Polonya’da eğlence çok çeşitli ve geniş bir konu. Arkadaş gruplarıyla bir kafeyi kapatıp, öğrenci yurdunun kapılarına diğer öğrenciler için davetiye duyurusu yapmaktan tutun, aralarında öğretim üyelerinin de olduğu daha az hareketli(!) karaoke partilerine kadar geniş bir eğlence anlayışı hakim Polonyalı öğrenciler arasında.
Çok ilginç olansa, sınav haftasının yaklaşmasıyla birlikte hemen partiler organize edilir, hava sıcaksa piknikler düzenlenir, hatta rektörlük konserler bile ayarlar.
Bu arada, hava sıcaksa dediğime bakmayın, bizim kazak giydiğimiz havada kısa şort ve tişört giyiliyor. Bu yüzden çevredekilere bakıp ince giymemek hayat kurtaran bir hareket olabilir.
Sınavlar yaklaşırken herkesin eğlenceye zaman ayırabilmesi, üstelik üniversitenin böyle bir zamanda organisazyonlar düzenlemesi size çok garip gelebilir.
İlk başta ben de anlamakta zorluk çekmiştim. İlk düşündüğüm şey şuydu; ya çok çalışmışlar, ya da umursamıyorlar herhalde…
Parantez içinde belirteyim, Türkiye’de toplam iki üniversitede okudum, hiç birinin böyle öğrenciler için bir organizasyonuna rastlamadım. Belki vardır da ben odamdan çıkmadığımdan görememişimdir(!)
Şimdi anlıyorum ki, sınav kaygısı olmayan öğrencilerin böyle bir ruh hali içinde olması son derece anlaşılır. Zira eğitim sistemlerinde kendilerini strese sokan bir sınav anlayışının olmaması, çok daha rahat bir eğitim dönemi geçirmelerini sağlıyor.
Sınavların nasıl gerçekleştiğinden, bir önceki yazımdan bahsetmiştim.
Sınav haftasından sonra ise, tekrar bir partidir, eğlencedir alıp başını gidiyor. Sosyal olmaya bir başladınız mı, ardı arkası gelmiyor. Üstelik kendimi azıcık içedönük bir kişilik olarak tanımlasam da burada bunun bir anlam ifade etmediğini de görmüş oldum.
Kampüsten tanıdığım içekapanık, çekingen ve sessiz arkadaşlarımın bu tarz eğlence ortamlarından içeri dahi girmeyeceğini düşünüyordum,
Ta ki, bu ortama girdiklerinde, nasıl bir kişilik evrimi geçirdiklerini görene kadar…
O sessiz, konuşmaya çekinen, konuşunca da sesi belirli belirsiz duyulan arkadaşlarımın, o parti ortamında müzikle nasıl uyum içinde dans ettiklerini, hoplayıp zıpladıklarını, yüzlerindeki utangaç duruşun nasıl dans ederken birden geniş bir sırıtmaya dönüştüğünü, hatta bazılarının BREAK DANS(!) bile yaptıklarını görünce, bu değişimin nasıl mümkün olduğuyla ilgili birçok teori ürettim kafamda.
Bunlardan en mantıklı bulduğumu anlatayım. Kulağa basit gelebilir ama aslında oldukça basit;
KÜLTÜR.
İnsanların sosyal ortamlardaki davranışlarının, içinde yaşadıkları kültürle doğrudan bağlantılı olduğunu yerinde görmüş oldum. Bu kültürün içinde, kimse çekingenleri zorla sosyal yapmaya çalışmıyordu, ama sosyal ortamın dışında da bırakmıyordu. Üstelik parti zamanı geçirdikleri bu değişimden dolayı da kimse onlara, “sen neydin öyle neler yaptın dün” ya da “içindeki gerçek kişiliği dün dans ederken gördüm” gibi sözler etmiyor.
Bir de, bizde olan ve burada olmayan çok güzel birşey var.
“Bak dostum ben şu Martyna’yla konuşmuyorum, haberin olsun.”
Hangi ortama girerseniz girin, gruplaşma olmadan herkesle konuşabilir, herkesin yanına oturup sohbet edebilir, isterseniz sonra başka bir ortama girebilir, yeni arkadaşlar edinebilirsiniz.
Bir Türk arkadaşımdan, Polonyalıların eğlence anlayışıyla ilgili şöyle bir cümle duymuştum:
-Sanki hiç ulusal sorunları yokmuş gibi eğleniyorlar!
Sanırım bu anahtar cümle, tüm konuyu özetliyor.