Adam gelmiş yetmiş yaşına, azıcık bir yeri ağrısa, “eyvah kanser mi oldum acaba? “diye bunalıma giriyor.
Bunalıma girmeye gerek yok ki. Öleceğiz kardeşim. Hepimiz öleceğiz.
Ölüm de nihayetinde insana bir sebeple geliyor. Trafik kazası, hastalık, kalp krizi, deprem, sel, savaş falan.
Bir sebep olacak kardeşim. Allah sopayla tek tek kafamıza vurup öldürecek değil ya!
Sonuçta herkes ölecek...
Sanki herkesin öleceğini bilmiyor muşuz gibi, her ölüm haberinde “hade yaa” diyerek, olmayacak bir şey olmuş gibi davranmamızın anlamı ne?
Ölüm haberi alınca “olamaz” diyerek kendini yerlere atan, saçını başını yolan, ayılan bayılan modellere gıcık oluyorum. Ne yani, ölümsüz biri mi öldü?
Bakın buradan söylüyorum. Ben ölünce kimse saçını başını yolmasın. Buna aile, akraba i taalukat, arkadaşlar, herkes dahil.
Beni seven hakkını helal etsin. Kur’an okusun. Borcum falan kalmışsa gitsin ödesin. Ya da gitsin bir fakiri benim namıma sevindirsin.
“Sen ölünce üzülen kaç kişi çıkacak ki?” diye düşünebilirsiniz. İhtimal işte, ya çıkarsa!
Ölümü kötü görenler bir düşünsün bakalım; dünya var olduğundan beri bütün insanlar hayatta olsaydı ne halt edecektik?
Mesela ben, hiçbir zaman ölmeyeceğimi bilsem, kahrımdan ölürdüm! Öbür dünyayı merak ediyorum çünkü… Rabbimi merak ediyorum… Kavuşalım bakalım Rahman olan Allah bize neler hazırlamış?
Bakın Necip Fazıl ne diyor;
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber!