde adetler artık düzenli hale gelir ve siklusların tümünde ovulasyon (yumurtlama) oluşur. Bu da demek oluyor ki kadın hamile kalabilir ve bu süreç menopoza kadar devam eder. (Hamile kalmak isteyen ve adet düzensizliği olan bir bayan için ovulasyon dönemi büyük önem taşır. Ovulasyon dönemizi tespit edebilmek için Babystart Tükürükten Ovulasyon Testi kadınlara büyük kolaylık sağlar.) Adet düzensizliği sebepleri olarak, hormonal değişiklikler, yumurtalık kistleri, rahim veya rahim ağzındaki polipler, rahim içini döşeyen tabakanın fazla büyümesi, myomlar ve daha nadir olarak da rahim kanseri sayılabilir.Çok sık kullanılan, değişik tipte anormal kanamaları içine alan, iyi tariflenmemiş yuvarlak bir terimdir. Tanının doğruluğu ancak diğer kanama kaynakları ve nedenleri araştırılarak edilerek kesinleştirilebilir. Disfonsiyonel anormal uterin kanama tanısı, öykü, fizik muayene ve diğer yardımcı tanı yöntemlerine özellikle rahim içi biopsinin veya rahim içi dokusundan yapılan kürtajın incelenmesine dayanır. Uygun tedavi ve takip planı yumurtlamanın olup olmamasına, rahim içi kalınlık ve üreme dönemine aynı zamanda kanamanın miktarı ve süresine, yaş ve doğurganlık durumuna göre, her hasta için ayrı ayrı oluşturulur.Doğum sonrası adet düzensizliği sebepleri de göz önünde bulundurulmalıdır."

RAHİM AĞZI KANSERİ: "Kadın rahmi gövde ve rahim ağzı kısımlarından oluşur. Rahim ağzı rahmin doğum sırasında genişleyerek bebeğin çıkmasını sağlayan kısmıdır. Bu kısmı oluşturan hücrelerin anormal bölünmesi ve üremesi sonucunda rahim ağzı kanseri oluşur. Rahim ağzı kanseri, jinekolojik tümörler içinde sağlıklı kadınlarda yapılan düzenli tarama ile önlenebilen yegâne kanserdir. Rahim ağzı kanseri her yıl 500 binden fazla kadında görülüyor. Rahim ağzı kanseri tüm dünyada kadınlar arasında meme kanserinden sonra görülen en sık ikinci kanser türüdür. İstatistiklere göre 250 bin kadın her yıl bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ortalama oluşma yaşı 50'dir. Cinsel ilişki sonrası kanama görülmesi ilk işaret olabilir. Adet düzensizlikleri, kötü kokulu akıntı, karın alt bölge ağrıları yapabilir. Kansere dönüşmeden erken dönemde yakalanması pap-smear testi ile mümkündür. Bu yüzden, bütün kadınlara yılda bir defa smear testi önerilmektedir. Kanser öncülü bu hastalıkların cerrahi tedavileri tüm dünyada ve ülkemizde bilinmekte ve uygulanmaktadır. Ayrıca son yıllarda HPV(Human Papilloma Virüs)`nin yüksek riskli bazı tiplerinin rahimağzı kanserinin ve onun öncül hastalıklarının hemen hepsinde ana neden olduğu, virüsün hücrelerde kansere dönüşümü başlattığı gösterilmiştir. Bu virüsün bulaşmasını önleyerek kanser ve diğer hastalıklardan korunmanın mümkün olabileceği ise son yıllarda öne çıkan bir konudur. HPV`nin kanser oluşturan yüksek riskli tiplerinden olduğu kadar cinsel siğillere yol açan HPV tiplerinden de korunmak önemlidir. Virüsün bulaşmasını kızamık, suçiçeği, grip gibi hastalıklarda olduğu gibi bağışıklık sistemi yoluyla, vücuda virüs girse bile onu savunma sistemimizle yok ederek önlemek, aşı ile mümkündür. HPV aşısı son on yılın en önemli toplum sağlığı ve kanserle mücadele çabalarının başında gelmektir

MEME KANSERİ: "Meme kanseri, meme hücrelerinde başlayan kanser türüdür. Erken tanı meme kanserinde çok önemlidir. Erken tanı için temelde önerilen ve birbirlerini tamamlayan üç yöntem var: Bunlardan ilki, "Kendi Kendine yapılan Meme Muayenesi"'dir. 20 yaş sonrasında her kadın âdetin 7–10 günleri arasında ayda bir kez memelerini muayene etmelidir. Ayrıca 20 – 40 yaş arasında 1–3 yılda bir, 40 yaşından itibaren de yıllık olarak doktor kontrolünde meme muayenesi yaptırılmalıdır. Meme ultrasonografisi doktorunuzun uygun gördüğü durumlarda yapılmalıdır. Üçüncü ve en önemli erken tanı için tarama yöntemi olan radyolojik görüntüleme metodu mamografi, 40 yaşından sonra düzenli yapılması halinde meme kanserinin erken yakalanmasında kilit rol oynuyor. Aile soy geçmişinde meme kanseri hastalığı bulunan kadınlar daha dikkatli olup, meme muayenelerini aksatmamalılar. Erken adet görme, geç menopoz, ilk gebeliğin geç yaşta olması, gebelik önleyici ilaç kullanımı, bazı menopoz ilaçlarının kullanımı, şişmanlık, sık ve yoğun radyasyona maruz kalmak, yağlı beslenme alışkanlığı meme kanseri görülme riskini arttırabilir