Bugün çok değişik bir amaçla yüzlerce kişi bir araya geldi. 

Sevgili arkadaşım Nejat Karagöz’ün kendi adıyla faaliyette olan web sitesinde ve sosyal medyada, oğlu Efe Karagöz adıyla şöyle bir çağrı yayınlanmıştı: “Turizm ve hizmet sektörüne uzun yıllar emek veren, TÜRSAB Boğaziçi BYK Başkanı ve Minka Turizm'in kurucusu, babam, Nejat KARAGÖZ, bir süredir yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle aramızda olamıyordu. Hastalık döneminde ona moral vermek ve destek olmak amacıyla 26 Şubat'taki doğum gününü kutlamak üzere, 24 Şubat Pazar günü Beyoğlu Innpark'ta bir araya geliyoruz. Sizi de aramızda görmekten mutluluk duyarız.”

Elbette Innpark’a ben de gittim.

Nejat benim üniversiteden arkadaşım. 1974’te İTÜ Maden Fakültesi Maden İşletme Akşam bölümüne birlikte girdik. 1978 kuşağının yaşadığı sıkıntıları birlikte yaşadık. O daha öğrenciyken turizm faaliyetleri içinde oldu hep. Eğlenerek, eğlendirerek insanlara hizmet vermeyi amaçladı… 80’li yılların başında sporcu arkadaşlarımla birlikte çıkarmakta olduğumuz Spor Dünyası isimli dergi, baş aşağı giderken, girişimci ve sosyal bir kişilik olan Nejat’a bu derginin isim hakkını satmıştık. Bitik bir dergiyi sattığımız için adeta bir tür kazık atmıştım, sınıf arkadaşıma… Ama o da bize verdiği çekleri ödemeyerek “Ben kazık yemem” demişti. Belki 1-1 berabere idik ama ne o bana “Bana ölü bir dergiyi sattınız” diye, ne de ben ona “Çekleri ödemedin ha” diye sitem etmedik. Sonra belirli aralarla bir araya geldik. Benim hayatımın en zor anlarımı yaşadığım 2010-2011’de, hem İstanbul’dayken ve hem kısa süreli Bodrum maceramda bana hep moral verdi, destek oldu.

Bu arada; Edirneli olan Nejat’ın, biri Efe isminde müziğin “Tillahını” yapan 25 yaşlarında ve diğeri de “Ben babamın oğluyum. Neler yapmam ki büyüdüğümde” diyen 3-4 yaşlarında iki oğlu var.

İşte bu Nejat isimli hergele (!), dünyanın en güzel insanı, 2-3 ay önce doktora gitmiş ve kendisine kanser teşhisi konmuş. Nejat, geçirdiği bir operasyon ve ardından sürmekte olan tedavi sürecinde 15-20 kilo vermiş. Birçok insan evine kapanırken o, “Hadi şu süreci tüm dostlarla bir araya gelerek atlatalım” demiş. Oğlu can Efe de; bu organizasyonu düzenlemiş. Maden Fakültesi’nden eski dostları olan bizlerin yanı sıra (Ben, Kenan Yıldırım ve eşi, Hamit Tecer ve eşi, Necmettin Ulak, Abdullah Yalçınkaya, Osman Ecemiş, Cumhur Kurşun, Mustafa Yalavaç, Nüshet Gökberk ve Avni), TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy da, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu da, birlikte çalıştığı arkadaşları da, tura götürdüğü müşterileri de, tüm diğer sevenleriyle birlikte oradaydık. “Depremci hoca”mız Ahmet Ercan da gelmişti güne.
Normal şartlar altında içine kapanması muhtemel bir adam, şiirleriyle, şarkılarıyla, fıkraları ve konuşmalarıyla günü forse etti. Gözlerimiz doldu ama üzüntüden değil, ölümle dalga geçen ve “dosta düşmana inat, yaşamak güzel bir şey” diyen adamla birlikte olmanın mutluluğundan…

Nejat “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını söylerken, onunla aynı yolda yürümenin gururunu yaşadık. Sahne alan değerli bir şarkıcının söylediği bir şarkının nakaratına eşlik etmesi istediğinde Nejat’ın “Artık bülbül ötmüyor” dizelerini seslendirdikten sonra, “Yok bu bana yakışmıyor” deyişine kahkahalarla güldük. Herkese sağlık dilemesi bizleri mutlu etti. Günün finalinde ise kalkıp mastika ile göbek atması mükemmeldi.

Sonunda, gün bittiğinde onun da gözyaşları sel olup aktı yanaklarına ama ben eminim; “Ölüm, sen kaçınılmazsın ama en azından şimdilik ben sana ‘nanik’ derim” diyordu…

Ve ben hayatımda ilk kez ölümle eğlenen bir adam gördüm.

Yaşa be Nejat… İyi ki varsın ve iyi ki (Bundan eminim) seninle daha uzun yıllar eğlenip, hayata ‘nanik’ diyeceğiz...