Kadının bitmeyen çilesi.

 

Bu ülkenin ve dünyanın en büyük problemlerinden bir tanesi kadın olmuştur.

Kadın itilen, kakılan, bir mal gibi alınan, satılan bir nesnedir.

Kadının başlık parası vardır ve açık açık pazarlıklar edilir değeri bulunaca satılır.

Kadının genelevi vardır oraya da satılır.


Kadın toplumun her alanında yolda,partide dernekte en arkadadır.

Bundan dolayı rahmetli Duygu Asena ''Kadının adı yok'' diye kitap yazmıştır.

Kadın her şeyiyle bu toplumun problemi olmuştur.

Yeri gelmiştir aşağılık duyguların boşaldığı, kullanılabilen ve işi bitincede atılan bir varlıktır.

Kimi zamanda erkeğin çocukluğundan başlayan ezik, itilmiş, kakılmış, karışık psikolojinin karmakarışık duygularının hıncının kustuğu bir varlık.

Kadın yeri gelmiş namus olmuş, yeri gelmiş namus temizliğinin öznesi olmuş,yeri gelmiş saçma sapan erkek tiplerinin namusunun temizlenmesinde katledilmiş yokedilmiştir.

Kadının eteğiyle, boyasıyla,giydiğiyle,saçının açık veya kapalı olmasıyla,eteğinin kısalığı,ayakkabısının topuğuyla sorun olmuş.

 Kadın herşeyiyle erkeğin analayamadığı çözemediği sorun olmuş.

Yıllarca kamu kurumlarında kadının başı açık mı kapalı mı tartışması yapılmış.

Bunun için kılık kıyafet kanunu çıkarılmış.

Kadının nasıl giyineceğini tıpkı bir hastalık tarif eder gibi reçeteye bağlamışlar.

Bazı tipler çıkmış kadının saçının bir telinin gösterilmesinden dolayı ona cehennemi layık görmüş, din kitaplarında tartışmalıda olsa ''Erkeğin eğri kaburga kemiğinden kadın yaratılmıştır'' demiş.

Kimi ''Kadın önünden geçerse apdestin bozulur'' demiş.

Kimi kadın baş örtüsüyle kamu kurumunda çalışırsa Cumhuriyet ve laiklik yıkılır demiş.

Baş örtülü kadın hakim olursa o bir inancı, dini temsil ettiği için tarafsız olamaz, adalet dağıtamaz demiş.

Kadın sabahtan akşama zayıf karakterli erkeklerin sorunu olmaya devam etmiş.


Şimdi  de aynı değişen bir şey yok.


Geçende bir konuşma ortamında(Silivri) yeni tanıdığım bir kişi dediki ''Kadın mutlaka kapanmalı ve bu gidişle beş on yıl sonra amaca ulaşılacak ve bir tane kadın başı açık sokağa çıkamayacak bu gerçek Müslümanın hedefi olmalıdır.''


Bakıyorum aynı kafa aynı kadın düşmanlığı devam ediyor.


Dün kadın baş örtüsüyle şuraya buraya giremez diyenlerin adaşları, bu gün de diyorki ''Bütün kadınlar kapanmalı.''


Bu kafa neyin kafası bilemiyorum.


Atatürk devrimlerinin en büyük hedef kitlesi gençler, çocuklar ve kadınlar olmuştur.


Kadının her alanda yerini alması için Cumhuriyet devrimleri çok büyük gayret göstermiştir.


Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kadınlar hemen hemen her meslekte yer almıştır.


1915 yılının Ermeni olaylarından öksüz kalan Ermeni kızı Sabiha Gökçen ilk savaş pilotu olmuştur.(Asıl adı Sultan Sebilyan'dır).


Bunun dışında bir çok kadın yurt dışına gönderilmiş, okutulmuş ve bu kadınların tamamının başının açık olmasına özen gösterilmiştir.


Cumhuriyetin kadın devriminde yönetici kadınlar,okuyan kadınların tamamının başı açıktır.


Yani Cumhuriyet hedefte batı medeniyeti, muassır medeniyet hedefinin içine tepeden inmede olsa kadına bu ölçüyü uygun görmüştür.


