Kuran'ın kadına bakışı açısı ile bu konunun müslüman ülkelerde uygulanan pratik örnekleri birbirinden çok farklıdır. Müslüman ülkelerdeki kadına bakış açısı Kuran’daki modern, kaliteli anlayışın aksine tamamen batıl bir inanışla oluşmuş, karanlık bir zihniyetin ürünüdür.

Erkek hakimli bu bağnaz zihniyet kadın için ayrı, erkek için ayrı ahlak özellikleri belirlemiştir. Bu bağnaz dinde, kadının karakterinin nasıl olması ve kadına nasıl davranılması gerektiğine de erkekler karar verir. Kadın her açıdan ikinci plandadir. İş, siyaset, eğitim gibi hayatın farklı alanlarında kadınların gizli veya açık bir ayrımcılıkla karşı karşıya kalmalarını bir yana bırakın, bağnazlara göre kadının evde kapalı olması daha iyidir.

Hatta evin pencerelerinin çarşıya bakmaması, kadının dışarıyı görebileceği deliklerin dahi kapatılması savunulur. Kadın ancak baskı ve şiddetle kontrol altına alınabilen vahşi bir hayvandır. Hatırlarsanız çok yakın zamanda, Pakistan’daki bağnaz komite, fitne unsuru olarak gördükleri kadınların Ramazanda sokakta baştan aşağı kapalı bir şekilde dolaşmasına karar vermişti

Kuran indirilmeden önceki cahiliye döneminde uygulanan kız çocuklarını  diri diri gömme ve kadınları güçsüz, mücadele edemeyen zavallı varlıklar olarak görme gibi mantık ve uygulamalar ancak  Peygamberimiz (sav) döneminde İslam ahlakı ile son bulmuşken, Peygamberimiz (sav)den sonra dine sokulan binlerce hurafe ile tekrar canlanmıştır.  Bu hurafeler sebebiyle kadına karşı katı, baskıcı, aşağılayıcı, dışlayıcı bağnaz bir uslup gelişmiştir.

Oysa Peygamberimiz (sav) döneminde  kadınlar erkeklerle birlikte hayatın her alanında yer almıştır. Resulullah’ın eşi Hz. Hatice’nin bölgenin en önemli iş kadınlarından biri olması kadının sosyal hayatta nasıl bir aktiflik içinde olabileceğini gösteren çok önemli bir örnektir. Bağnazların söylediklerinin aksine Peygamberimiz (sav) kadına çok değer vermiş, o dönemde kadınlar Kuran’daki kadın karakteri ile bağdaşır şekilde yaşamışlardır.

Kuran’ın kadına bakışı nasıldır?

Öcelikle Kuran'a göre kadın ve erkek eşittir ve aynı sorumluluklara sahiptir. Allah, Kuran'da "ideal bir Müslüman karakteri"ni anlatmıştır.  Bu karakterde erkeğin sorumlu tutulduğu tüm ahlak özelliklerinden aynı şekilde kadın da sorumludur. Allah bir ayetinde Müslüman kadın ve Müslüman erkeğin yaşamakla yükümlü oldukları bu ortak islam ahlakını şu şekilde tanımlamaktadır:

Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)

Kuran’dan açıkça anlaşıldığı üzere kadının ve erkeğin karakteri, toplumun değer yargılarına ya da bağnazların karanlık ruh hallerine, batıl inanışlarına göre değil Allah'ın bildirdiği "ideal Müslüman ahlakına" göre şekillenmektedir. Bu ahlakı yaşayan Müslüman kadın son derece güçlü ve sağlam bir kişiliğe sahiptir.
Allah, kadınlara Hz. Meryem'in şahsında "ideal Müslüman kadın karakteri"ni tanıtmıştır. Hz. Meryem’in hayatındaki örneklerle kadına bakış açısının nasıl olması gerektiğini de açıklamıştır. Hz. Meryem’in en önemli özelliği Allah'a samimi bir kalple iman etmesi, her işinde O'na yönelip dönen ve Allah'ın sınırlarını koruyan bir titizliğe sahip olmasıdır. Allah Kuran'da Hz. Meryem'in bu üstünlüğünü şöyle bildirmektedir:
Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti. "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et." (Al-i İmran Suresi, 42-43)
Hz. Meryem'in çevresindeki insanlar arasında bilinen bir başka özelliği iffetine olan düşkünlüğüdür. Allah, Hz. Meryem'in bu üstün ahlakını Kuran'da şöyle haber vermektedir:

İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı…(Tahrim Suresi, 12)
Bağnazlar tarafından baskı kurularak, özgürlüğü kısıtlanarak, kapalı kapılar ardına kapatılarak iffetini korumaya mahkum edilmek kadın için bir zulümdür. Kadın zaten iffetini kendi koruyabilen, nasıl koruması gerektiğini de iyi bilen bir varlıktır.

Yine Kuran ayetlerine göre Hz. Meryem bir süre ailesinden ayrılarak uzak bir yere çekilme kararı almıştır. Bu ayetten çıkartmamız gereken ders, kadınların kendi başlarına, özgür düşünceleri ile Allah rızasına uygun olduğunu düşündükleri kararları alıp uygulayabilecekleridir.
Bu örneklerden kadının Allah’ı iyi tanıyabilecek, dini en iyi şekilde temsil edebilecek, bir akla sahip  olduğu anlaşılmaktadır. İffetin de ancak imanla korunabileceği  görülmektedir. Yaratılış fıtratına aykırı bir şey olduğu için özgür bırakılmamak kadını büyük sıkıntıya, mutsuzluğa iter. Gerçekten de kadınlara Kuran’ın emrettiği şekilde davranılmayan toplumlarda sevgisizlik, mutsuzluk hakimdir ve eninde sonunda bu ülkeleri belaların sardığı görülür. Mısır’da, Suriye’de ve diğer Arap ülkelerinde meydana gelen karışıklıkların temelinde kadınlara uygulanan baskıcı, kısıtlayıcı, tahakküm edici bakış açısı yatmaktadır. Bunu anlamamazlıktan geldikleri sürece de bu toplumlarda bela ve acı eksik olmayacaktır. Çünkü bu zalim mantık, sevgiden, merhametten son derece uzak, Allah’ın hoşnut olmadığı bir yaklaşımdır.
Kadına hükmetmeye çalışmakla dindar olunacağını sanan karanlık, katı zihniyete karşı Allah gerçek üstünlüğün ve dindarlığın takva ile olacağını söylemiştir. Allah'ın "Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır." (Nisa Suresi, 124) ayetiyle bildirdiği gibi, salih amellerde bulunan her insan, kadın ya da erkek olsun, hiçbir fark gözetilmeksizin Allah'ın rızası, rahmeti ve nimeti ile karşılık görecektir.