Mutluluğa evet diyen kadın!..

Mutluluğa evet diyen kadın!..

Narin, naif o ne güzellikti öyle, sultanlar gibi...
Cennetten bir günlüğüne gelmiş, bir melek gibi...
Kırılgan, narin ve olabildiğince hassas...
Adeta bu güzelliği içsel nezaketti...
Sükuneti, huzur veren, insanı düşündüren sükuneti...
Öyle latif, öyle narin...
Adeta, nun gibi derin ve asude...
Derin, aşk dolu bakışları, o güzel gül yaprağı gibiydi sözleri...
Sözleri, o yüreklere su serpen, umut ve güzellik vadeden, tebessüm gibi nadide sözleri...
Adeta nun gibi derin, nun gibi asude ...
Bir bakarsın toprak olur, mütevazilikte…
Bir bakarsın gece gibidir, sorunları örtmekte...
Güzelliği, ahlakına böylesine benzemekte...
Sabrı sırrının ötesinde...
Teslimiyet demiş büyükleri, bu güzelliğe...
Ummanında kaybolmak, uzaklığına letafetine dalmak, bu fısıltısız  sükunette dinlenmek 
istedi, kırgın yüreği...
Sanki daha fazla seyretse, tüm yaraları iyileşecek gibi...
Sonra annesinin ''Kızım kalk, geç kalacaksın'' sözleriyle uyandı, bu güzel masalsı rüyasından...
Evet. Böyle olmalıydı bir kadın dediğin...
Böyle dinlendirmeliydi insanı; acılarından, kederli anılarından...
Ve böylesi güzel olabilirdi bir anne…
Hazların ve tüm mutlulukların, sırrına böyle erişilebilinirdİ ancak…
Böyle olmalıydı bir kadın…
Bir ömür boyu tükenmez bir aşkla yaşanılası, mutlu olunası kadın…
Yüzüne o güzel tebessümü, derin nazenliği yerleştirdi.
Ve tüm umutlarıyla, mutlulukların randevusuna yetişmeliydi artık…
Mutluluğa evet demeliydi…