Sahabelerin her biri, Peygamberimizin nurlu yolunu takip etmek için adeta yarışıyorlardı. Peki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Ramazan'ı nasıl yaşıyordu? İşte Peygamberimizin Ramazan günlüğü!
Hz.Ömer’in oğluHz. Abdullah da Allah Resulü’nü (s.a.v.) en iyi takip eden sahabilerden biriydi.O’ndan duymuş olduğu ve gördüğü her şeyi tıpa tıp uygulamaya çalışırdı.
Etrafı tanımaya başladığında, Peygamberimizin hanesine çok rahat girip çıkabiliyordu. Çünkü kız kardeşiHafsa Validemiz, Efendimizin hanımıydı.
Bu serbestlik ona, Allah Resulü’nü yakından tanıma imkânı verdi. O’nun (s.a.s.) aile hayatı, nafile ibadetleri ve pek çok özel hayatındaki uygulamalarındaki inceliği öğrenmesine vesile oldu.
Hz. Abdullah b. Ömer’in miladi 609’da doğduğu bilinmektedir. Babası Hz.Ömer (r.a.), Müslüman olduğunda o, henüz beş yaşındaydı.
SÜNNETE TAM BAĞLIYDI Bütün sahabiler, sünnete bağlıydılar fakat onun bağlılığı bir başkaydı. Sadece ibadetlerinde değil, davranışlarında da O’nu (s.a.s.) adım adım takip ederdi. Resulullah’ı o kadar çok sever ve sünnetine uyardı.
Bir yere giderken herhangi bir yerde durmuş, oturmuş veya yürümüş ise, Abdullah b. Ömer (r.a.) o yapılanların aynısını yapardı. Hatta abdestli dahi olsa, Peygamberimiz (s.a.s.) bir yerde abdest almışsa, o da mutlaka abdest alırdı.
Bunu bilen Sahabe-i Kiram, yapılan bu davranışların sünnet olduğunubilir ve aynısını yapardı. Bu konuda Hz. Aişe annemiz, “Abdullah b.Ömer’in takip ettiği gibi, Resulullah’ın odalarındaki izleri takip eden hiç kimse yoktur” derdi. Bu anlatım ona aynen uyuyordu.
Efendimiz ne yaptıysa Abdullah b. Ömer de (r.a.) aynen onu yapıyordu. Onun bütün hayatı Allah Resulü’nü sevmeyle,O’nun (s.a.s.) sünnetlerini yaşamakla geçmiştir. Onunhayattaki bütün sermayesi, Resulullah (s.a.s.) sevgisidir. Kalbi, gönlü ve ruhuyla bu sevgiyi soluklamıştır.
Peygamberimiz dünyadan ayrıldıktan sonra, hep mahzun yaşamıştır. Allah Resulü dünyadan dar-ı bekaya göçtüğünde onun dünyası da yıkıldı.Onsuz yaşamak istemiyordu.
BİR HATIRLATMA Ramazan’ımızı teravih ile bereketlendirelim Ramazan, içinde pek çok hayır barındıran zamanın altın dilimi. Müslümanlar olarak bu mübarek ayda sahuru, orucu, mukabelesi, iftarı ve teravihiyle Rabbimizin kapısına yönelir ve O Yüceler Yücesi’nin rahmetine sığınırız.
Bu kutlu ayda, Allah Resulü’nün, Kim Ramazan’- da inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek onun rızasını kazanmak için kıyam ederse (teravih kılarsa) geçmiş günahları bağışlanır. (Buhari, Salatü’t-Teravih, 1) ifadeleriyle dikkatlerimizi çektiği teravih namazı vardır. Esasen teravih, rahatlamak, dinlendirmek manasına gelen terviha kelimesinin çoğuludur.
Ramazan her anı ile bir ibadet ayıdır. İbadet ise insanın mahiyetine yerleştirilmiş olan lâtifelerin hakkını verme, Allah’a ulaşma, varlığı yorumlama, değişik ilimlerle kâinatı hallaç etmenin adıdır.
İbadetlerin her çeşidinin doyasıya bir panayır havası içinde yaşandığı mevsim olan Ramazan’da ibadetlere yoğunlaşmak ve ibadetin verdiği motivasyondan istifade etmek önemli bir fırsattır. Bu fırsatı hakkıyla eda etme konusundaki en büyük referansımız ayet-i kerimelerde de açıkça belirtildiği üzere Peygamber Efendimizdi (s.a.s)dir.
O (s.a.s), bütün insanlık için yegane rehber olduğu gibi, Müslümanlar için de bir önder ve imamdır. Namazda imama uyduğumuz gibi, hayatın her bölümünde de O’na uyarız. Zira bizler için gerçek hayatı ve hakiki kulluğu O (s.a.s) temsil etmiştir. Son Nebi’nin rehberliğinde bir Ramazan yaşamak, içinde bulunduğumuz kutlu zaman dilimlerinin idrakine varmak isteyenler için Efendimiz’in Ramazan’ı önemli bir eser.
O (s.a.s), bütün insanlık için yegane rehber olduğu gibi, Müslümanlar için de bir önder ve imamdır. Namazda imama uyduğumuz gibi, hayatın her bölümünde de O’na uyarız. Zira bizler için gerçek hayatı ve hakiki kulluğu O (s.a.s) temsil etmiştir. Son Nebi’nin rehberliğinde bir Ramazan yaşamak, içinde bulunduğumuz kutlu zaman dilimlerinin idrakine varmak isteyenler için Efendimiz’in Ramazan’ı önemli bir eser. Kaynak: İnternet Haber