CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Buhrandan nasıl bir yol ve yöntemle çıkacağımızı halkımıza anlatmalıyız. Vatandaşlarımızın bizim ortak geleceğe dair düşlerimizi, planlarımızı ve içinde bulunduğumuz buhrandan nasıl çıkacağımızı duymaya ihtiyaçları var. Vatandaşlarımızın umuda ihtiyacı var. Yaşadığımız sosyal, siyasal ve ekonomik buhrandan uzlaşarak çıkabiliriz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, vefatının 11. yıl dönümünde, Saadet Partisi’nin “Adil Devlet ve İnsanca Yaşam” temasıyla Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği törene katıldı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu anma töreninde yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

Siyasi partilerimizin Sayın Genel Başkanları, Saadet Partisinin Sayın Genel Başkanı, değerli dostlarım, değerli milletvekilleri, Sivil Toplum Kuruluşlarının değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler; hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Merhum Erbakan için 5 yıl önce düzenlenen anma toplantısında yaptığım konuşmada, ‘Bu toplantı kutuplaşmanın ve çatışmanın arttığı bir dönemde diyalog ve toplumsal uzlaşma adına taze bir nefestir’ demiştim. Beş yılın ardından mutlulukla ifade etmek isterim ki, bugün düzenlenen toplantı kutuplaşmayı ve çatışmayı hızla azaltmayı başardığımız bir sürecin nişanesi olarak tarihteki yerini alacaktır. Beş yıl önce başlattığımız diyaloğun ve uzlaşma çabamızın ulaştığı noktadan hepimiz gurur duymalıyız. Diyalogun başlangıcında bana ve Sayın Karamollaoğlu’na tepki gösterenlerin bugün ortaya çıkan tablodan mutluluk duyduklarını görüyorum ve biliyorum. Yunus Emre’nin ifade ettiği gibi hep birlikte ‘tanış olduk ve işi kolay kıldık.’

Dolayısıyla bu toplantıyı, geçen beş yılın bir muhasebesi olarak da görüyorum. Merhum Erbakan için beş yıl önceki anma toplantısı, 16 Nisan 2017 referandumunun arifesinde düzenlenmişti. O gün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırılan sürecin, sonuçları itibarıyla; ülkemizi derin siyasal, ekonomik buhran içine sürükleyeceğini birlikte ifade etmiştik. İnanın geçen beş yıllık süreçte yanılmayı çok isterdik. Ancak geçen zaman, bizi yanıltmak bir yana haklılığımızı gösterdi. Bugün, söylediklerimizin haklılığı ışığında ne yapmalıyız?

Süleyman Bülbül: Hangi vijdana, hangi hukuka sığar? Süleyman Bülbül: Hangi vijdana, hangi hukuka sığar?

Bana göre buhrandan nasıl bir yol ve yöntemle çıkacağımızı halkımıza anlatmalıyız. Toplumuzun bizden duymak istediği de budur. Vatandaşlarımızın bizim ortak geleceğe dair düşlerimizi, planlarımızı ve içinde bulunduğumuz buhrandan nasıl çıkacağımızı duymaya ihtiyaçları var. Doğrusu vatandaşlarımızın umuda ihtiyacı var. Çok genel çerçevede ifade etmek isterim ki yaşadığımız sosyal, siyasal ve ekonomik buhrandan uzlaşarak çıkabiliriz. Necmeddin Erbakan’ın hayatı bize nasıl bir gelecek kurmak zorunda olduğumuzu ve omuzlarımızdaki sorumluluğu göstermesi açısından da yol göstericidir.

Bu yol göstericiliğin en önemli işareti de bizzat kurucusu olduğu siyasi hareketin Milli Görüş adını taşımasıdır. Erbakan’ın milliliği ve vatanseverliği, siyasi rakiplerini düşman olarak gören bir millilik ve vatanseverlik söylemi değildir. Herkesi kuşatan ve kucaklayan bir millilik ve vatanseverliktir. Erbakan’ın milliliği ve vatanseverliğinde kin ve nefret yoktur. Çatışma ve kavganın yerine barış ve uzlaşma vardır.

