İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, sözlerine "Yine kara günlerdeyiz. Kahraman şehitlerimizin aziz ruhları şad, mekanları cennet olsun" diyerek başladı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gara Operasyonu’nda şehit düşenleri anarak başladığı konuşmasında, hükümete seslenerek, Sudi Arabistan Kralının ölümünde Milli Yas ilan edildiğini hatırlatarak “Milli bir meselede, milli bir acıda, milli yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun?” dedi.

MİLLİ BİR MESELEDİR

Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında özetle şunları söyledi: “On şehrimizde şehit cenazesi vardı, on şehrimize ateş düştü. Gara’da lanet, şerefsiz, alçak, hangi iğrenç sıfatları söylersek söyleyelim, terör örgütü PKK’ya yönelik operasyon milli bir meseledir. Başarılı operasyonların haberini kendi verip, felaketlerin açıklamasını bakanlara, valilere havale etmek, devletin değil algının yönetimidir. Siz, ülkemize yaşattığınız her felakette takındığınız aymaz tavırla, ‘Şov devam etmeli’ diyebilirsiniz. Biz diyemeyiz. Demeyeceğiz.

SAVAŞ DEĞİL TERÖRLE MÜCADELE

Devletin zirvesi, bu ülkenin kahraman evlatları için ‘esir’ kelimesini kullanamaz. Esir, savaşta alınan tutsaktır. Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle mücadele ediyor. Sayın Erdoğan, evlatlarımızı teröre şehit verdik. Milletimizin canı yanıyor. Türkiye’ye, afra tafra yapan Suud’ların kralı öldüğünde ilan ettiğin yası, evlatlarımıza neden çok görüyorsun?

Şu ana kadar AK Parti cenahından, yakın-uzak, rastlaşıp, görüştüğüm bir Allah’ın kulundan bu yeni anayasa meselesi ne menem bir şeydir sorusuna henüz bir cevap alamadım. Kimse bilmiyor. Reisin de bildiğini zannetmiyorum.”

Akşener'in öne çıkan mesajları şöyle:

* Ülkeyi yönetenler, devlet adabına, devlet edebine, devlet idaresinin sorumluluğuna uygun davranmasalar da, biz sözlerimizi seçerek konuşacağız. 10 şehrimizde, şehit cenazelerimiz vardı.10 şehrimize ateş düştü.

* Milletçe yüreğimiz yandı. Gara'da, lanet terör örgütü PKK'ya yönelik operasyon, milli bir meseledir.

* Dolayısıyla, üzerinde konuşan herkesin, sözlerine dikkat etmesi gerekir. Ancak bu dikkat, yapılan bir yanlış varsa, bir hata varsa, üzerini örtmek için bahane olamaz.

* Başarılı operasyonların müjdesini kendi verip, felaketlerin açıklamasını, valilere, bakanlara havale etmek, devletin değil, algının yönetimidir.

* Milli güvenliğimizi ilgilendiren alanlarda, sessizliği anlar, saygıyla da karşılarız. Ama evlatlarımıza ne olduğunu, doğal olarak bilmek isteriz.

* Bugüne kadar, bu tür operasyonları başarıyla yürüten, bu konuda dünyaya örnek olan kahraman askerlerimizin, neden böyle bir sonuçla karşılaştığını öğrenmek isteriz.

* Çok daha beter cehennemlere, sessizce süzülüp, teröristin hakkından gelip, güvenle çıkan kahramanlarımız, bu kez, neden böyle bir sonuçla karşılaştı, anlamak isteriz.

* Bu işte, siyasetin parmağı var mı, yok mu bilmek isteriz. Bu aziz milletimizin en doğal hakkı, bizim de milletimize karşı görevimizdir. Siz, şehit anasını kongreye canlı bağlayıp, felaketten siyaset devşirme peşinde koşabilirsiniz.

* Biz koşamayız. Siz, sosyal medyada, meclis kürsülerinden linç kampanyaları başlatıp, şehitlerimizi sizden olmayana saldırmak için araç yapmaya cüret edebilirsiniz.

Özgür Özel'den, Tramp'ın Erdoğan'a desteğine tepki: Suriye'de Erdoğan değil, İsrail kazandı... Özgür Özel'den, Tramp'ın Erdoğan'a desteğine tepki: Suriye'de Erdoğan değil, İsrail kazandı...

* Biz edemeyiz. Siz, ülkemize yaşattığınız her felakette takındığınız aymaz tavırla, “Şov devam etmeli.” diyebilirsiniz. Biz diyemeyiz. Demeyeceğiz!

