CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın amacının İstanbul'un rantını almak olduğunu belirterek, deprem felaketi sonrası toplanan paraların nerede olduğunu sordu. Kılıçdaroğlu, "Biz sermaye getirecektik bunlar tefeci getiriyor" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Bir deprem felaketi yaşadık. 50 binden fazla insan hayatını kaybetti. Yüreğimiz hala o bölgede. O insanların huzur içinde yaşamaları için hepimizin üzerine düşen görevler var. O bölgede yaşayanların faturalarının ertelenmesi için bir kararname çıktı aradan bir süre geçti. Evi yıkılamayan ama kısmen oturulabilir olan evlere faturalar gelmeye başladı. Depremi yaşayan insanlara en azından 85 milyon insana katkı moral vermek istedik. Kampanyalar açtık. Belediye başkanlarımız o bölgelere gittik. Şimdi bu faturaların gelmesi doğru değil.

"DEPREM FELAKETİ SONRASI TOPLANAN PARALAR NEREDE?"

En azından yılsonuna kadar bizler ödeyebiliriz. Bunun için paramız yok diyecekler. Hayır efendim paramız var. Türkiye Tek Yürek Kampanyası açıldı. Herkes karınca kararınca katkı vermeye çalıştı. Taahhüt edilen parayı ödeyeceklerini söylediler. Kim bu parayı ödemeyenler? Acaba bu parayı ödemeyenler beşli çeteler mi? Hatırlarsanız şehitler için de para toplamışlardı. Nerede bu paralar, kim ödemedi bu paraları. Televizyonlara çıkıp parayı ödeyeceğim diyeceksiniz sonra yok olacaksınız. Takipçisi olacağız."

“FACEBOOK HESAPLARINDAN 3 MİLYON LİRAYA YAKIN PARAYI BENİM SEÇİLMEMEM İÇİN HARCIYOR”

Farklı gazeteler var... Bir gazete nasıl olur da 3 milyon TL'ye yakın reklam verir, Kılıçdaroğlu reklam vermesin diye... Hangi gerekçeyle? Hangi etik değerle? Lehime yazı yazmayabilirsin ama objektif olmak zorundasın. Facebook hesaplarından 3 milyon TL'ye yakın parayı benim seçilmemem için harcıyor. Hazine ve Maliye Bakanı'na çağrı yapıyorum, ahlâklıysan o 3 milyon TL'yi nasıl buldu, inceleyeceksin. Bir gazete böyle bir şey yapabilir mi? Yenişafak gazetesinin ne mal olduğunu da tüm Türkiye'nin bilmesini isterim. Bu kadar ahlâksızlık olur mu!

İstanbul önemli bir merkezdir. Erdoğan hâlâ İstanbul'un rantının peşinde. Oylarını 2002'deki rakamlara indirdik. Biz İstanbul'a ihanet ettik diyen kendileri. İhanete doymamış olacak ki ihanete devam etmek istiyor.

"GERÇEK ANLAMDA BİR BEKA SORUNU VAR"

Şimdi İstanbul'a kâbus gibi çözen 5'li çeteyi çökertmeye, ahlâkı egemen sağlamaya çalışıyoruz.

(Yeni asgari ücret) Beni şaşırtan Türk-İş başkanının buna hiç itiraz etmemesi. Makul diyor. Aynı Türk-İş'in yaptığı başka bir açıklama var; Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 13 bin 430 TL. Siz buna itiraz etmeyeceksiniz! Bu doğru değil. İşçinin hakkını ve hukukunu korumak sendikanın görevidir. Sendika iradesini Saray'a ipotek etmişse, sendika olmaktan çıkar. Hukuktaki adı 'Sarı sendikalık'tır.

Türkiye'nin gerçek anlamda bir beka sorunu vardır. Devleti yöneten kişi mal varlığı dolayısıyla kendisine yönelik eleştirilere tek cümle dahi kuramıyorsa o kişi teslim alınmış demektir.

Gazi Mustafa Kemal'in iki temel ilkesi vardır; siyasi bağımsızlık ve savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa siyasi bağımsızlığınızı koruyamazsınız diyor. Demek ki ekonomik bağımsızlık bu kadar değerli. Kapı kapı dolaşıyor, Türkiye'yi tefecilere teslim etmişseniz bir beka sorunu var demektir.

Her ay ödenen faiz 2 milyar 202 milyon 770 bin dolar. Her gün ödenen faiz 73 milyon dolar. Beka sorunu budur. 85 milyonu uluslararası tefecilere çalışır hale getirdiniz. Para bulmak için olmadık taklalar attınız, gidip birilerine yakardınız. Türkiye'nin iradesini satmak... Bu beka sorunudur.

“HANİ MEDENİ ÜLKEYDİNİZ?”

(Cemal Kaşıkçı suikastı davası) Erdoğan Türkiye'nin iradesini satmıştır. Biliyorum şimdi bana diyecek ki 'dava açacağım'... Açmazsanız namertsiniz!

Dünyada hangi ülke bu pozisyonda. Dünyada bir numarayız. Kapı diye sınır diye bir şey yok! Bu insanlar Avrupa'ya gitmek istiyor. Avrupalılar' Bir dakika, size para verelim, bunları orada tutun' dediler. Devletin iradesini sattılar. Esnaf şikayet ediyor; 'Ne olacak halimiz' diyor. Elin oğlu rahat etsin diye... Kaçırdıkları paraların kaynağını biliyorlar, beka sorunu budur işte. Beyler rahat etsin diye tüm sıkıntıları biz çekiyoruz. Avrupalılara da söyledim. Suriye'de kan gövdeyi götürürken hepiniz evlerinizde, saraylarınızda oturuyordunuz' dedim. Hani sizin etik değerleriniz vardı? Hani medeni ülkeydiniz!

'Turistik' ilk sefere uğurlandı! 'Turistik' ilk sefere uğurlandı!

“TÜRKÇE BİLMEYENLERE VATANDAŞLIK VERİLİYOR”

Türkçe dahi bilmeyen bir insana para için vatandaşlık veriyorsunuz ve bu gelip oy kullanıyor. Bu kadar mı rezil rüsva yapılır! Tüm dünya bize gülüyor. Türkiye'nin ihanet edenlerden kurtulması lazım.

Seçimler bitti... Ne yapacaklar? Uyuşturucu baronları zaten yerinde... Ama bir de uluslararası tefeciler var. Onlar Türkiye'ye para vermiyor, 'faiz düşük' diyorlar. 'Faizi yükseltin' diyorlar. Erdoğan faizi nasıl yükseltecek? Yani Türkçesi 'Tükürdüğünü nasıl yalayacak?' Nasıl olacak bu iş? Dediler ki 'Kolay, sen yapma. Sana bir Hazine ve Maliye Bakanı bulalım, Merkez Bankası'na da buluruz... ABD'de yapan. Onu da getiririz. Onlar gelsin, faizleri onlar artırsın, biz parayı getirelim, o zaman vurgunu yapalım.' Ama faiz ne olacak? Yerel seçimlere kadar ufak ufak artırın, sonra yüzde 40 olmazsa parayı getirmeyiz' Dünyada hangi devlet dolar bazında yüzde 40 faiz verir? İşte bu beka sorunudur.

Editör: MURAT AYDIN