Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti, milletvekili iken renkli kişiliği ile basının dikkatini fazlaca çekerdi. Bir gün basın mensupları meclis çıkışında Osman Yüksel’e sorar:

Efendim, siz “Allah” kelimesini neden bu kadar sık kullanıyorsunuz?

Osman Yüksel’in cevabına bakın:

Allah Allah… Hiç farkında değilim…

Son otuz kırk yılın aydınlanma çizgisinde ilerleyen İslami yapı, kendi ritüellerini de beraberinde geliştirdi.

Sünnete uygun olan selamlama şekli öteden beri aynıydı : Selamün Aleyküm

Bunun yanına aslında bir dua-dilek niteliğinde olan “inşallah” ve “maşallah” da eklendi. Fakat, gerekli gereksiz yerde o kadar sık kullanıldı ki, adeta “alamet-i farika” halini aldı.


Biri konuşurken, onun kullandığı kelimelerden, hangi siyasal-sosyal yapıda olduğunu rahatça anlayabilirsiniz.

Sloganik hale getirilen bu terimler, cemaatlerin içlerine kadar girerek, “bizden” ya da “bizden değil” ölçüsünü hayata geçirdi.

“Müslümanlar kardeştir” düsturu apaçık ortada dururken, bunun yerini, “bizden olan müslümanlar kardeştir” ölçüsü almaya başladı. Ya da, “Müslümanlar kardeştir ama, bizden olanlar öz kardeştir” gibi gülünç bir anlayış oturmaya başladı.

Cumhuriyet tarihinden beri çeşitli yollarla bastırılan, ezilen İslami anlayış, son dönemde daha özgür hale gelince, adeta kendi içine kapanmaya, bloklaşmaya ve rahmetten uzaklaşmaya başladı.

Üniversitelerde bin bir engellemelerle okuyan, yoksullukla boğuşarak şimdiki noktaya ulaşan mütedeyyinlerin bir çoğu, şimdi iş adamı, ya da devletin yüksek kademelerinde görevli…

Adeta piyasayı tekelleştirmeye başlayan bu insanlar, kendilerinden olmayanlara, piyasada hiçbir tolerans göstermiyor.

Bu ritüeller Necip Fazıl gibi, Osman Yüksel gibi bedel ödemiş insanların ağzına ne de çok yakışıyordu:

“Hapisten çıkacağız inşallah…”

Şimdikiler köprüyü çoktan geçti. Artık Allah’ın rahmetini kullarından esirgiyor… Hepsine maşallah…

Millet yoksulluk içinde kıvranırken, yaşadıkları lüks hayatla ilgili ne düşünüyorlar diye sorsak ne derler acaba;

“Parayı bulduk inşa Allah…”