İstanbul Eyüpsultan'da okul müdürü İbrahim Oktugan'ın öldürülmesi sonrası öğretmenler ülke genelinde protesto düzenliyor. Eylem nedeniyle çok sayıda öğretmen okullarda iş bıraktı. Geçtiğimiz günlerde bir kadın öğretmenin öğrenci velisi tarafından darp edilmesinin ardından Eyüpsultan’da bir okul müdürü öğrencisi tarafından öldürüldü. Yaşanan şiddet olaylarına tepki gösteren öğretmenler bugün bir günlük iş bırakma kararı aldı. Eğitim sendikaları da öğretmenlerin güvenliği için acil önlemlerin alınması gerektiğini belirterek İstanbul’da protesto düzenledi. Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelen binlerce öğretmen, buradan tramvay yolu üzerinden İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önüne yürüdü. Eğitim-Bir-Sen ise eğitim çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını önleyecek, failleri cezalandıracak ve mağdurlara hukuki koruma sağlayacak bir yasal düzenlemenin yapılması talebiyle TBMM Çankaya Kapısı önünde eylem yaptı.

Çok sayıda eğitimcinin katıldığı eylemde, eğitim çalışanlarına karşı şiddeti protesto edildi, bazıları ölümle sonuçlanan saldırıların son bulması için gereken adımların ivedilikle atılması, şiddet yasasının çıkarılması çağrısında bulunuldu.
“Canımız yanıyor, kanımız akıyor”, “Susma haykır, şiddete hayır”, “Dur de dur de şiddete dur de”, “Öğretmeni şiddete teslim etmeyin”, “Öğretmen ölüyor, Meclis uyuyor”, “Duy Meclis duy, sesimizi duy”, “Gör Meclis gör, hâlimizi gör”, “Kınamayı bırakın, yasamızı çıkarın” sloganlarının atıldığı eylemde konuşan Eğitim Bir Sen Genel Başkan Ali Yalçın, eğitim camiası olarak hazin bir cinayet haberiyle sarsılmış bulunduklarını ifade ederek, “İstanbul/Eyüpsultan’da eski bir öğrenci okul müdürü İbrahim Oktugan’a silahla saldırıda bulunmuş, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan okul müdürü kurtarılamayarak vefat etmiştir. Meslektaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve bütün eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz” dedi.

 Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet münferit eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiştir

Eğitim çalışanları olarak, her yeni günde yeni bir saldırı haberi almaktan korkar hâle geldiklerini kaydeden Yalçın, şöyle devam etti: “Öğretmenler bugün maalesef kendilerine yönelik şiddet olayları ile anılır hâle gelmiştir. İzmir/Ödemiş’te öğrencinin pompalı tüfekle öldürdüğü Ayhan Kökmen’i, Iğdır’da Yücel Düzci öğretmenimizin saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kalmasını, Patnos’un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu Müdürü Yusuf Vural’ın ve Kayseri/Melikgazi Kadı Burhanettin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Gülhan Şaşmaz’ın bıçaklanmalarını unutmadık. Acıları yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Yüreklerimiz, arkadaşlarımızın acıları ile kavrulurken, son birkaç ay içerisinde şu saldırılarla karşılaştık: Diyarbakır’da öğrencinin liseden atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürümüz Hüseyin Oruç bıçaklanıp yaralandı, İstanbul/Sarıyer’de Prof. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu’nda bir öğretmenimiz öğrenci velisinin yumruklu saldırısına uğradı, İstanbul/Başakşehir’de Hacı Ali Osman Gül İlkokulu’na zorla girmeye kalkışan bir veli hamile bir öğretmenimizi darbetti. Görülüyor ki, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, maalesef yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiştir.”

 Bugün yaşadığımız acılar, dünün ihmal ve umursamazlığının sonucudur

Şiddetin, eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesini sekteye uğratacak boyuta ulaştığını belirten Yalçın, “Bu şiddet eylemlerindeki artışta, şiddete başvuran kişilerin ‘yaptığım yanıma kâr kalıyor’ inancının büyük rolü vardır. Eğitimciler olarak, daha iyi bir eğitim için daha iyi bir müfredat, pedagojik yöntemler, daha ileri amaçlar üzerine kafa yormamız gerekirken, bugün bu yaramızı konu etmek mecburiyetinde kalışımızın ana sebebi, şiddetin ağırlaşan toplumsal maliyeti karşısında, bugüne kadar çözüm üretmede yetersiz kalınmasıdır. Göz göre göre gelen sorunu, gözümüzün önünde duran soruna, gözümüzü kapayarak çözüm bulamayız. Bugün yaşadığımız acılar, dünün ihmal ve umursamazlığının sonucudur. Yarın yaşanmasını istemediğimiz acılar da bugünkü ilgisizliğin sonucu olmamalıdır. Eğitimcilere yönelen şiddete ısrarla dikkat çekip çözüm önerilerimizi sunduğumuz her durumda karşılaştığımız yetersiz tutum, şiddetin ateşine benzin dökmekten başka bir anlama gelmemektedir” şeklinde konuştu.

