“Makyaj yapma, kendini olduğun gibi gör!” Ali Şeriati…
Cennete gideceklerine inanan müslümanların coğrafyası cehenneme dönüşmüş ve müslümanlar, cehennemi bir coğrafyada yaşadıklarından habersiz cenneti arzulamaktadırlar! İşte böyle bir atmosferde haccı anlamaya çalışmak…
“Gidebilecek imkânı elde eden herkesin Allah için Hac etmesi gerekir 3/97” ayeti ve “ İslam beş temel üzerine kurulmuş, bunlardan biride hacdır” hadisi micibince; Müslüman, akıllı, baliğ, hür ve gidebilecek kadar imkânı olan herkesin yerine getirmesi vaciptir-gerekir-. Hacın farz olmasında icma’ı ümmet vardır. [Mecmu c:7 s: 103].
Şimdi hacc'ı anlamak ve anlayarak ifa etmek adına:kendimize birkaç soru sormaya başlayalım… Haccın farz kılınma hikmeti nedir? Günümüzde hac, farz kılınma amacında seyrediyor mu? Bu farz, hangi anlayış ile ifa edilmekte? Her yıllık telkin mahiyetli tekerrürü ile insan özgürlüğü ve değerini en dayanılmaz şartlar altında korumayı insanlığa armağan etmeyi hedefleyen Hac, acaba şimdilerde nasıl bir hedef ile yapılıyor? İnsanlık hazinesi yüce insanların anısını tazeliyor mu? Kardeşlik duygusunun ırk, coğrafya, dil, kültür, mezhep ve sınıfsal farklılıklarla etkilenemeyeceği gerçeğini yaşatıyor mu? Toplumlara, hatırasını yaşattığı(mız) İbrahim, İsmail ve Hacer'leri kazandırıyor mu?
Evet, bu soruların cevabını verebilecek seviyede olmak ve böylesi bir anlayış ve sorumluluk ile yapılacak olan hac, günümüz sorunlarının çoğuna da çözüm olabilirdi. Bence mümkün. Ya siz, sizce de mümkün mü?
Dr. Ali Şeriati Hacc adlı eserinde şöyle diyor:
Kişi, önce “Hac ne demektir?”diye sormalı. Hac, temelde kişinin Allah’a doğru yükselmesi, Âdem’in yaratılış felsefesinin sembolik bir gösterisidir. Hac ibadeti pek çok şeylerin aynı anda gösterilmesidir; bir “Yaratılış gösterisi”, bir “Tarih gösterisi”, “Birlik gösterisi”, “İslam düzen gösterisi” ve bir “Ümmet gösterisi”dir.
Bu gösteride şu unsurlar vardır: Allah, sahnenin yöneticisidir. Gösterilen tema, rol alan kişilerin hareketleridir. Âdem, İbrahim, Hacer ve Şeytan başlıca karakterleridir. Sahneler, Mescid’-ül Haram, Haram bölgesi, Safa-Merve arası, Arafat, Arafatla Mina arasında hacıların gece kaldığı ve şeytan taşlamak için taş topladığı yer ve Mina’dır. Son olarak da bu gösterideki rollerin tek oyuncusu bir kişidir; yani sen.
Erkek veya kadın, genç-yaşlı, siyah-beyaz, ne olursan ol, gösterinin en önemli özelliğisin. Allah ile şeytan arasındaki karşılaşmada Âdem, İbrahim ve Hacer’in rolü senin tarafından oynanır. Herkes eşit kabul edilir. Hiçbir ırk, cinsiyet ve sosyal statü ayrımı yapılmaz. İslam’ın hükümlerine göre, “Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir kişiyi dirilten de bütün insanlığı diriltmiş gibidir. ” mantığıyla; bütün bir, bir ise bütündür. Boş bir felsefeyi red.
Gösteri Mikat’la başlar. Bu noktada aktör (insan) elbiselerini değiştirmelidir. Neden?
Çünkü kişinin elbisesi kendisi kadar, karakterlerini de örter. Bir başka deyimle, kişi elbise giymez, fakat gerçekte elbiseler onu gizler. Şimdi elbiselerini çıkar. Onları Mikat’ta bırak. Düz, beyaz kumaştan yapılmış kefeni giy. Herkes gibi giyineceksin. “Aynılık” ortaya çıksın. Bir parçacık halinde kalabalığa katıl, damla olarak okyanusa dal. Gururlanma, buraya (sıradan) birini görmeye gelmedin, alçak gönüllü ol. Allah’ı göreceksin.
Mikat’ta seni,
-Bir kurt (Vahşet ve zülmün sembolü),
-Bir fare (Kurnazlık ve istifçiliğin sembolü),
-Bir tilki (Hilekârlığın sembolü),
-Bir koyun (Köleliğin veya boyundurukluğu kabulun sembolü), yapan bütün örtüleri çıkar at.
Niyet? Büyük bir değişiklik ve dönüşümün başlangıcı olan Mikat’a varmadan önce niyet edilmelidir. Bu neyi içine alır? Bu, kendi evinden insanların evine, hayattan sevgiye, benliğe ve kula kul/köle olmaktan Allah’a abd olmakla hürriyete kavuşmaya, giyimli olmaktan soyunuk olmaya, günlük hayattan ebedi hayata, bencillik ve gayesizlikten bağlılık ve sorumluluğa geçme niyeti olmalıdır. Kısacası; “İhram”lı oluşa geçiştir.
İhramlı iken yapmaman gereken şeyler vardır. Bunları şöyle değerlendirip algılaman gerek:
-Hayalini görmek için aynaya bakma ki, geçici olarak “benliğini” unutasın ve öylesi bir yaşamın da olabileceğinin farkına varasın!
-Kimseye emir verme, gerçek kardeşlik havasını teneffüs et!
-Hayvan veya böcekleri incitme, birkaç günlüğüne de olsa İsa a.s gibi yaşa!
-Bitkileri koparma, tabiata karşı dahi barışçıl ol ki, saldırı eğilimlerini yok edebilesin!
-Avlanma, dolayısıyla başkalarına karşı merhametli olabilmeyi öğren!
-Geçmişin zevkli anılarını hatırlamamak için güzel koku kullanma, koklama!
-Cinsi münasebette bulunma ki, gerçek aşktan nasibini alasın!
-Makyaj yapma, kendini olduğun gibi gör!
Bu şekil ve şuur ile dünyanın çeşitli yörelerinden (Örneğin: En az gelişmiş köylerden, en az eğitilmişlilerden) gelmiş bir milyondan fazla müslümanın öğretimine, yiyecek, sağlık, hediye ve aristokrasinin çirkin gösterişleri olan lükslerine verdikleri önem kadar önem verilebilseydi. Keşke sorumlu bir liderlik kurumu olsaydı. Keşke menasiki eda konusunda kılı kırk yarmaktan çok, bu menasikin anlamını kavramaya bir parçacık ilgi duyulsaydı. O zaman hac, İslam inancının teorik ve pratik olarak, dünyanın her tarafından gelen Müslüman temsilcilere öğretildiği senelik bir kurs olabilirdi. Hacc’ın hedefini, peygamberliğin anlamını, birliğin önemini ve İslam ümmetinin kaderini öğrenebilirlerdi. Bir bilgi ve malumat birikimiyle, içinde yaşadıkları toplumu aydınlatmak için ülkelerine ve kişisel hayatlarına dönebilirlerdi. Hac başlamıştır artık; Allah’a koş! Allah seni çağırıyor. Ona cevap verme zamanıdır. Lebbeykde!