Güneydoğu yanıyor!

Bugün Türkiyede yaşananlarla ilgili nerede bir söz açılsa hemen hemen herkesin idilinde aynı şey var:

Türkiye ile oynuyorlar.

Yabancılar Türkiye üzerindeki emelleri doğrultusunda var olan projeler...

Büyük fotoğrafı göremiyoruz...

Bu tür söylemler, artık Türkiyede siyasetçilerimizden sokaktaki insanlarımıza kadar herkesin diline dolanmış.

Ama bunlar zaten ülkeyi iyi yönetemeyen siyasetçilerin vatandaşların zihinlerine soktukları algılar. Çünkü, kendi başarısızlıklarını bu tarz algılarla bitiriyorlar.

Şimdi gelelim bugün Güneydoğuda yaşanan iç savaşa... Evet ben buna iç savaş diyorum. Artık oradaki son durum bir terör olayını aşmıştır. Terörist eylemini yapar, vurur, vurulur... sağsa kaçar, vurulmuşsa cesedi kalır ortada... Ama bugün bizim Güneydoğu ve doğu illerimizde yaşadıklarımız sade bir terör olayını aşmış bir iç savaşa dönmüştür. Sokaklarda şiddetli çatışmalar vardır. Sokaklar kapatılmış, hendekler kazılmıştır. Orada devletin silahlı güçleri karşısında savaşan başka bir güç vardır. Anlam olarak yapılan terördür ancak, gerçek bir iç savaştır.

Peki bu ülke bu duruma nasıl geldi. Ülkeyi bu duruma kim getirdi? Bunların üzerinde durulmuyor. Bugün iktidarda olan Ak Parti, 7 Haziran seçimlerinden sonra yeniden tek başına iktidar projesiyle başlattığı terörle mücadele olmasaydı, bu bölgelerimizin teröristlere teslim edildiğinden kimsenin haberi olmayacaktı....

 Bu bölgeler, AKPnin şu meşhur Açılım politikası sayesinde teröristlere teslim edildi.

Bunu söylediğimizde AKPli arkadaşlar hemen, Eskiden terör yok muydu? diye soruyor. 17/25 Aralık Yolsuzluklarıyla ilgili konuşurken de Eskiden çalmıyorlar mıydı? dedikleri gibi...

 Şimdi arkadaşlar, eskiden çalışıyorlarsa sizin burada ne işiniz var. Vatandaş sizi çalmasın çırpmasın, haklarına sahip çıksın diye seçmiyor mu?

 Eskiden terör varsa, sen terörü yok etmek, ülkede refah ve huzuru sağlamak için gelmedin mi?

 İnsanlarda böyle algılar uluşturuluyor. İktidar olanlar o koltuklarını koruyabilmek için ne gerekiyorsa yapıyor. Milletin menfaatleri değil, kendi çıkarları ve koltuklarında kaldıktan sonra onlar için başka sorun yok. Milleti kandırmak nasıl olsa çok kolay.

İşte AKPnin yaptıkları... Dün ayakta kalabilmek için askere ve yargıya müdahale edip, bugün paralel terör örgütü dediği kişilerle birlikte oldu.

Yine buna paralel olarak aynı şekelde PKK ile masaya oturdu.

Seçimlerde tek başına iktidardan olunca bu gün, açılım politikalarını rafa kaldırdı. PKK ile mücadeleye başladı..

Olması gereken bu.. Ama geç kalınmış bir mücadele... Aslında bu mücadelenin geç kalmışlığı olmaz, geçte olsa bir noktadan başlanması gereken bir mücadele...

Öncesinde yapılanlar yanlıştı...

PKK ile masaya oturup, neredeyse Türk kimliğimizi kaybedercesine propagandalar yapılmadı mı, bu devleti yönetenler tarafından...

Bugün Güneydoğu illerindeki iç savaşın da başlamasında verilen tavizlerle şehirlere yerleşen teröristler olmadı mı?

 AKPnin açılım politikalarıyla, Güneydoğuda devletin polisi askeri PKKya göz yummak zorunda kalmadı mı?

 Gelinen nokta... bu işte. Teröristler şehirde... Tüm Kürtlere PKKnın kurtuluş örgütü olduğu algısı... İşte  Güneydoğuda yaşananlar... Yazık değil mi orada iki ateş arasında kalan hiç günahı olmayan minik yavrular, kadınlar, erkekler... Ne derseniz deyin...

 Ama bugün baktığımızda bu duruma gelinmesinde 13 yıllık AKP iktidarının hiç günahı yok. Sanki bunlar başka birileri tarafından yapıldı, şimdi AKP iktidarı ülkeyi bu durumdan kurtarıyor...

 Bakın Başbakan Davutoğlu nasıl MHP Lideri Devlet Bahçelinin çizgisine geldi. HDP ile görüşmeleri reddediyor...

 Bu zıtlaşma acaba gerçek mi, yoka bu da bir algı operasyonu mu?

Zamanla göreceğiz...

 Çünkü bu siyasetlerin ardından farklı kararlar çıkabilir.

Irak, Suriye sıra Türkiyede ama... Kim ne yaparsa yapsın, içte ve dışta... Türk Milleti bölünmeyi parçalanmayı kabul etmeyecek, bir karış toprağının yok olmasına asla müsaade etmeyecektir.

 Mustafa Kemal Atatürkün Gençliğe Hitabede dediği gibi ....İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"