Orhan Pamuk, “Türkiye soykırım yaptı” demiş ve Nobel’i almış. Herhalde Türkiye’de en çok duyulan sözlerden biri. Ne kadar kolaymış. Asla katılmıyorum ve üzülüyorum. Tabii Orhan Pamuğun uğradığı bu haksızlık sebebiyle değil üzüntüm.
Bunu söyleyenlerin ve kabul edenlerin ne kadar fazla olduğuna üzülüyorum. Bu kadar boş, basit miyiz? Hiçbir şeyin anlamı yok demek ki. Demek insanlar düşündüğünü söyleyemez. Nobel alırsa, bu ödül için söylemiş oluyor, gerçekten öyle düşündüğünden değil. Bense ne kadar cesaretli olduğunu düşünmüştüm bu ifadesini duyunca.
Orhan Pamuğun elime ilk geçen kitabından başlayarak okumuştum yirmili yaşlarımın başında, Kara Kitap galiba. O sıralar Orhan Pamuk adı pek bilinmezdi. Ne kadar güzel, ne derin, ne ince anlatmıştı. Ruhu ne kadar derindi. Anlatımı müthişti. Şiir gibiydi. Nasıl cesaretle tabu olarak en yakın arkadaşımızla konuşmaya korktuğumuz konularda sayfalarca yazabiliyordu. Sırayla bütün kitaplarını aldım, okudum.
Edebiyat eleştirmeni olmadığımdan ne kadar yerinde eleştirebilirim bilmiyorum. Ancak bir okuyucu olarak anlatmaya çalışabilirim. Bir kere şiir gibi bir dilde yazıyor ifadesi müthiş. Kurgu desen bir zeka eseri. Konu ne kadar ağır olursa olsun sürükleyici, bir solukta okuyorsun. Birilerinin bu konuları yazması gerekiyordu. Türkiye’de tabulardan geçilmiyordu o zamanlar. Tabi bir edebiyatçı, yazar olarak o elini taşın altına koymuş.
Tüm yüreğini, ruhunu ortaya koymuş. Bunu yapabilen biri günün birinde Nobel ödülü alacağını hesaplayarak yapamaz. Buna inanmam. İnananlara şaşırıyorum. Sanat eserleri böyle çıkmıyor mu ortaya zaten. Yaptığı işi ödül peşinde koşarak yapanlar da var tabii.
Onların eserleri nasıl oluyor? Olması gerektiği gibi, kalıp gibi, altına herkesin imzasını atabileceği gibi. Fazla riske girilmeden, çok sivri olmadan. Tabi sivrilikle dikkat çekme peşinde olanlar da yok değil. O da bir gerçek. Orhan Pamuğun eserlerinde de bazen bir sivrilik yok değil ama diğer özellik ve kalitelerinin yanında sivriliği göremiyorsunuz bile. Sayfalarca bir rengi, bir duyguyu, bir manzarayı anlatabiliyor, ve zevkle okuyorsunuz.
Daha ilk okuduğum kitaplarından beri ilgimi çeken, ruhuma en çok hitap eden özelliği de evrensel olabilmesi. İnsanı, insan psikolojisini çok iyi incelemiş olduğunu düşünüyorum. İnsan yaşamını, olayları evrensel gözle görüyor ve bu perspektiften anlatıyor. Toplumsal kültüre, geleneksel yaşam tarzına uzaktan bakabiliyor. Kendi yaşadığı çevreye, İstanbul’un merkezine de evrensel bakış açısından bakabiliyor ve eleştirebiliyor. Evrensel bir bakış açısıyla, güçlü bir anlatımla içinde yaşadığımız toplumu anlatıyor.
Orhan Pamuğun aldığı tek ödül Nobel edebiyat değil. 1979’dan 2014’e kadar yurt içinde ve dışında 24 ödül almış. Ödül aldığı yabancı ülkeler İngiltere, İtalya, Almanya, Fransa, İsveç, ABD, Romanya, Makedonya, Danimarka, Estonya.
İlk okuduğum andan beri en sevdiğim yazar oldu Orhan Pamuk ve Nobel Edebiyat ödülünü aldığını duyunca çok sevindim. Genel kanının aksine Nobel ödülüne duyduğum güven arttı. Bu ödülün ne kadar haklı olarak verildiğini düşündüm.
Dün ikinci sevindirici Nobel haberi geldi. Aziz Sancar Nobel Kimya Ödülünü aldı. Şimdi bu ödül dururken eski Nobel ödülü sahibi yazarımızı neden yazdım diye merak ederseniz söyleyim.
İleride Aziz Sancar da işimize gelmeyen, kendimize uymayan ifadeler kullanırsa onun da Nobel ödülünü hiçe saymayalım, hak etmediğini düşünmeyelim diye.
Kendi iç dünyamıza, kendi görüşümüze göre değil bu ödül, evrensel değerler açısından bakıyor dünyaya.