İnsanların kendilerine özgü siyasi görüşleri ve dini inançları olması, değişik bir etnik kökenden gelmeleri olağandır. İnsanın mademki beyni vardır; bunu kullanacaktır. Siyasetin kökeninin ekonomik görüşlere dayandığını bilecek, kimsenin dini inancını ve etnik kökenini siyasi malzeme yaptırmayacaktır. Ama ülkemizde siyaset demek her şey demektir. Özellikle kişiye özel olan değerler; yani dinsel inancı ve etnik köken siyasetin temelini oluşturmaktadır. Bu durumun az gelişmişlikle yakından ilgisi vardır. Beynini kullanmayan, yerine başkalarının düşünüp karar vermesini yadırgamayan ve bunu normal bir olaymış gibi kabul edenler sayesinde “çoğulcu demokrasi” “çoğunluk demokrasisi” ne, yani çoğunluğun baskısına dönüşebilmektedir.

Takım tutar gibi parti tutmanın, tuttuğu partinin liderine tapınmanın, ne derse doğru kabul etmenin sonuçları çok ağır olmaktadır. Halkın bu zaafını bilen ve öyle kalmasını isteyen parti ve liderler de çok mutludur! Kimileri “ben odunu aday göstersem seçilir” diye boşuna dememiştir. Liderlerin tek seçici olması vekillerin de liderlere biat ve itaatini zorunlu kılmakta; vekiller milletin temsilcisi olmaktan çıkarak lider hegemonyasında “parmak kaldırma makineleri” olmaktadır. Bu nedenle demokrasinin yanından bile geçilememekte; demokrasiyi kullanarak iktidar olanlar eşyanın tabiatına aykırı olarak demokrasiyi yok edecek rejimleri getirmeyi savunabilmektedirler.

Ülkemiz 3 dönemdir tek başına iktidar olan AKP değil, R.T. Erdoğan tarafından yönetilmektedir. Partide bu güne kadar hiçbir muhalefet hareketi görülememiştir. Bu, parti içi demokrasiden çok iyi çalıştığından değil, zorunluluktandır! R.T. Erdoğan, henüz internet sayfalarında bulunabilen “kendi ağzından” ifadeleri ile “BOP projesinde eşbaşkan olduğunu, görev ve sorumlulukları bulunduğunu” söylediğinde AKP seçmeninin büyük kesiminin bu olaya tepki göstermesi bekleniyordu! Ancak yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı üstelik alkışladılar bile! BOP projesinin ABD yapımı, uzun süreye yayılmış, orta doğuda dengeleri kendi lehine çevirerek enerji politikasını garantiye almak, buralardaki 22 ülkenin coğrafi sınırlarının ve rejimlerinin değişeceğini açıkça söylediği bir proje olması, demek ki AKP seçmeni için hiç, ama hiç önemli değildi!

Hatta yıllardır gizli gizli, utana sıkıla Türkiye’nin bölünmüş halini gösteren haritalar, artık neredeyse okullarda ders olarak okutulacak! Ama bu da bir şey ifade etmiyordu demek ki! Bu haritayı ülkemizin coğrafi bölgelerini gösteren harita olarak algılıyor, doğusunda Büyük Kürdistan yazdığını da anlamıyorlardı her halde! Ya da AKP seçmeni bu haritalardan gocunmuyor, destekliyordu, kim bilir?

Düne kadar “Irak’ta nükleer silah var, onları yok edip Irak’a demokrasi getireceğim” diyen dünyanın en büyük yalancısı ABD’nin, nedense hiçbir zaman bulunamayan o nükleer silahlar için “aslında yoktu” demesine de, milyondan fazla sivil halkın ölmesine de, Irak’ın 3 parçaya bölünerek BOP’a uydurulmasına da AKP seçmeni tepkisizdi. Liderlerinin ABD askerlerine ettiği duaları da desteklerken Hıristiyan askerlerin Müslüman halktan ne kadar önemli olduklarını da kabul ediyorlardı demek ki!

Libya lideri Kaddafi’nin Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ABD ambargosuna karşı dünyada tek başına bize başta uçak benzini olmak üzere silah ve mühimmat yardımı yapmasını unutarak bir günde onu satıveren liderlerinin bu eylemi de doğruydu demek! Yoksa bu vefasızlığa AKP’liler isyan ederlerdi!