‘ESİR’ TEPKİSİ: AĞZINDAN ÇIKANA DİKKAT EDECEKSİN

* Bu olayların ardından, özellikle devleti idare edenlerin her sözlerine dikkat etmeleri gerekir. Devleti idare edenler, terör örgütünün alıkoyduğu evlatlarımıza, “Esir” demez, diyemez.

* Devletin zirvesi, bu ülkenin kahraman evlatları için “Esir” kelimesini kullanamaz. Siz hiç yabancı devlet görevlilerinin, kaçırılan vatandaşları için “esir” dediğini duydunuz mu? Ciddiyet sahibi görevlilerden bunu duyamazsınız, çünkü bunun bir sebebi vardır. Esir, savaşta alınan tutsaktır.

* Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle mücadele ediyor. Buradan Sayın Erdoğan'ı şiddetle uyarıyorum: Şuursuz şuursuz, keyfine göre söylediğin her söz, ileride karşımıza çıkar.

* Ve senin iş bilmezliğinin faturasını bu aziz millet öder. Unutma! Sen bu devleti, 83 milyon adına temsil ediyorsun. İşini ciddi yapacaksın, ağzından çıkana dikkat edeceksin.

* Sayın Erdoğan; Evlatlarımızı teröre şehit verdik. Milletimizin canı yanıyor. Türkiye'ye, afra tafra yapan Suud'ların kralı öldüğünde, ilan ettiğin yası, evlatlarımıza neden çok görüyorsun?

* Milli bir meselede, milli bir acıda, milli yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun? Rengini, şehitlerimizin, o kahramanlarımızın kanından alan ay yıldızlı bayrağımızı, yarıya indirmemekle, neyin hesabını yapıyorsun? Yoksa sen de minik ortağın gibi, “Aman canım, 13 kişi öldü diye yas mı ilan edilirmiş?” diyorsun?

* Gara'daki operasyonda yaşananlar, senin için milli yas değilse nedir? Senin işin, kongre salonunda, yüreği yaralı bir anayı telefona bağlatıp, “şeref dağıtmak” değil, o anaların evlatlarını yaşatmaktır.

* Gara'daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; Sen, “pandemiye rağmen kongre salonu lebalep dolu.” diye sevinemezsin. Böyle şuursuzluk, böyle aymazlık olmaz.

* Biz seni, böyle bir acının ardından, bir defalık da olsa, her zamanki lakayt tavırlarını bırakıp, gök kubbeyi katillerin başına yıkacak bir çalışmada görmek isterdik.

* Bir defalık da olsa, ayrıştırmak yerine, birleştirdiğini görmek isterdik. Bir defalık da olsa, kürsülerde, AK Parti genel başkanını değil, memleketin Cumhurbaşkanı'nı görmek isterdik. Siyaseten lazım olduğunda, gömleğinin kollarını sıyırıp, harekat odasından fotoğraf vermeyi biliyorsun.

* Buyur! Bu günler, tam da o harekat odasında olman gereken günler. Poz vermek için değil, işini yapmak için orada olman gereken günler. Ama sen ne yapıyorsun? Partinin kongrelerinde, boynunda spor kulübü atkısıyla, espriler yapıp, şakalaşıyorsun.

* Sarayda konserler düzenletip, hoşça vakit geçiriyorsun. Böyle şımarıklık, böyle izansızlık olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Bizlerin yüreği yanarken, kongre heyecanlarına, tam gaz devam eden Sayın Erdoğan'ın, o ibretlik sözünü tekrar hatırlatmak isterim.

“AKP KONGRESİNDE SALONUN LEBALEP DOLMASINDAN MEMNUNSAN,  ON BİNLERCE ESNAFIN GÜNAHI NE?”

* Dedi ki; “Bakın bir kongre yapıyoruz. Salgının olduğu günlerde kongre yapıyoruz. Salon lebalep dolu” Bunu bir de utanmadan, sıkılmadan, sevinerek söyledi. E biz de doğal olarak soracağız:

* Salonların lebalep dolmasından memnunsun da, on binlerce esnafımızın, milyonlarca vatandaşımızın günahı ne Sayın Erdoğan?

* Dükkanını açamayan esnafımıza, geçim derdi çeken milletimize geldi mi, “Maske, mesafe, temizlik” demeyi biliyorsunuz, parti kongreleri olunca, hepsini unutuyorsunuz.

* Milletimize böyle mi örnek olacaksınız? Dükkanın kapısını açtırmayıp, açlığa mahkum ettiğiniz esnafımızı, çalışanlarımızı, kongre salonlarını lebalep doldurarak mı doyuracaksınız?