“Öğretmeni güçlendirecek, donatacak, koruyacak tedbirler almak yerine onu hedef alan saldırılar karşısında sessizliğe gömülmenin anlaşılır bir yanını göremiyoruz” diyen Yalçın, “Toplumdaki şiddeti eğitimle yok etmenin hesabını yaparken, şiddeti eğitimin içine sokmaya davetiye çıkarıcı uygulamaların akılla, izanla, vicdanla, kültürel değerlerimizle, hayat anlayışımızla telif edilir bir yanı yoktur. Eğitim çalışanları, bir yandan şiddetin toplumun aklını, anlayışını felç etmesine, eğitim başarımızı engellemesine dur demek için genç dimağlar üzerinde emek verirken, diğer yandan şiddetin nesnesi hâline gelmiş durumdadır. Şiddetin, eğitimi tehdit eder boyuta ulaşması, geleceğimizi tehlikeye sokacak boyuta doğru tırmanıyor olması, acil ve köklü çözüm bulmayı zaruri hâle getirmektedir” ifadelerini kullandı.

Şiddet eylemlerine yönelik cezai ve hukuki tedbirlerin alınması elzemdir

Uluslararası hukukta ve anayasada ifadesini bulan hayat hakkı ilkesi çerçevesinde, kasıtlı ve hukuksuz şekilde ölüme, yaralanmaya ve zarara sebebiyet verilmesini önlemenin devletin yükümlülüğü olduğunun altını çizen Yalçın, “Devletin bu yükümlülük çerçevesinde suç işlemekten caydırıcı yasal zemini ve idari şartları tesis ederek yaşam hakkını koruma ve ayrıca buna ilişkin ihlalleri önleyici, bastırıcı ve cezalandırıcı bir infaz mekanizması geliştirme ödevinin hukuk devleti olmanın gereği olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bu doğrultuda eğitim çalışanlarına karşı eğitim-öğretim kamu hizmetinin sunumundan kaynaklı şiddet eylemlerine yönelik cezai ve hukuki tedbirlerin alınması elzemdir. Eğitim çalışanları, kendilerine yönelik şiddet olaylarına karşı caydırıcı nitelikte münhasıran bir cezai müeyyide getirilmesini, şiddete uğrayana, çalışana da hukuki koruma sağlayacak türden yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini acilen talep etmekte ve beklemektedir” diye konuştu.

‘BAKAN İSTİFA’

İstanbul'da bir günlük iş birakma eylemine katılan eğitimciler tarafından Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e istifa çağrıları yapıldığı yürüyüş, ‘Susma haykır şiddete hayır, Bakan istifa, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganlarıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü binası önüne kadar devam etti.

‘OKULLAR ŞİDDETİN HEDEFİ OLMAYA DEVAM EDİYOR’

Burada açıklama yapan Eğitim-Sen açıklamasında, “Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir” denildi.

Başkan Altay'dan öğrencilere müjde! Başkan Altay'dan öğrencilere müjde!

‘BASİT BİR ÖFKE DEĞİLDİR’

Eğitim-Sen 3 Nolu Şube Başkanı Hüseyin Tosu, burada yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir. Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur. Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. ‘Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür.’”

'KAÇ EMEKÇİNİN CAN VERMESİ GEREKİYOR?’

 “Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur” diyen Tosu, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e şu soruları yöneltti:

 -Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor?
 
-İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?”

‘OKULLARDA ŞİDDET KÖRÜKLEYENLER HEDEF GÖSTERENLERDİR’

Azmettiricileri olduğunu ve onları tanıdıklarını belirten Tosu, “Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri; öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır. Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir. Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır” dedi.

‘KABUL ETMİYORUZ’

Yetkililere çağrı yapan Tosu, “Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır. Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz. Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır. Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır. Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır. Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır. Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır. İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır. Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

Editör: MURAT AYDIN