Erbakan şöyle diyordu: ‘Çoğunluk bende, istediğimi yaparım diyemezsin. Azınlıkta bulunanların da hakları var. Onların da hakkını ve hukukunu koruyacaksın. Çokluk hak sebebi olamaz’ diyordu. Dolayısıyla bu cümleden yola çıkarak ve adaleti özne yaparak, şu cümleyi kurabiliriz. Bu güzel ülkede sadece bizi oylarıyla iktidara getiren vatandaşlarımızın değil bütün vatandaşlarımızın hakkını ve hukukunu koruyan iktidarı, Allah’ın izniyle kuracağız.

Yine merhum Erbakan’ın dediği gibi ‘birileri kendini imtiyazlı sayıyor, ayrımcılık yapıyor, imtiyaz da hak sebebi olamaz.’ Kimseye iktidar olmaktan kaynaklı imtiyaz verilmemeli. Kamunun her türden birikimi, gücü ve kuvveti iktidar sahipleri için değil herkes için eşit ve adil kullanılmalı. Kimse yaşamın hiçbir alanında ayrımcılığa maruz bırakılmamalı. Hiçbir çocuk yatağa aç girmemeli. Birlikte üretmeli ve hakça bölüşmeliyiz. Herkesin inancına ve inanç pratiğine saygılı, bu inanç pratiklerinin koruyucusu ve güvencesi olmalıyız. Çünkü biliyoruz ki aksini yaptığımızda zulmedenlerden oluruz. Bizler kimseye zulmetmemeliyiz.

Helalleşme çağrısını ilk olarak geçen yıl düzenlenen merhum Erbakan’ı anma toplantısında dile getirmiştim. O gün, ‘Tüm bu kırgınlıkları ve acıları gidermeliyiz. Bütün bir geçmişi bir yana bırakarak helalleşmeliyiz’ demiştim. Grup toplantısında detaylandırdığım helalleşme çağrısını, ilk ifade ettiğim yerin, merhum Erbakan için düzenlenen bir anma toplantısında olmasının memnuniyetini taşıdığımı ifade etmek isterim.

Benim için helalleşme, yaşanan mağduriyetlere istinaden; oluşan hukuki hak ve taleplerden vazgeçmek değildir. Yaşanan acıların yarattığı kişisel ve toplumsal yaraları sineye çekmek, geçmişi unutmak veya unutturmak da değildir. Aksine helalleşme geçmişte her ne gerekçeyle, her ne yaşanmış olursa olsun yaşananların hukuki, ahlaki ve vicdani sonuç ve sorumluluklarından kaçmamak ve kaçınmamaktır. Helalleşme geçmişimizle yüzleşebilmek demektir. Biz siyasetçilerin birbirine yönelik olarak ve eğer mağduriyetlerine neden oluğumuz kişiler varsa onların da karşısına içtenlik ve samimiyetle çıkıp özür dileyebilmektir.

Özetle benim için helalleşme hep birlikte, hep beraber yeni bir gelecek inşa edebileceğimize yönelik inancımın tezahürüdür. Karşılıklı razı olma halidir. Karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayalı kardeşlik ortamını kurabilme düşünce iklimine sahip olmaktır.

Ancak helalleşme nerede bir kötülük varsa o kötülüğü yaratanlardan ya da tüyü bitmemiş yetimin hakkına ve beytülmale el uzatanlardan bağımsız ve tarafsız yargı yoluyla hesap sormayı engellemez. Çünkü helalleşme kimseye kin tutmamaktır ama haksızlıklar karşısında da dilsiz şeytan olmamaktır. Bunu başardığımızda, ki başaracağız devletimiz adil olacak ve bu adil devletin yurttaşları insanca yaşayacaktır.

Beş yıl öncesine göre çok daha güzel bir noktadayız. En geç bir yıl sonra; yani cumhuriyetimizin 100. yılında çok daha güzel bir noktada olacağız. İnanıyorum ki Büyük Önder Atatürk’ün kurucusu olduğu Cumhuriyetimizin 100. yılında, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız. Çünkü demokrasi, yaşadığımız sorunların çözümünün tek ilacıdır. Bu duygu ve düşüncelerle 54. Hükümetin Başbakanı, aynı zamanda bürokratken benim de başbakanlığımı yapmış olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı rahmetle anıyorum.

Editör: TE Bilişim