İlk bakış turlamalarımın meskun mahali..
Tüm ilk hissedişlerimin semti…
Makus talihimin köşe başı…
Yepyeni hayatımın en Yeşilpınarı…
Arşınladığım o yolda, ulaştığım amaçta, ilk dokunuş anne sıcaklığı kadar nazikti, kimdi bu ellerin sahibi? Elbette öğrenmeye başladıysan bir öğreten vardır dediler, öğretmen denen bu şey ne kadarda anneye benziyormuş meğer...
Okulmuş adı okunulurmuş orada, iyice öğrenip adam yerine konulabilir olsun diye…
Her yan o kadar yeşildi ki, birde pınarı olsa kafamdaki tamlama tam olarak tamamlanacaktı YEŞİL-PINAR…
İşte o yeşilin tamda orta yerinde duruyordu benim öğretmenim, ben daha yedimdeydim belli ki yetmişimde değişmeyecek karakterimdeydim ve geçici barakadaki kesintisiz eğitimde çıkan yangının külleriyle atılmıştı okulumun temelleri, peki şimdi nerede o yeşil tonlar? Şimdilerde “BETON PINAR” olan yeşilden geriye haki bile kalmayan “YEŞİLPINAR” hayallerime giden yolu çamurlu da olsa benim YEŞİLPINARIM vardı…
Gördüm aldı ruhumu bir elem…
Ahmet GENÇ döneminde hatıra ormanı tadında yapılan ve Giresunun güzel bir ilçesinin ismini alan “YAĞLIDERE PARKI” yerle yekzan ediliyor, olaya duygusal bir hava versin diye küçük çocukların oyun parkı demeyeceğim, daha dramatik olsun diye “Çocukların ciğerleri” sökülmeye başlanmış diyeceğim, YEŞİLPINARIN tek yeşili, o güzelim parkın kapıları demirden duvar olmuş çocuklara, google haritadan bakınca, semtimin en yeşili olarak göze batan o yeri, yerin dibine batırma çabalarına “HAYIR” diyorum…
İsmail Kavuncu’yu tanımam bilmem, işin açıkçası bu satten sonrada tanımakta istemem, çünkü yeşilin katili kim varsa benim vicdanım da mübbet ve tecrit yemiştir! “kesilen her yaş için baş” isteyen ecdad, gel gör bizi aşk neyledi, ne aşkı mı? Kaptilast bu dünyada ne aşkı olabilir?
Ey bahtsız okul yolumun son yeşili, seni de elimizden aldılar ya helal olsun, her şey hizmet içinse bırak dağınık kalsın,” bize hizmet lazım hezimet değil”…