Teknolojinin hızla ilerlemesi sonucu bilgisayar denen bir alet keşfedildi ki, kimileri için vazgeçilmez, kimileri içinse sorun oldu.

 

Örneğin; binlerce sayfa yazı, resim ya da belgeyi bir tuşa basarak bir yerden başka bir yere gönderebiliyor, siliyor, değiştirebiliyor ya da yok edebiliyorsun!

 

Bu güzelliğin yanında işe şeytan da karışıyor tabi ki; bazı kötü niyetli kişiler virüs denen yazılımlarla sizin isteğiniz ve bilginiz dışında bilgisayarınıza girebiliyorlar. Sizin adınıza başkalarına bilgi aktarabiliyorlar. Ya da sizde olmaması gereken bilgileri-belgeleri bilgisayarınıza yükleyebiliyorlar. Bunlara Dijital Suç deniyor sanıyorum.

 

İşte bu noktada son 3-4 yıldır sürmekte olan Silivri konulu davalar akla geliyor. Buraya tıkılan, hükümlü olmadan yıllardır tutuklu olarak hapsedilen yüzlerce kişi var. Bunların çoğunun, hukuken hiçbir geçerliliği olmayan e-posta, isimsiz-imzasız ya da sahte isimli ihbar mektupları, gizli tanıklar, ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda eliyle konmuş gibi bulunuveren, ıslak imzalı olmayan yazılar ve özellikle CD-DVD’ler ile bilgisayar içinde gizlenmiş dijital dosyalar yüzünden tutuklu olduklarını artık her vicdan sahibi insan biliyor!

 

CD-DVD denen plastik plakların dışarıda önceden hazırlanıp arama yapılan yerlere konması artık kanıksandı! Duruşma tutanaklarında bunların yazılım programlarının uyumsuzluğundan tutun da üzerinde parmak izi bulunmamasına, içeriğinin de çeşitli belgelerle çürütülmesini geçelim! Bilgisayarlara el konmasında nedense Emniyete götürülerek günler sonra -hemen ve avukatlar huzurunda verilmesi gereken- hash değerlerinin verilme kavgalarını da geçelim.

 

Virüs yoluyla bilgisayarlara istenmeyen her türlü belgenin yüklenebileceği biliniyor. Üstelik bu sizin bilginiz ve kontrolünüz dışında hissettirilmeden yapılabiliyor. Ama hukukumuzda büyük bir yenilik olmuş ta haberimiz yok! Eskiden Savcılar sanığın suçlu olduklarını belgeleyerek mahkemeye sunarlardı. Şimdi ise sanıklar önce tutuklanıyor; sonra onlardan masum olduklarını kanıtlamaları isteniyor! Silivri sakinleri de bunu yapmakla uğraşıyorlar. Bu konuda kitaplar yazıldı. Onlarca bilirkişi raporu alındı. Suçlamalarda yer ve kişiler hakkındaki maddi yanılgılar yüzlerce örneklerle açıklandı. Sonuç? Hiç! Sadece kocaman bir hiç! Ama bu hiçlik insan olanların vicdanını çok sızlatıyor!

 

Bir de yetkili kişiler ya da görevlendirilmiş gazeteciler tarafından tutuklanacak kişilerin isim listeleri sayfa sayfa yayınlanabiliyor. Gizli soruşturmalardaki ifade tutanakları bu “Yandaş ve Candaşlara nasılsa sızıveriyor; sanık avukatları mahkemelerden alamadığı belgeleri artık o günkü gazetelerden alıyorlar! Bu derece bir özgürlük ülkesiyiz! Yani ortada içeridekilerin kirli(!) çamaşırları gazete ve TV’lerde dizi gibi sergilenirken, diğer taraftan da tutuklanırken sehven unutulmuş kişileri hatırlatan görev aşığı köşeli yazarlarımız bile var!

 

İşte tam bu noktada aklımın almadığı bir şey var! Bu bir kısmı tutuklanmış ve Silivri’de misafir edilen çete yöneticisi veya üyesi(!) kişiler gerçekten –kusura bakmasınlar ama- aptalmışlar! Bunca yayından sonra ve en sevilen sloganımızı bildikleri halde, “bekle, sıra sana gelecek” diye bağırırken, şu evlerindeki meşhur delilleri karartamamışlar! Yazıklar olsun onlara! Yani evde kilitli kasalar varken masanın en üstünde açıkta bırakılan, en önemli delil olan 2-3 adet meşhur CD-DVD’yi sobaya atmayı akıl edememişler! Bilgisayarlarını kalorifer kazanına atıp yok etmeyi zaten hiç düşünememişler! En gizli ve dosyalanması bile en üst düzeyde olması gereken evrakları ortalık yerde bırakıvermişler! E, birader, saflığın da bu kadarı fazla! Bir de utanmadan çete kurup darbe falan yapacaklarmış; şu saflığa bakın bir! Eğer yargıç olsam sırf bu aptallıklarından dolayı bunlardan bir halt olmaz der serbest bırakırdım!

 

Dedim ya; bunlar çok gizli ve son derecede önemli üç evrağı yok edemiyorsa çete kurmayı, darbe falan yapmayı nasıl becerecekler? Sanırım biraz pişsinler, içerideki çetecilerden falan biraz ders alsınlar diye tutuyorlardır. Müstahak keratalara; biraz çetecilik öğrensinler! Bu onlara ders olsun!

 

Bu onlara ders oluyor zaten!

Acaba ileri derecede ilerleyen demokrasimize,

Bu demokrasiyi az bulup daha da ileri götürmeye uğraşanlara,

Çayırda filler gezinirken arada ezilen çimenlere

İnsan olanlara,

Dolayısı ile bir parça da olsa vicdan taşıyanlara da ders olacak mı?

 

İşte bütün sorun bu!