Kırmızı Buton



Açılış konuşması için ilk sözü kendime veriyorum. Örgütün tüzüğünde yer alan üç ay süresince toplantı yapılmazsa örgüt kendisini fesih edecektir maddesinin yürürlüğü girmesine birkaç gün kala yaşadığımız gelişmeler bir bakıma örgütümüzü kurtarmıştır. Bilmeyenler için hatırlatayım bu madde, “ülke düzlüğe ve refaha erişirse örgütümüze gerek kalmaz” demek değildir. Bilakis “ülkenin gündemi toplantıya müsait değilse ne yapıp edip bir şeyler çıkartın ve toplantıya gerek olsun” demektir. Son yıllarda terör konulu toplantılar yapar, çay, börek, poğaça eşliğinde konuşurduk. O sorun da ortadan kalkınca kendimizi at yarışı bayilerinden iddia merkezlerine savurmuş, kupon doldururken üniversite sınavına hazırlanan gençlerden daha fazla kutucuk işaretler olmuştuk. Bugün birkaç çevreci sayesinde toplantı yapılacak ortam sağlanmış olduğundan alelacele sizleri toplantıya çağırmak, bazılarınızı hipodromlardan toplamak zorunda kaldık, kusura bakmayın. Gündemimize geçelim.

Fırsat bu fırsattır. Gün bizim için doğmuştur. Malum parkı koruyan çevrecileri nasıl kullanabiliriz? Bir fikri olan var mı? Evet buyur bakalım “Koltukdeğneği.”

Efendim ben çadırımızı, mangalımızı, semaverimizi alıp biz de gidelim derim. Hem bir hava değişikliği olur hem şu sıcak günlerde keyfimiz yerine gelir.

Sizi kınıyorum sayın “Koltukdeğneği!” Hala oyunda oynaştasınız. Nasıl kullanalım diyorum. Her daim hazır olan gençlerimizden bir grubu oraya göndersek, polisin üzerine sürüp kışkırtmalarını sağlasak nasıl olur?

Sayın başkan, size katılmamak elde değil ama malum havalar çok sıcak. Biraz pencere açsak nasıl olur?

Hay Allah bunu mu diyecektin “Demirtetik” Olmaz açamayız. Her yerden dinleniyor olabiliriz. Ben diyorum ki herkesin cebinde sosyal medya var, hani şu Mısır falan gibi ülkelerde olduğu gibi bir ortam yaratabilir miyiz acaba? Sosyal medyadan sorumlu arkadaş nerede?

Olur efendim, hay hay. Elimde gün gelir lazım olur diye biriktirdiğim provokatif fotoğraflar mevcut, onları bazı ünlülerin adlarına paylaştığım zaman mutlaka onlarda paylaşacak ve geniş kitlelere ulaşmamızı farkında olmadan sağlayacaklardır. Mesela köpeğe biber gazı sıkan polis fotoğrafı, üzerinden panzer geçmiş adamı anımsatan yaralı fotoğrafı, İstanbul maratonunda Anadolu yakasından Avrupa’ya geçen bir boğaz dolusu insan fotoğrafı. Ayrıca başka bir önerim daha olacak. Bizim sosyal medyada fenomen dediğimiz ünlü olmayıp takip edilen insanlar var. Bu insanların otuz-otuz beş bin takipçisi mevcut. Onlardan bazılarını satın alarak işimizi kolaylaştırabiliriz. Ama biraz pahalıya mal olabilir. Bu yolla süreci canlı tutmanın ve insanları yönlendirmenin daha kolay olacağını düşünüyorum.

Harika, işte bana bunlarla gelin arkadaşlar. Teşekkürler sayın “Klavyeparmak.” Olur, parası neyse üçe beşe bakmadan verelim. Yarın öbür gün iktidar olunca ne de olsa elimiz genişler. Başka fikri olan var mı?

Efendim bazı söylentiler çıkarabiliriz. Eylemin süresini uzatmak ve evlerine gidecekleri engellemek için eylemimiz kırk sekiz saat daha sürerse hükümet düşecekmiş veya askerler polislere karşı tetikte, halka gaz maskesi dağıtıyorlar şeklinde söylentiler işimizi kolaylaştıracaktır. Hatta internete giriş kapatılacakmış, dağıtılan suları içmeyin zehirliymiş, bazı ünlüler canlı yayınlarını bırakıp yanımıza geliyorlarmış gibi söylentiler bile ortaya atılabilir.

Evet dizel motor gibisiniz arkadaşlar, sonradan açılıyorsunuz vallahi. Not tutan arkadaş nerede? Her şeyi not ediyorsun değil mi? Şunu da ekleyelim. Polis gerçek mermi kullanıyormuş söylentisi çıkarılacak. Ölü ve yaralı çok da desinler. Onca para vereceğiz, verdiğimize bari değsin. Buyur “Ustakapak.”

Sayın başkan, camı açmıyorsunuz bari çay içsek de hararetimiz dinse.

“Ustakapak”ı da kınananlar listesine alıyorum arkadaşlar. Koyun can derdinde kasap et derdinde. Acil eylem planımızı oylamaya koyuyorum. Kabul edenler, etmeyenler, uyuyanları da sayarsak oy birliğiyle kabul edilmiştir. Uyuyan arkadaşların adlarını not edelim, bir dahaki toplantıya çağırmayalım. Nerede benim kırmızı butonum? Heh, getir bakalım “Ayakçızade.” Evet arkadaşlar herkes görevini biliyor, ben butona basar basmaz görev mahallerinize gidip gerekeni yapıyorsunuz. Size güveniyor ve butona basıyorum: “ya Allah, Bismillah!”