Kürt mutfağında neler pişiyor




KİTABIN adı aynen böyle:

“Kürt mutfağında neler pişiyor?”

Başlık hoşuma gitti.

Bugüne kadar “Doğu yemekleri”, “Güneydoğu mutfağı” gibi sansürlü isimlerle bildiğimiz bir yerel mutfağı ilk defa, adı bastıra bastıra yazılmış şekliyle okuduk.

“Kürt mutfağı...”

Merakla okumaya başladım.

Aman Allah’ım, daha ilk satırlardan itibaren, o güzelim yemekler boğazıma takıldı.

Üç kap yemek yiyeceğim diye, bir kamyon dolusu, sıradan Kürt siyaseti.

Yemek mi yedim, dayak mı yedim anlayamadım.

Herhalde hazırlayanlar, bu formülü çok yaratıcı bulmuşlar ki, sayfalar dolusu anlatıyorlar.

Üç küçük paragraflık bir yemek tarifi için, en az beş sayfa “Kürt sorunu” okumak zorundasınız.

Oldukça pahalı bir bilet.

* * *

Hangi yemeğin fiyatı ne kadar öğrenmek istiyor musunuz?

Buyurun size fiyat listesi:

Yemeğin adı: Meyir.

Bölümün giriş yazısı şöyle:

“Dersim olayları Kürtlerin kendi yurtları dışına sürülmelerinde önemli bir rol oynamış, elinde avucunda hiçbir şey olmaksızın sokaklara dökülen bu halk, değil kendi mutfaklarının gereği olan yiyecekleri, kuru ekmek bile bulamaz hale gelmiştir.”

İçinde, buğday, nohut, ayran, tuz var.

* * *

Yemeğin adı: Sakız kabağı salatası.

Bölümün girişindeki yazı şöyle:

“Barajlardan zenginleşen bir avuç Kürt büyük kentlere göç ederek daha da zenginleşti ve mutfaklarında Türk, Kürt, Fransız ve Çin yemeklerine kadar her türlü yemek yapılır oldu.”

Yemeğin adı: Tutmaç çorbası

Giriş yazısı şöyle:

“Kürt halkının Türkiye’nin çeşitli kentlerine yerleşmeleri sadece zorunluluktan kaynaklanmamış, kendilerine daha iyi bir yaşam kurmak veya çocuklarına daha nitelikli bir eğitim sağlamak amacıyla da kentlere gidenlerin sayısı milyonları aşmıştır.

Bunca yıldır nüfus sayımlarında insanlara etnik kökenleri veya analarının konuşabildiği diller sorulmadığından, gönüllü veya zorunlu olarak başka bölgelere giden
Kürt insanının sayısı bilinmez.”

Yemek hakkında biraz bilgi istiyor musunuz?

Kavurmalı, unlu, yoğurtlu, sarımsaklı, tereyağlı, kırmızıbiberli bir çorba.

* * *

Yemeğin adı: Tirşika mirişkan.

Giriş yazısı:

“Yoksulluk insanları bir köyden diğerine atar oldu. Ekmek parası için savaş verenlerin geleneksel Kürt mutfağını geliştirebilmesi söz konusu değildi.”

Yemekte tavuk göğsü, soğan, sivribiber, domates, nar ekşisi vs. var.

* * *

Bütün bunlara ilave bir de o malum “Kürt insanı” lafı var.

Rahmetli Ufuk Güldemir’le en çok dalga geçtiğimiz kavram “Türk insanı” kavramıydı.

Onunla dalga geçerken, şimdi karşımıza bir de “Kürt insanı” çıktı.

Eh ne yapalım, bu da adisyonun bahşiş kısmı.

Hepinize afiyet olsun.

İlk işim bir “Beyaz Türk mutfağında neler pişiyor?” kitabı yazmak.

Yemeğin adı: Vezir parmağı.

“Türkler öteki etnik unsurları ezip geçerken, kendi mutfaklarını geliştirmeye zamanları olmadı.”

Yemeğin adı: Hünkâr beğendi.

“Türkler, düveli muazzamayı fethetmek için oradan oraya koşarken, mutfak diye bir şey kalmadı.”

* * *

Biliyorum şimdi bazıları çıkıp, Kürt mutfağı ile dalga mı geçiyorsun diyecek.

Hayır, bu yemek kitabı ile kafa yapıyorum.

Böyle bir kitabın adı “Türk mutfağında neler pişiyor?” olsaydı, siz o zaman görürdünüz makara geçmenin ne olduğunu.

Ne de olsa, üzerimizde bir “tarih boyunca ezen beyaz Türk kompleksi” var.

O yüzden Türk’e vururken daha insafsız olma alışkanlığı edinmişiz.

İşin ciddi yanına gelince.

Ben, bir kâse çorba için bana bir araba propaganda yazısı okutmayacak gerçek bir “Kürt mutfağı” kitabı bekliyorum.

Kürt kültürünün kendine has gustosunu anlatacak gerçek bir yemek kültürü kitabı.

Hele hele bu, bir “beyaz Kürt mutfağı kitabı” olursa daha da keyif alacağım.