Şimdi geldik Suriye’ye. Düne kadar aile boyu dost olmanın bir günde düşmanlığa dönmesi demek olağanmış! “Eski dosttan düşman olmaz” sözü liderleri için geçerli değilmiş. Dünyada bu kadar açık olarak, tüm diplomasi kurallarını çiğneyerek, bir komşu ülkenin iç işlerine karışmak görülmüş değil! Ama R.T. Erdoğan sayesinde dünyada diplomasi kuralları rafa kaldırıldı. AKP’lilerden kimse bunu sorgulayamadığına göre demek ki normalmiş!

Sınırımıza yığılan Suriye’li Esat muhalifi sığınmacılar ve ÖSO itina ile karşılanıp yaraları sarıldı, askeri eğitim verildi, silah ve mühimmatları tamamlanıp gündüz Esat ile savaşmaya, akşam sınırımızda istirahata alındılar. Ne isterlerse yaptılar. Yediler-içtiler hesap ödemediler, esnaf dövdüler. Yasa tanımadılar. En son bir polisimizi bile şehit ettiler. Sınırımızda bombalı araç patlattılar. Ama olsun; onlar halkına zulmeden Esat’a karşı savaşıyorlardı! Bu kadar da olsundu demek ki! Hiçbir AKP’linin muhalefet etmemesinden başka bir anlam çıkıyor mu?

Geldik zurnanın zırt dediği yere! Düşişleri Bakanı ile kafa kafaya verip eski Osmanlı İmparatorluğunu yeniden kurmayı amaçlayan Neo Osmanlı sevdası, bölgede lider olma düşü çok ağır sonuçlara doğru gidiyor. “Yurtta barış, dünyada barış” tan Neo Osmanlıya “ya biat, ya savaş” a doğru dörtnala koşuyoruz!

ABD’nin daha milletvekili bile değilken onu kırmızı halılarda niye kabul ettiğini, BOP projesine niye eşbaşkan yaptığını anlayamayan AKP seçmeni, buna karşı çıkanları kıskançlıkla suçluyor! “Senin liderin kırmızı halılarda yürüyemiyor, BOP’a eşbaşkan olamıyor ya; oh olsun diyorlar!”

Bu ülkede faili meçhul cinayetler utanılacak kadar çokken, hiç biri aydınlatılamamışken, bomba patladıktan 5-6 saat sonra, hiçbir delilin yeterince değerlendirilebilmesinin olanaksız olduğu bir zamanda Reyhanlı failleri isimleriyle, resimleriyle açıklanıveriyor! İnsan şaşırıyor! Senin elinde bu kadar büyük ve kuvvetli istihbarat vardı da bu bombalar patlamadan önce neredeydiler? Başbakan’ın ofisine kadar böcek sokarken ne yapıyorlardı?

Amaç ABD’ye giden R.T. Erdoğan’ın Obama’dan Suriye’ye giriş vizesi istemesidir. Obama durup dururken Suriye’nin kimyasal silah kullandığı yalanını boşuna söylemedi. Ama Irak’tan aldığı ders ile ekonomisini çökerten savaş harcamaları canını iyi yaktı. Oralarda halk biraz hesap sorabildiğinden ateşe bizi atıyor! Ama AKP seçmeni ya bunları göremiyor, ya da soramıyor!

Özetle; futbol takımı gibi parti tutanlar ve AKP seçmenleri;
Bu ülkenin şehit kanlarıyla çizilmiş ulusal sınırlarının değişmesine,
Bayrağını kullanmasının suç olmasına,
T.C., Türk, Türkiye, Atatürk kelimelerinin kaldırılmasına,
Demokrasiden Başkanlığa geçmeye,
Bebek katili ile gizli-saklı anlaşmalar yapılırken inkâr edilmesine,
PKK’nın neredeyse dokunulmaz ilan edilirken PKK’lı yalancı gizli tanıklarla TSK’nın yok edilmesine;

Demek ki razılar! Aksi halde yer yerinden oynardı. Buna ne Erdoğan, ne de ABD cesaret edemezdi. Ülkemiz bölünme ve savaşa girme riski taşımaz, kardeş kardeşi vurmazdı!

Olaylar salt muhalefetin muhalefet etmesi ile çözülemeyecek kadar zorlu. Eğer AKP seçmeni tornadan çıkmış gibi birbirinin benzeri değilse, herkesten daha fazla muhalefet edebilmelidir. Yoksa iş işten geçtiğinde sadece muhalifler değil, ülkenin tümü için felaketler gelmektedir.

Konu ülkenin bütünlüğü ise; fazla mı hayal kuruyorum acaba?