“HİÇ Mİ UTANMAYACAKSINIZ”

* Pandemi boyunca ailesinden uzak kalma pahasına, virüsle kelle koltukta mücadele eden sağlık çalışanlarımızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Hiç mi utanmayacaksınız? Hiç mi sıkılmayacaksınız?

* Yoksa kongrelerinizdeki gibi, “Durmak yok, sırıtmaya devam.” mı diyeceksiniz? Devlet insanlığı böyle zamanlarda belli olur. Devlet ciddiyeti böyle zamanlarda lazım olur.

* Oturulan koltuğun hakkı böyle zamanlarda verilir. Ne var ki sen, daha nicesinde olduğu gibi bu felakette de sınıfta kaldın.
biz senin adına utanmaktan bıktık

“BİNDİR BİR ALEMETE GİDİYORUZ KIYAMETE”

* Hani bazen başkası adına utanırsın ya; Biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan. Değerli milletvekilleri, Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, Sayın Erdoğan'ın öncülüğünde, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…

* Halil Soyuer'in dizelerindeki gibi; “Gönül Dağlarıma Kar Yağdı Yazın, Böylesi, Ne Zaman, Nerde Görülmüş? Ağrı'da, Nemrut'ta, Uludağ'da mı? Başımdaki Duman, Nerde Görülmüş?” Ülkemizin başını duman sarmış, iktidar bambaşka bir dünyada yaşıyor.

* Silah arkadaşları, şehitlerimizin hesabını sormak için emir bekliyor, Sayın Erdoğan, kongrelerde geziyor. Türkiye'de, iş bulmaktan umudunu kesenlerin sayısı, işsizlerimizin sayısından fazla, İktidar, buna çare bulmak yerine, TÜİK'in başkanını görevden alıyor.

* Çocuklarını komşuya bırakıp, hayatlarına son veren anne-baba, dünyadan umudunu kesiyor, bunlar “Ay'a gidiyoruz” diye şapkadan müjde çıkarma peşinde koşuyorlar.

* Millet aç, esnaf perişan, sen hâlâ havaya bakıp ıslık çalıyorsun. Sabretti, dişini tırnağına taktı, elde avuçta ne varsa idare etti, Senin umurunda değil. Bu aziz milleti daha ne kadar sömüreceksin? Bu cefakar millete daha ne kadar eziyet edeceksin?

* Seni oraya getiren bu yüce iradeye, hiç mi saygın, hiç mi vefan kalmadı? Değerli milletvekilleri; Bu iktidar, uzun zamandır hayattan, hakikatten koptu. Milletimizin sesini, esnafımızın, emeklimizin feryadını, sarayda duyan yok. O nedenle biz her hafta, bu sesi duysunlar diye uğraşıyoruz.

* Bir iktidarın görevi, kaynakları doğru kullanarak, ülkesini kalkındırmak, vatandaşlarına zengin, mutlu ve huzurlu bir hayat sunmaktır.

* Bu kadar basit. Türkiye gibi, zengin kayakları, geniş imkanları olan bir ülkede, akıllı hamlelerle bunu başarmak kolaydır. Yeter ki önce millet, önce memleket diyenler başa gelsin.

* Yeter ki, milletin hazinesi çarçur edilmesin. Yeter ki, Türkiye'nin sahip olduğu zenginlikleri, doğru kullanacak bir vizyon olsun.

ZİNCİR MARKET TEPKİSİ

* Ama bunu yapmak yerine, esnafı kaderine terk eder, istihdam yaratacak yatırımlar yerine, varı yoğu betona gömer, milletin hazinesini faiz ödemeye mahkum ederseniz, bu iş olmaz. İşte bu yüzden “Millete kulak verin.” diyoruz. İşte bu yüzden “Esnafa kulak verin.” diyoruz.

* İşte bu yüzden “Çiftçiye kulak verin.” diyoruz. Diyoruz ama, Türkiye'yi yönetenler, sözlerimize kulak asmayıp, veren el olmak yerine, hâlâ alan el olmayı tercih ediyor.

* Çarşı pazar karışmış sen hâlâ meselenin özünü görememişsin. Halde 50 kuruş olan karnabahar rafta neredeyse 5 lira. Mesele çiftçiden sonra başlıyor sayın Erdoğan. Temelde sorun zincir marketlerde ve onların tedarikçilerinde.

* Çünkü tokmak da davul da ellerinde. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Karşılarında rekabet edecek kimse yok. Hepsini ezip geçtiler. Bak bu zincir marketler meselesi önemli.

EMEKLİ TUĞGENERALE PARTİ ROZETİ

Akşener 15 Temmuz’da darbe girişimine karşı duran emekli Tuğgeneral Ali Demir’e parti rozetini taktı. 

Editör: TE Bilişim