Bundan dolayıda hiç bir yerde kadınlar başı açık yaşam biçimine itiraz etememiş ve başkaldırı göstermemiştir.


Bu gün ''Cumhuriyet bitti, biz artık gevşek, yumuşak bir İslam devleti kuruyoruz,İslam devletinin bütün hedefi bellidir.


Nasılki Cumhuriyet bütün yönetici kadınların başını açtıysa biz de kapatacağız deniliyorsa bunun adı devrimdir ve Cumhuriyetin adı da İslam Cumhuriyetidir.


Burada da hedef gene kadınlar.


Erkeklerin devrimlerde ve yeni kurulan rejimlerde  sorunları yok.


En büyük sorun kadın.


Bu gün geldiğimiz noktada kadının yapamadığı meslek yok ve başı kapalı, başı açık kadın heryerde görev yapıyor.


Sanki problem çözüldü, özgür ortamlar oluştu,  herkes istediği gibi giyinecek istediği gibi yaşayacak derken şimdide kadın üzerinden on yıl içinde herkes kapanmalı dayatması yapılıyor fikri yaygın.


Bundan dolayı kadınlar toplumların en büyük baş belası olmuş, hala da bela olmaya devam ediyor.


Peki bunun doğru yolu nedir dersek doğru yolu falan görünmüyor.


İlk insanda da aynı sıkıntılar yaşanmış.


Homo sapiens ve Neandertal'ler döneminde kadın dik yürümeye başladığından dolayı baseni daralmış çocuk doğurma süresi kısalmış ve doğurduğu çocuğa yürüyene kadar bakmak zorunda kalmış.


Yani kadın ilk insada da sorun olmuş.


Biliyorsununuz DNA'sı insana benzeyen bütün canlılar doğurduğu anda çocukları ayağa kalkar ve yürür.


Bundan dolayı avcı toplayıcı homo sapiensler kadına çocuk bakma görevini bundan dolayı vermiştir.


Çünkü doğduğu anda yürüyemeyen avcı, toplayıcı homo sapiensler kadını o zaman  da mağarada kalması ve çocuk bakması görevi vermiş.


Yani kadın her zaman sorun olmuş.


Bunun aşabilen kadını baştacı eden rejimler, inançlar, dinler ortaya çıkmış olmasına rağmen hiç bir zaman kadın erkekle aynı statüde saygınlık ve değer görmemiştir.


Bundan dolayı kadının çilesi bitecek gibi görünmüyor.


Ne bu günün dinleri ,ne de yönetim biçimleri kadının derdine çare olamamıştır.


Eğer ilk yazılı din olan Musevilik, daha sonra Hristiyanlık ve İslam kadının bu durumuna çok net statüler getirmiş olsaydı, insanlık ilk çağdan bu yana bu dinlere sarılarak kadın üzerinden huzurlu bir dünya kurabilirdi.


Oysa bunlar olmadığı için insanlık tarih boyunca dinlerin dışına çıkarak daha iyi bir yönetim biçimini nasıl bulurum konusuna sürekli kafa yormuştur.


İlk dönemler de kralları tanrı yerine koymuşlar, daha sonraları kralı tanrılıktan çıkarıp, ortaklaşan monarşilere yönelmişler,krallardan sonra demokrasi, faşizm, komünizm,sosyalizme yönelmişler  ama kadın erkek huzur içinde yaşayabilecek bir yönetim biçimi bulamamıştır.


Bu gün bu arayış hala sürüyor çünkü hala kadının adı yok, hala dünyanın tadı yok, hala savaşlar sürüyor.


Hala ilk kaybedenler ve ezilenler kadınlar omuştur.


Bu gün kadın için en iyi yönetim biçimi demokrasi gibi görünüyor ama bunun da kadının sorunlarına çözüm olmadığını görüyoruz.


Diyorumki bir kez olsun bizim TBMM 'ne 550 kadın göndersek, bütün bürokrasiyi kadınlardan oluştursak, milyonlaraca yıldır bitmeyen kadın sorununa çözüm bulabilir miyiz?


Nerde o kadar yürekli cesaretli erkekler?