Bu iktidardan 12 yıl alacağım var! Ömrümün en güzel 12 yılını çaldılar. Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünyaya örnek gösterilen Kurtuluş Savaşı ile bizlere teslim ettiği “Laik, Demokratik, Sosyal bir Hukuk Devleti” olan ülkemizin adına bile göz diktiler. T.C. leri kaldırmaya kalktılar. Övünçle söyleyebildiğimiz “Vatan-Bayrak-Türk-T.C.” sözcükleri yasaklandı. Ülkemize Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşımıza Türk Halkı diyemedik!

Her köşesi şehit kanlarıyla sulanarak alınmış ülkemizi “AKP-Apo-PKK-BDP-BOP” işbirliği ile bölmek üzereler. Yurdumuzun bir bölümü resmen terörist işgaline bırakıldı.
Çağdaş demokrasiyi araç olarak kullanarak her geçen gün biraz daha yok ettiler. Adına da “İleri demokrasi” dediler! Hiçbir demokratik hakkımızı kullanamaz, nefes alamaz olduk!

İktidarı desteklemenin adını demokrasi; beğenmeme ve muhalefet etmenin adını “Çapulculuk-Çete-Örgüt” koydular.

Önce görevi yansız ve tarafsız olarak vatandaşa bilgi ve haber sunmak olan; tüm dünyada 4. Kuvvet olarak anılan “yazılı ve görsel medya”yı ele geçirerek “Yandaş” yaptılar; “Alo Fatih” hattını kurdular!... Medya, iktidar borazanı olunca doğru haber alabilme hakkımızı da gasp ettiler.

Sonra daha önceleri birilerinin de dediği gibi “Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz!” sözünü bile hafif bularak, 26 maddelik referandumla “Yetmez ama evet”çilerin yoğun desteğiyle hukukun kalesine girdiler. HSYK başta olmak üzere tüm Yüksek Mahkemeler kendi yandaşlarınca dolduruldu. Gece yarısı yasasıyla HSYK Bakana bağlı bir daire haline getirildi. Hukuka güvenimizi yitirdik!

“Kuvvetler Ayrılığı” ilkesi yok sayılarak tüm kuvvetler tek elde toplanıyor. İstenilen yargı görevlileri kendileri aleyhine bir karar verdiklerinde görevlerinden alınabiliyor, haklarında soruşturma açılabiliyor. İstediklerini de istedikleri işleri yapmak üzere istenilen yerlere atayabiliyorlar!... Hukukun üstünlüğünü de, güvenirliliğini de yitirdik!
Eğitim sistemini zaten tamamen çağdaşlıktan çıkarıp 4+4+4 ile dinselleştirdiler. Çocuklarımızın geleceğini de yitirdik!

Ekonomiyi dışarıdan valizlerle gelen sıcak paraya bağladılar. Ülkemize para getiren dünyada eşi olmayacak kadar çok kar ediyor; ama bir kuruş vergi vermiyor! Hiçbir şey üretmeden sıcak parayla kalkınmanın olamayacağını çok acı bir şekilde gördük. Bundan sonra göreceklerimiz ise daha çok korkutuyor!

Düne kadar “elbirliği” ve “işbirliği” yaptıkları Cemaat ve dinci örgütler ile ülkenin siyasi rejimini, “Atatürk düşmanlığı ve dinci yönetim” üzerine kurdular. Demokrasi adım adım yerini dinci baskı ve değişimlere bıraktı. Gerçek dindarlar ile dinciler birbirine karıştı. Mezhepler aşağılandı. Neredeyse “bunların inandıkları din, bizim kutsal dinimiz midir?” diyecek hale geldik.

Ortak hedefleri, bağımsız, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk oldu. Bu “ortak düşman” için işbirliği yapıldı. Atatürk’ün ismi-resmi-heykelleri-Gençliğe Seslenişi bile kaldırıldı. Andımız da Kürtleri darıltmamak için yasaklandı. Ama O’nu gönlümüzden hiçbir zaman silemediler! Ülkemiz insanları etnik kökenlerine, dini inançlarına göre bölündü. Bu da yetmedi; “bizimkiler” ve “ötekiler” haline geldiler.

TSK, aynı işbirliği ile neredeyse yok edildi. Yapılan ayak oyunları ile 5-10 yıl sonrası için kendi yandaşlarının üst düzey görev yolları açıldı. Sadece ordumuza değil, yazarımıza, gazetecimize, bilim adamımıza ağladık! Birileri ise sarmaş-dolaş gizli gizli gülüyorlardı! Kendi çocuklarını, işadamlarını, bakanlarını güvenip vermedikleri yargıya şanlı Türk Ordusunu ve aydınlarımızı, aslanların önüne atılan kurbanlar gibi attılar! Ülkemizi birilerinin maşası haline getirdiler.

Hesabı verilemeyecek kadar mal-mülk edindiler. Bizlerin ödediği vergileri rüşvetle-yolsuzlukla üzerlerine geçirdiler. Tüyü bitmemiş yetimlerin haklarını yediler. Onlar bir yanda Karun gibi zengin olurken vatandaşlarımızın neredeyse yarısı açlık sınırında yaşıyordu! Üretmeden tüketir hale geldik.

Milli günlerimizi, bayramlarımızı yasakladılar. Ata’mıza çelenk sunmamızı bile engellediler. Ama sevgisini gönüllerimizden hiç çıkaramadılar.

Ülkenin tüm dengelerini bozdular. Devlet kavramı ciddiyetini kaybetti. Neredeyse devlette güvenilecek yansız, tarafsız, gerçek devlet memuru kalmadı. Ya Cemaatçi, ya da Ak memurlar ülkeyi işgal etti. Muhalefet yok sayıldı; yaşam alanı bırakılmadı!

Evet; bu iktidardan tam 12 yıl alacağım var! Eğer demokrasiden, laiklikten, sosyal devlet ilkesinden ayrılmasalardı benim 12 yıldır böylesine sıkıntılı bir yaşamım olmayacaktı!

Ülkeyi doğrudan doğruya Tek Adam Diktatörlüğüne ve bölünmenin eşiğine getirdiniz. Her şeyi bağışlasam da ülkemin geleceği ve Atatürk düşmanlığınızı asla bağışlamayacağım.

Başta 30 Mart seçimleri olmak üzere gücüm yettiğince 12 yılımın hesabını soracağım. Bana 12 yıllık huzur, adalet, barış, demokrasi, ekonomik rahatlık borçlusunuz!

Ama biliyorum ki bu değerler sizde zaten hiçbir zaman olmadı!

Hakkımı alana kadar iki elim yakanızda olacak! Her insan gibi bir gün sizde mutlaka hesap vereceksiniz!