Kimlik sorunları
Baskıları fuara yetiştiren ve özenli bir baskı gerçekleştiren Doğan Kitap yöneticilerine teşekkür ederim.
Süremi aşarak kitap imzalamaya devam ettim, bu yoğun ilgilerinden dolayı okurlarıma özellikle teşekkür ediyorum.
Hele de genç okurların tarihle günümüz arasındaki bağlantılara derin bir merak duymalarından büyük mutluluk duyduğumu belirtmeliyim.
Fuarda Prof. Kemal Karpat bir saat sonra başka bir standda kitaplarını imzalamaya başlayacaktı. Bu arada Timaş yayınevi yöneticileri, buluşacağımız bir yemek düzenlemişti. Gecikerek de olsa gittim. Güzel bir sohbet oldu. Sizinle de paylaşmak istiyorum.
Türk, Osmanlı, Cumhuriyetçi?
Kemal Karpat, Romanya/Dobruca kökenli bir Kırım Türkü’dür. Romanya’da “müslüman azınlık” olarak yaşamış, temel eğitimi orada Osmanlı sistemenin devamı olan medresede ve modern bir Romen okulunda almış, sonra Türkiye’ye yerleşmiştir.
Hem Türk, hem müslüman, hem Osmanlı dolayısıyla tarih birliği de var... Ama buna rağmen intibak zorluğu oluyor. Kendisi anlatıyor:
Üniversiteyi Türkiye’de okudum. Türk’tüm, müslümandım, hem de kabuğunu kırmış yani açık fikirliydim. Atatürk ve Cumhuriyet’i benimsiyordum Ama buna rağmen uzun süre kaynaşma olmadı. Çünkü Cumhuriyet’in tanımladığı ‘Türk kimliği’ ile benim içinden çıkıp geldiğim Osmanlı tarihindeki Türk kimliği farklı idi... Kavramlar aynı olsa da duygular farklı idi...
İşte bu duygu farkı yüzünden dışlanma, yabancılaşma, uyum sorunları, yaşanıyor. Diğer öğrenciler Karpat’ı “farklı” buluyor, Karpat onları...
Uyum sorunlarının ya da “farklı” buluşların temelinde Osmanlı tarihi yatıyor. “Cumhuriyet Türkü” bu tarihe sempatik bakmıyor, halbuki Balkan Türkü için bu tarih bir varlık sebebidir.
Bunları atan Karpat, “başladım araştırmaya...” diyor:
Ben neyim? Türk, Osmanlı, müslüman ne demek, bunların anlamları tarih içinde nasıl bir seyir izlemiş?
Böylece Kemal Karpat gibi dünya bilim çevrelerinde büyük saygı gören bir tarihçi ve sosyal bilimci kazanıyoruz.
Bastırmak geri tepiyor
Bu konularda Karpat’ın “Dağı Delen Irmak” adlı biyografi kitabında ve son olarak Timaş’tan çıkan “Kimlik ve İdeoloji” adlı kitabında ayrıntılı bilgiler var.
Benim dikkat çekmek istediğim husus, ‘kimlik’ sorularının resmi tanımlarla ve sadece kavramlarla çözülemeyecek kadar girift ve tarihen derin olduğu gerçeğidir.
Yine bir Balkan göçmeni olan büyük düşünür merhum Cemil Meriç de bu sorunları anlatmış ve yazmıştır.
Bu tür arayışların çoğunluğunda, hem tarihi bir zemin hem farklı duyarlıkları bir arada tutma konusunda Osmanlı tarihinin başarı ve dramlarıyla öne çıkması önemlidir.
Karpat Hoca şöyle özetledi:
- Bir milletin genel kimliğinin tanıtımını ne kadar sıkarsanız o kadar rahatsızlık ve tepki çıkar; bastırmaya çalışmak geri teper... Bir millet içinde farklı inanç ve kültürler kendilerini ne kadar rahat ve saygın hissederse entegrasyon ve barış o kadar kolay olur...
Hoca’nın bu sözleri tarihteki başarılarımızın da yaşamakta olduğumuz kimlik sorunlarının da formülünü vermiyor mu?